İHD Bingöl Şubesi, 2001-2005 arasında haklarında açılan, çoğu takipsizlikle sonuçlanan soruşturma ve davaları raporlaştırdı.
Rapora göre, aynı dönemde, dernek 2,354 hak ihlali belgeledi. Fakat bunlarla ilgili yaptığı başvuruların biri hariç hiçbiri, kamu görevlilerinin ve yetkililerin yargılanmasıyla sonuçlanmadı.
Bu başvuruların tamamı, ya takipsizlikle ya da kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle takipsizlikle sonuçlandı.
Bingöl Cumhuriyet Savcılığı, geçen hafta, 3 Temmuz'da İHD Bingöl Şubesi'ne düzenlenen saldırıda kovuşturmaya gerek olmadığına karar vermişti.
"Türkiye'de, yoğunluk bakımından, gerekçesi olmaksızın bu kadar soruşturmanın açıldığı tek yer Bingöl'dür diye düşünüyorum" diyen Rıdvan Kızgın ve İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş, insan hakları savunucularının karşılaştığı baskıları bianet'e anlattı.
Kızgın, "Yapılan şey Bingöl'de hukuka uymak yerine, hukuksuzluğun hukuka uydurulması" olduğunu söyledi.
Alataş'sa, Türkiye'nin de onayladığı ve uymakla yükümlü olduğu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi'ni, devletin insan hakları savunucuları için özel bir koruma yükümlülüğü olduğunu anımsattı ve şöyle dedi:
"Bizi korumalarından vazgeçtik; açıkça saldırmasınlar, hedef göstermesinler. İnsan hakları savunucularına yurttaşlık hakları çerçevesinde dahi muamele yapılmıyor.
"Oysa, insan hakları kuruluşlarını bu yollarla sindirmenin, korkutmanın, çalışmaz hale getirmenin kimseye hiçbir yararı yok. Yargının bir gün herkese lazım olacağı gibi, insan hakları da bir gün herkese lazım olur."
BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi'nin 12.2. maddesi şöyle:
"Devlet, herkesin tek başına ve başkalarıyla birlikte bu Bildirge'de belirtilen hakları meşru bir biçimde kullanması nedeniyle maruz kalabileceği şiddete, tehdide, misillemeye, hukuki veya fiili ayrımcılığa, baskıya ve her türlü keyfi muameleye karşı yetkili makamları vasıtasıyla korunmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır."
Yapılmayan açıklamaya ihbar, olmayan yasadan ceza
Rıdvan Kızgın, yaşananların "bıktırma, usandırma, ürkütme" amaçlı olduğunu söylüyor ve haklarında açılan soruşturmaları ve davaları şöyle özetliyor:
"2001-2003 arasında, neredeyse her basın açıklamamıza, eski dernekler yasasının 'bildiri dağıtma usul ve esaslarına' uymadığı gerekçesiyle soruşturma açıldı. Oysa bildiri dağıtmıyorduk. Kapalı yerde basın açıklaması yapıyorduk. Üstelik bizi kapalı yerde açıklama yapmaya da onlar zorluyordu.
"Benim kişisel köşe yazılarımı bile bildiri dağıtmak olarak yorumladılar."
Kızgın, 2003-2005 arasındaysa, dernekler mevzuatı değiştiği için, soruşturma ve dava dayanaklarının da değiştiğini söylüyor:
"Artık basın açıklamalarını bildiri dağıtmak olarak yorumlamıyorlardı. Bunun yerine, açıklamaların içeriğini dikkate alıyorlar, 'güvenlik güçlerini tahkir ve tezyif' ve 'terör örgütünü övmek' gibi gerekçelere başvuruyorlar."
Açılan 51 davadan 26'sı beraatle, 5'i mahkumiyetle sonuçlanmış durumda. Kızgın, en çarpıcı vakaları şöyle sıralıyor:
"Olmayan kanundan ceza: Ağır ceza mahkemesi, şubenin antetli kağıtlarında İnsan Hakları Derneği'nin İngilizce'si olan 'Human Rights Association' ifadesi de yer aldığı için açılan davada, 5231 sayılı dernekler yasasına dayanarak para cezası verdi. Ancak cezayı erteledi. Oysa bu yasa Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmişti. Dolayısıyla temyiz olanağı da yoktu. Hakimin bilerek bir hata yaptığını düşünmediğimiz için Adalet Bakanlığı'na başvurmadık.
İngilizce ve Kürtçe addan ceza: Jandarma Genel Komutanlığı'nın başvurusu üzerine Bingöl'ün eski adı olan 'Çewlik' ve derneğin İngilizce adı olan 'Human Rights Association' ibareleri antetli kağıtlarda kullanıldığı için, 5253 sayılı dernekler yasasının 31. maddesine dayanarak, Rıdvan Kızgın'a 1 milyar 112 milyon TL para cezası verildi. Bu idari işlemin iptali için Elazığ İdare Mahkemesi'nde iptal davası açıldı. Yine Rıdvan Kızgın'a 20 milyar TL ön ödeme cezası kesilen ancak ödenmediği için açılan dava devam ediyor.
"Yapılmayan konuşmaya ihbar: 14 Nisan 2004'te, İl Alay Jandarma Komutanlığı, 'Rıdvan Kızgın'ın basın açıklaması yaparak tahkir ve tezyif, yöre halkını kasıtlı olarak yanlış bilgilendirmek suretiyle vatandaşı alenen kin ve düşmanlığa tahrik ettiği, bölücü terör örgütü PKK/KONGRA GEL'e propaganda materyali sağladığı ve faaliyetlere yardımcı olduğu' iddiasıyla ihbarda bulundu; soruşturma açıldı. Savcılık, 'böyle bir basın açıklamasının yapılmadığı, sanığın atılı suçu işlediğine dair iddiadan başka hakkında dava açılmasını gerektirir nitelikte somut delil bulunmadığı anlaşılmakla, takibata yer olmadığı'na karar verdi."
Kızgın: Devlet Bingöl'e özel misyon biçiyor
Rıdvan Kızgın, Bingöl'de insan hakları savunucularının ve Bingöl'ün durumunu şöyle anlatıyor:
"Yaptığımız bir tek şey var. O da, hak ihlallerini denetime açmak; hukuksal yola başvurmak. Hukuksal mekanizmaların çalışmasını sağlamaya çalışıyoruz. Yeter ki, vatandaş kendini koruyan hukuksal mekanizmaların bulunduğunu bilsin.
"Ama Bingöl'de halka egemen olan kanaat 'kimi kime şikayet edeyim; adil bir süreç işlemiyor' kanaati. Çünkü insanlar, 'şikayet ettikten sonra biz hedef oluyoruz' diyor."
Bingöl'ün 1936'da güvenlik gerekçesiyle il yapıldığını anımsatan Kızgın, "Devlet buraya özel bir misyon biçiyor. Bingöl özel bir biçimde yönetiliyor. Hukuk uygulamalarında da, toplum yaşamda da, hâlâ aynı güvenlik gerekçesi varlığını koruyor" diyor.
Alataş, "Bingöl'de sivil kurallardan çok askeri kuralların geçerli olduğunu, insan hakları ihlalleriyle ilgili bir bataklık, sürekli ihlal üreten bir yer konumunda olduğunu" söylüyor ve ekliyor:
"Bingöl çatışma bölgesi. Buraya yapılan atamalar da bu çatışma konseptine uygun olarak yapılıyor."
"Yoksulluğun en yoğun olduğu illerden"
Kızgın, Bingöl'ün "geri bıraktırılmışlığından" da söz ediyor:
"* Bingöl'de, hukuk devletine yakışır tarzda, demokratik bir yaşam için gerekenler yapılmadı.
* Yıllık kişi başı gelir 250-400 dolar arasında.
* İşsizliğin, yoksulluğun en yoğun olduğu illerden.
* Hak ve özgürlüklerin kullanılmadığı nadir yerlerden; kişi güvenliği ve özgürlüğü, ifade özgürlüğü sürekli ihlal ediliyor. 2003-2004 yıllarında, bir tek sivil toplum örgütü, açık alanda basın açıklaması yapamadı."
Kızgın, ilde eleştirel yaklaşan, hükümet dışı sivil toplum örgütlerinin baskıyla karşılaştığını söylüyor ve KESK örneğini veriyor:
"KESK de burada bir soruşturma kıskacında; şube yöneticileri sürgün edildi; haklarında idari, adli soruşturma açıldı." (TK)
İHD Bingöl Şubesi'nin "Bingöl'de İHD Ve Aktivistlerine Yönelik Soruşturmalar-Davalar Ve Hukuk Dışı Uygulamalarla İlgili Rapor"unun tam metnine ulaşmak için tıklayın. (MS Word metni, 697K)