Benzeri sözleri 2004'ün son aylarında birkaç kez duyduk ve çok sevindik...
Dahası, beni de bianet'te arkadaşlar "Bahar, bak bianet'e yazdıkça birikiyor, sonra da kitap oluyor" diyerek heveslendiriyorlar. Olur mu? Olur, deyip ben de daha çok yazmaya gayret ediyorum doğrusu.
Şeyhmus Diken' le birlikte Nazmiye Güçlü, Mehmet Hasgüler ve Erdoğan Aydın, çoğu bianet'te yayımlanan yazılarını kitaplaştırdılar.
Bu dört isme, bianet'te yazıları ya da görüşleriyle yer alan, isimlerini bildiğiniz Fethiye Çetin'in Anneannem, Gürsel Köksal'ın Türkiye 1916, Merdan Yanardağ'ın Yeni Muhafazakarlar ve Şahin Artan'ın Maymunlar Demokrasisi kitaplarını da eklemek gerekiyor.
Bütün bu kitaplar aslında bianet'in ağırlıklarını da özetliyor. Diken, "Kürt sorunu" üzerine Diyarbakır özelinden bakarken, Hasgüler, tek tip aktarılan "Kıbrıs"ı sorguluyor. Güçlü, onun deyişiyle "sakat olmak" üzerinden "sakat bakış" atıyor; Aydın, memleketin "demokrasi meselesini, din, etnisite, milliyetçilik Osmanlılık, Lozan" gibi başlıklardan tartışıyor.
Yanardağ editörlüğünü yaptığı "Amerika'da Yeni Muhafazakarlık" kitabında Sosyalist Kültür Derneği'nden bir grupla Büyük Ortadoğu Projesini tartışıyor. Gürsel, bizi 1916 Osmanlı günlerine götürüyor. Çetin'in çalışmasıyla da 1915-1916'larda takılmaya devam ediyoruz; "Anneannem" insanın canını acıtıyor, yazarın deyimiyle "üşütüyor".
Diken: Tango ve Diyarbakır
Kitabın önsözünde, Serhan Ada, "Sultan Şeyhmus'dan müsemma Şeyhmus bunu hep yapıyor. Kendi ve kenti için. Gördüğü, işittiği, dinlediği, okuduğu şeyleri belleğe havale etmiyor. Yoğuruyor, araştırıyor" diyor. Yani, hep bildiğimiz gibi yazıyor.
"Tango ve Diyarbakır"ı kendi şehrinden bir yayınevi LİS çıkardı.
Diken, "Okuma-yazma bilmezdi. Ama çocukları okusun istedi. Okuduğumu gördü de, yazdığımı göremeden öldü" sözleriyle babasına ithaf ettiği 134 sayfalık kitabının önsözünde kitabı şöyle anlatıyor: "Tango ve Diyarbakır'da bugün okunanlar ağırlıklı olarak son on yıllık zaman dilimi içinde, kendi içlerindeki devleri uyandırmayı ne ölçüde beceren ya da beceremeyenlere dair Diyarbekir'den Kürdi bir perspektiftir."
Çoğunluğu bianet'te olmak üzere, Radikal Kitap, Birgün, Evrensel, Özgür Gündem, Fırat'ta Yaşam, Tiroj, Virgül'de yayımlanan 32 yazının dışında kitapta Diken'le yapılmış iki de söyleşi yer alıyor.
Hasgüler: Coğrafyasına teslim olan ada: Kıbrıs
Doç. Dr. Mehmet Hasgüler, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesi.
bianet, resmiyet dünyasının dışındaki "Kıbrıs"ı aktarmaya çalışırken, görüşüne başvurduğu isimlerin başında Hasgüler gelir.
Anka yayınlarından çıkan kitapta, Dr. Hakkı Yücel, onu "Kıbrıs siyasetinde bir Don Kişot" olarak adlandırıyor: "En sevdiği roman kahramanı Don Kişot'u hatırlatırcasına, sadece üniversite içinde söz tüketmekle yetinmeyerek, çok daha farklı taleplerle zorlu bir yolculuğa çıkarak kargısını kuşanan ve köhnemiş yel değirmenlerine saldırmakta ısrarlı olan bu genç adamın, sonuçta kargısının kırılacağı ve atından yere düşeceği kesin. Ancak, onun düşene kadar yapacağı çağrı ve bu çağrıya olumlu yanıt verecek olanların oluşturacağı gücün Kıbrıs'ta ortak gelecek umudu arama ve yaratma çabasının varlığı ve kalıcılığı açısından önemli katkıları olacağı da son derece açık. Kıbrıs'ta Don Kişot'luğa soyunan da bundan daha başka ne isteyebilir ki?"
Özker Özgü'nün önsöz, Faize Özdemirciler'in sunuşunu yazdığı "Coğrafyasına teslim olan ada: Kıbrıs" Hasgüler'le yapılan 33 röportajdan oluşuyor.
Sol, Selam Gazetesi, Fırat'ta Yaşam, Cumhuriyet dergi, Radikal, Turkish Daily News, Özgür Radyo, Yeniden Özgür Gündem, Yeni Şafak, Afrika, Evrensel, bianet, Kıbrıs gazetesi, Yeni Harman, Post- Expres, Zaman ve Birgün'e verilen söyleşilerde Hasgüler barış, Kıbrıs tabuları, Kıbrıs'ta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) garantörlüğü, Avrupa Birliği'nin (AB) etkileri, Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki adaylığı gibi başlıklarla "Kıbrıs"ı farklı bir gözle tartışıyor, sorguluyor.
Aydın: Demokrasinin Dayanılmaz Ağırlığı
Erdoğan Aydın çok yazıyor, çok okunuyor; "Nasıl Müslüman Olduk" kitabı 18, İslamiyet Gerçeği, Fatih ve Fetih/Mitler ve Gerçekler, Osmanlı gerçeği/nizam-ı Alem'in Gayrı Resmi Tarihi altışar baskı yaptı.
Sempozyum tebliğleri ve siyasal yazılarından derlenmiş "Milliyetçilik, Türkiye'nin çıkmazı" ve "İslamcılık ve Din Politikaları" kitapları ise, 2002'de yayımlanmıştı.
Nokta Kitap'ın sunuşunda, "Demokrasi'nin Dayanılmaz Ağırlığı" çalışması, "Demokrasiye ilişkin teorik bir çalışma olmamasına rağmen bu derleme, okuyucuyu tek tek özgül sorunlardan alıp demokrasinin teorisiyle donatmak ve sorunlara kendi içinde tutarlı bir sistemizasyonla bakabilmeyi sağlamak gibi önemli bir misyon" sözleriyle özetleniyor.
Çoğu bianet'te olmak üzere Aydın'ın Özgür Üniversite Forumu, radikal2, Katılım, Tükenmez, Cumhuriyet Dergi, E Dergisi, Gelecek, Cumhuriyet Kitap'ta çıkan yazılarından oluşan kitap Agos gazetesinde Hırant Dink'in yaptığı söyleşiyle bitiyor..
Güçlü: Araba Aldım, Kadın Oldum
Nazmiye Güçlü'nün ilk kitabı bu; ama çok yakında bir dolu kitabını daha okuyacağımıza hiç kuşku yok. Kitapla ilgili, "Beni çok sarstı, hayata bakışım değişti," cümlesiyle toparlanacak değerlendirmeler ve genellikle "kim bu kadın, daha önceleri nerelerdeydi" sorusu, en azından bianet yazarı olması nedeniyle bianet'e çok geliyormuş doğrusu.
Ben de Güçlü'yle, yüz yüze değil yazılarıyla elbette ilk kez bianet'te tanıştım. Tanışma o tanışma, nasıl derler bir tuhaf tiryakiliktir gidiyor; kimi haftalar yaşananlara bakıp onun gözüyle, ne kadar mümkün olabilirse sevinçler, öfkeler yaşıyorum... BiaMag'ı okuyunca, kimi zaman "tutturdum" diyorum, "hayata böyle bakmayı da kapmışım" heyecanıyla zıplıyorum.
"Araba aldım, kadın oldum" bir kaçı dışında BiaMag'da yayımlanan 60 kadar yazıdan oluşuyor, "son söz yerine"yle bitiyor:
"Kırmızı ışıkta durunca geldi, elinde kirli bir bez vardı. 15-16 yaşlarındaydı. Koltuk değneklerine yaslanarak elini uzattı, çarpık bacaklarını göstererek para istedi. 'Sakatım be abla!' deyince, 'Ama ben sakatım!' dedim gülerek...
Gözlerine bir keder yerleşti sanki öyle söyleyince; kafasını uzatıp bacağıma baktı, sonra uzaklaştı benden.
Onun koşullarında doğsaydım, onun yerinde olabilirdim belki ben de; bunu hiç düşünmeden adeta alay eder gibi, 'Ama ben de sakatım' demiş olduğuma inanamadım.
Hatırladıkça hala utanırım.
Utanç deyince, bir süre önce Andrei Tarkovsky'nin yönettiği 'Solarai' filminde duyduğum ve yürekten inandığım lafı hatırladım: Dünyayı utanç kurtaracak!"
Köksal: Türkiye 1916
Gürsek Köksal, yıllardır bianet'e Frankfurt'tan haberler, yorumlar geçiyor. Almanya'da ya da Avrupa'da bizleri ilgilendiren bir şey olmasın, anında bianet'te... Gürsel'in çalışması bir çeviri ama, okuduğunuzda da görürsünüz ki, çeviriyi aşan bir durum söz konusu.
Franz Carl Endres'in adından anlaşılacağı gibi ya da "O tarihte Türkiye mi vardı" dedirten, kitabının E ve E Yayınları'nın çıkardığı ilk baskısı 1994 tarihini taşıyor. 2004 ise, Bulut Yayınları' nca basılan ikinci baskının tarihi.
176 sayfalık kitabın 100 sayfası "fotoğraflarla Türkiye".
Köksal'ın uzun önsözü kitabı daha anlaşılır kılıyor; o kadar ki, önce isimden başlayalım:
"(...) bu kitaba 'Türkiye' adı vermesini, sadece Avrupa merkezcilik ile açıklamaya çalışmak belki tamamen yanlış değil, ama bu kadarıyla yetersiz bir bakış olacaktır.
"(...) Avrupa bu gücü, Türklerin ülkesi 'Türkiye' olarak adlandırmakta hep ısrar etti. (...) 1916'da Endres bu kitabı yazdığında ülken 'resmi' adı 'Türkiye' değildi, ama birkaç yıl sonra bu ülkenin resmi adı gerçektenden de böyle geçti tarihe. "
Endres 1917'den itibaren kendini "emekli Bavyera yüzbaşısı ve emekli Osmanlı binbaşısı" olarak tanıtmaya başlıyor...
Osmanlı binbaşısı iken memleketi bir uçtan bir uca dolaştığı anlaşılan Endres'in çektiği fotoğraflarda Keldani düğününden Kudüs'te Ağlama Duvarı'nda dua eden Yahudi kadınlarına, Ermenilere, Filistinlilere ve dört bir yandan İstanbul'a kadar uzanan bir yelpazede Osmanlı topraklarındaki hayatı izlemek mümkün...
Mesela, İstanbul nüfusunun 1916'da bile 1.125.000 olduğunu öğrenmek hoş değil mi?
Köksal'ın 1916'yı yazılarla ve fotoğraflarla aktarması, açıklayıcı bilgilerle kitabı çevirip yayına hazırlaması için söylenecek tek söz belki de "harika".
Artan: Maymunlar Demokrasisi
Şahin Artan da bianet okurlarıyla hemen her pazartesi buluşuyor; uzun emek gerektiren yazıları insanın sahiden de ufkunu açıyor. KARAKUTU Yayınları'ndan çıkan kitap çoğu Aktüel dergisinde yayınlanan makalelerden oluşuyor.
" 'Maymunlar Demokrasisi'ne karşı 'İnsanlar Demokrasisi' savunulacaksa, Filistin halkı ya da bizler umutsuz kalmayacaksak, herhalde bu ortaklığın farkına varış, bu ortaklığı işleyiş ve güçlendiriş, en azından başka her şey kadar önemli olacak," alıntısı da kitabın sunuşundan...
Yanardağ: Yeni Muhafazakarlar
BiaMag'ın düzenli yazarlarından Merdan Yanardağ'ın editörlüğünü yaptığı "Yeni Muhafazakarlar" Chiviyazıları Yayınları'ndan çıktı.
Nemesis Kitaplığı dizisinden yayımlanan 195 sayfalık kitabın önsözünden bir bölüm amacı çok güzel açıklıyor.
"Yeni muhafazakarların aydınlanma ve modernizme yönelik tarihsel ve kategorik bakımdan gerici eleştirilerini karşılamak ve bu hareket ile post-modernistler ve neo-liberaller arasındaki ideolojik akrabalık ilişkisini saptamak, hem entelektüel düzeyde hem de siyasal planda yeni bir açılım sunmaktadır. Dolayısıyla bu açılım, aydınlanma ve moderniteyi aşmaya yönelik devrimci eleştirinin olanaklarına da işaret etmektedir."
Çetin: Anneannem
Fethiye Çetin avukat, yıllarca İstanbul Barosu Azınlık Hakları Komisyonu'nda çalıştı. bianet'e yazı yazdı, yazıyor; yaygın medyanın pek ilgilenmediği konularda bianet'te onun görüşleri yer alıyor.
Çetin, Metis Edebiyat'tan çıkan Anneannem' le beş yıl önce kaybettiği anneannesinin hayatından bir Türkiye tarihi sunuyor okura.
Heranuş'ken Seher olan anneannenin öyküsü, "soykırım mıydı, değil miydi" tartışmalarına "açıklık" getiriyor.
Sıra sizde
Şimdi, haydi kitapçılara! Ve, aslında siz de bianet'e yazın; yazın ki "yazar" olun, doğrusu ben kendi adıma bianet'e daha sık yazacağım, kitaplı bir yazar olmak hiç de fena değil herhalde.
Yazın lütfen, bianet'çiler bekliyor. (BA)