Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesinin bilirkişi olarak görevlendirdiği Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, Kitapta yer alan yazıların, halkın ar ve haya duygularını incittiği, cinsi arzuları istismar eden nitelikte genel ahlaka aykırı olduğu, Türk Ceza Kanununun 426. maddesini ihlal ettiği, dolayısıyla müstehcen bulunduğu şeklinde karar bildirdi.
Bilirkişi bağımsız, özerk olmalı
Argo kelimelerden sözlük olamayacağını vurgulayan kurul raporunda ayrıca, bir istisnai anlatım biçimi olan ve toplumumuzda çok az kullanılan argonun, toplumumuzun yarısını oluşturan kadınlarımıza mal edilmesi de ayrıca yadırganacak bir olgudur denildi.
Kitabın yazarı Bingölçe, kitapta yer alan sözcükleri toplumun hemen her kesiminden kadınların kullandığını hatırlatarak, Bu kadınların varlığını yok saymak mümkün değil derken, yayımcı Sökmen, kitapta yer alan sözcüklerin bir bölümünün Türk dilinin ilk sözlüğü olan Divanü Lûgat-it Türkte de yer aldığını belirtti.
Bağımsız ve özerk bir bilirkişiye karşı olmadıklarını vurgulayan Sökmen, Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunda bu nitelikte kimsenin görev yapmadığını söyledi.
Türk dilinin zarafeti
Türk dili, ses ve şekil yapısı söz varlığı, deyimleri ve kavram incelikleri ile olduğu kadar üslubundaki güzellik ve zarafeti ile de milli ruha tercüman olmuştur denilen kurul raporunda ayrıca, şu görüşler de yer aldı:
* Türk kadını da; iffet ve şerefiyle inanç ve düşüncesiyle toplumumuzun saygın bir üyesidir.
* Halkımız arasında çok istisnai ve belli gruplara has örtülü kullanım şekli olan argonun, kadınlarımız arasında yaygın kullanımı varmışçasına; "Kadın Argosu Sözlüğü" adlı kitapta toplanması Türk dilinin sadeliğine, kültürümüzün özüne ve ahlak timsali olan Türk kadınının saygınlığına gölge düşüreceği muhakkaktır.
* Kitapta yer alan; kadın erkek cinsel organlarını ifade eden kelime ve deyimlerde, hiçbir yabancılaşma ve başkalaşmaya gidilmeden tüm çıplaklığı ile ar ve haya duygularını rencide edecek şekilde alfabetik sıra halinde kitapta yer verilmesi, ahlaki açıdan da Türk kadınının imajını zedeleyecek ve uluslararası toplumda hak ettiği yeri almasını engelleyecek mahiyettedir.
Bingölçe: Kadınları yok sayamazsınız
Kadın argosunu yaşayan bir olgu, bir gerçeklik olarak tanımlayan Bingölçe ise, Kitabın yasaklanması, imha edilmesi bu dili kullanan kadınların varlığı gerçeğini değiştirmiyor dedi.
Üstelik bu kadınlar, toplumun hemen her kesiminden hemşireler, hasta bakıcılar, doktorlar, ev kadınları, öğrenciler, işçi kadınlar, kuaförler, öğrenciler. Bu kadınları müstehcenlikle itham edip varlıklarını yadsımak mümkün değil diyen Bingölçe, kadın argosunun Türk dilini besleyen zengin bir damar olduğunu vurguladı:
İnsanlar istedikleri kadar kafalarını kuma soksunlar, Kadın Argosu Sözlüğü bir tespit. Üstelik, sınırlı bir tespit. Benim tek başıma ulaşabildiğim parça bu. Eksik kalan parçalar da var. Örneğin, hapishanelerdeki kadınlarla hiç temasa geçemedim. Genelevlerdeki kadınlarla istediğim ölçülerde görüşemedim, kırsal alanın yerel söyleyişlerine yer veremedim. Ancak kitap, böyle bir dil damarı olduğuna ilişkin bir veridir. Kadın argosunun çok geniş bir boyutu olduğuna, bilinmesi gerektiğine inanıyorum.
Kadın Argosu Sözlüğünün uzun zaman, emek harcanarak hazırlanmış bir kitap olduğunu vurgulayan Bingölçe, kitabına porno muamelesi yapılmasına da tepki gösterdi.
Porno yapımlarda kar amacının ön plana çıktığını hatırlatan Bingölçe, Kadın Argosu Sözlüğünü hazırlarken böyle bir kaygıyla hareket etmediklerini vurguluyor ve mahkemenin Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunun bildirdiği görüşün aksi yönde karar vereceğini umduğunu söylüyor:
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunun müstehcen olarak tanımladığı bazı kitapların mahkemede beraat ettiğini gördük ve bizim de beklentimiz bu yönde. Mahkemenin ve adaletin bu yönde karar vereceğini düşünüyorum.
Sökmen: Yayıncının görevi, resmi dili konuşmak değildir
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunun yapısı ve kurulda görev yapan kişilerin niteliği itibariyle bilirkişi sayılamayacağını belirten Sökmen ise, kurul raporunda argodan sözlük olmaz nitelemesi bulunduğunu hatırlattı. Sökmen, Oysa argodan sözlük olur. Türkçede de var, bütün dünya dillerinde de bir sürü sözlük var. Bunu basit bir araştırma ile görebilirsiniz dedi.
Sökmen, buna örnek olarak Türk dilinin ilk sözlüğü olan Kaşgarlı Mahmuta ait Divanü Lûgat-it Türkü örnek gösterdi:
Bu sözlüklerde yer alan kelimeler, Kadın Argosu Sözlüğünde müstehcenliği oluşturan ana kelime grubu, kadın ve erkek bedenine ait cinsel uzuv isimleri
Alt küme dillerini derleyerek sözlük hazırlamanın mantığında, dillerin temel sözlüklerini o alt gruplara ait dillerle besleme kaygısı vardır diyen Sökmen, Bingölçenin sözlüğünü de bilimsel nitelikli bir çalışma olarak nitelendirdi.
Bilirkişi bağımsız ve özerk olmalı
Bağımsız ve özerk bir bilirkişiye karşı olmadıklarını vurgulayan Sökmen, Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunda doğru değerlendirme yapabilecek nitelikte kişiler görev yapmıyor. Kurulda bir dilbilimci yok, bir kültür çalışanı yok. Çeşitli mesleklerden, görevlerden insanlar ve subjektif bir değerlendirmede bulunuyorlar dedi.
Davanın geçmişi
Filiz Bingölçenin Kadın Argosu Sözlüğü, Metis Yayınlarından Ekim 2001de yayımlandı.
Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı Mustafa Gülsoy, 30 Aralık 2001de toplatma talebiyle Beyoğlu 9. Asliye Ceza Mahkemesine başvurdu. Mahkeme, Gülsoyun bu talebini, eserin bu haliyle sözlük niteliği taşıdığı gerekçesiyle reddetti.
Mahkeme kararında, kitap içinde yer alan bazı kelimeler, deyimler ve açıklamaların Türk toplumunun örf ve inançlarına uygun olmamakla birlikte, kitabın tümünde yer alan kavram ve açıklamaların Türk toplumunun demokratik değerlerine ters düşmediği, sosyal normlarla çatışmadığı, halkın ar ve haya duygularını incitmediği gibi, cinsel arzuları tahrik ve istismar eden nitelikte bulunmadığı, genel ahlak kurallarına da aykırı olmadığı, yazarın bu eserle amacının kadınların aralarında kullanıldığını iddia ettiği argo sözlerin anlamlarını okuyanlara açıklamak olduğu, kaldı ki, TCKnın 426, 427 maddelerine göre yetkili ve görevli ceza mahkemesine iddianameyle açılacak dava üzerine yapılacak yargılama sonunda da kitabın içeriği itibariyle anılan maddelerde yer alan eylemi gerçekleştirdiğinin anlaşılması halinde verilecek mahkumiyet kararı ile her zaman toplatılmasının mümkün olacağı, göz önüne alındığından itirazın reddine karar verilmiştir denildi.
Mahkemenin bu kararı üzerine Cumhuriyet Savcısı Gülsoy, yazar Bingölçe ve yayıncı Sökmen aleyhinde müstehcen kitap yayımlamak suçlamasıyla Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesinde Türk Ceza Kanununun 426/1, 427 son, 119/1 maddelerinden ve 5680 sayılı kanunun 16/4 maddesinden dava açtı.
Bingölçe ve Sökmenin yargılandığı davanın duruşması 17 Nisanda saat 10.00da Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesinde. (BB)