İlk defa 2002 yılında yapılan Türkiye Bilişim Şurası (10-12 Mayıs 2002) Sonuç Bildirgesinde küreselleşen dünyada Türkiye'nin hak ettiği yerini alabilmesi için bilgi ve iletişim teknolojilerinde yetkinleşmesine bağlı olduğuna atıf yapılıyordu.
12 Mayıs 2002 Sonuç Bildirgesinde "hukuk" önemli konulardan birisiydi. e-Devlet veya e-Türkiye için "hukuk" ne anlama geliyordu? Hukuk yoluyla ne hedefleniyordu? Sonuç bildirgesinde bu sorunun yanıtı şöyle veriliyordu:
"Toplumsal ve bireysel yaşamın her alanında belirleyicilik işlevi üstlenen bilginin, fikri emeğin ve yaratıcılığın değerinin tanındığı, saygı gösterildiği ve korunduğu, sayısal uçurumu engelleyen dinamik bir hukuki alt yapının, düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere, hukuk devleti temel ilke ve kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmesi olarak belirlenmelidir."
Acaba öyle mi oldu?
"e- Türkiye" için hukuk, herkesin ortak paydası olarak kabul edilmişti. Daha da önemlisi devlet katında e-Kültür oluşturulmasının sağlanması sonuç bildirgesinin en önemli sonuçlarından biriydi.
Böylece "dinamik bir hukuki alt yapı" oluşturulacak, düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere hukuk devletinin temel ilke ve kuralları çerçevesinde Türkiye küreselleşen dünyada bilişim alanında hak ettiği yeri alacaktı.
Peki ne yapıldı?
Hukuk alanında belirlenen bu amaçlar için atılan ilk adımla, Türkiye ve hukuk devleti tam tersi bir uygulamayla karşı karşıya bırakıldı. Bilişim Şurasının "siyasetçilerine" ve politikasını belirleyen "vizyon sahiplerine" not düşmek için anımsatıyorum...
10-12 Mayıs 2002 tarihinde toplanan ve başlığı "Bilgi Toplumuna Doğru" olarak verilen Türkiye Bilişim Şurasının bitmesinden üç gün sonra TBMM'de bir yasa tasarısı kabul edildi.
15.05.2002 kabul tarihli 4756 sayılı "Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Meclis tarafından kabul edilerek Cumhurbaşkanına gönderildi.
21 Mayıs 2002 tarihli 4756 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Türkiye hala bu yasanın yarattığı sorunlarla uğraşıyor...
Acaba bu Yasa, "bilişim teknolojileri" veya "Internet" alanında bir değişiklik yaparak "dinamik bir hukuki alt yapı" oluşturabilmiş midir? Bu yasanın konuyla ilgili birkaç maddesi "Internet ortamında" yayınlar hakkındaki "zihniyetin" bir göstergesi olması açısından önem taşımaktadır.
Anımsarsınız, 57 inci Hükümet döneminde, kamuoyunda "RTÜK Yasası" olarak bilinen tasarı TBMM tarafından 07.06.2001 tarihinde "sürekli ve ısrarlı" yapılan görüşmelerle 4676 sayılı yasa olarak kabul edilmişti. Kamuoyu, bu tasarının bir maddesine, yani "Internet" yayınlarının Basın Yasası ile düzenlenmesine karşı çıkmıştı.
Basın Yasasına "EK MADDE 9. - Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddî ve manevî zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve Internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır." biçiminde yeni bir düzenleme konulmak isteniyordu.
Geniş katılımlı protestolarla ve hukuki çalışmalarla Ek Madde 9 olarak getirilmesi düşünülen bu maddenin uygulanamayacağını, bilişim teknolojilerine aykırı düşecek uygulamalarla ortaya çıkacak sorunların artacağını duyurdular.
Internet alanındaki kişilerle, bu alanda çalışan hukukçuların ortak görüşü; böyle bir maddeyle Internet ortamındaki yayınların düzenlenemeyeceği gerçeğiydi. Ek Madde 9'un çıkmasını önlemeye çalıştılar.
Başarılamadı.
Kendisine gönderilen yasayı on gün inceleyen Sayın Cumhurbaşkanı 18.06.2001 günlü yazısıyla 7.6.2001 kabul tarihli 4676 sayılı Yasayı TBMM'ne geri gönderdi. Sayın Cumhurbaşkanı geri gönderme gerekçesinde "Internet" yayınlarının düzenlenmesinin tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasası'na bağlı kılınmasının Internet yayıncılığının özelliği ile bağdaşmadığını söylüyordu.
Dinlemediler.
TBMM geri gönderilen kanun, yeniden yapılan görüşmeler sonucunda virgülüne dokunulmadan, 15.05.2002 günlü oturumda aynen kabul edildi. 21 Mayıs 2002 Salı günlü ve 24761 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 4756 sayılı Yasa yürürlüğe girdi.
Böylece Türkiye Bilişim Şurası Sonuç Bildirgesinin 12 Mayıs 2002 tarihinde yayınlandığı günden tam üç gün sonra demokrasi ve insan haklarının gelişmesine katkıda bulunması gerekirken aksine bir zihniyetin ürünü olan bu yasa 15 Mayıs 2002 tarihinde kabul edilmiş olmakla e-Türkiye yapılanmasında "dinamik hukuki yapılanmanın" içi boşaltılmış oldu.
Böylece fikri emeğin ve yaratıcılığın değerinin tanındığı, saygı gösterildiği ve korunduğu, sayısal uçurumu engelleyen dinamik bir hukuki alt yapının altı oyularak işe başlanmış oldu.
Düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere, hukuk devleti temel ilke ve kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmesi olarak belirlenen hukuki hedeflerden birkaç gün içinde vazgeçilen bir Türkiye örneği yaratılmış oldu.
Bu anımsatma, "Bilişim Şurası 2004 Sonuç Bildirgesi" ile Türkiye için çizilen yol haritasının başlangıç notudur. (Fİ/BA)