Çalışmasını medyakronik.com ve bianet.org örnekleri üzerine kuran Aslan, üç yıl önce yayın hayatına son veren medyakronik.com sitesinin medyada yapılmaması gerekenleri göstermesi, bianet.org sitesinin ise, egemen habercilik anlayışını eleştirirken kendi alternatif haberciliğini sunması açısından önemli olduğunu düşünüyor.
Aslan tam başlığı "Türkiye'de Kamusal Alanda Bağımsız Alternatif İnternet Haber Siteleri- Medyakronik ve Bianet: İki Model, İki Mantık" olan tezini 2005-2006 döneminde jüri önünde savundu ve çok yüksek bir dereceyle ödüllendirildi.
"Türkiye'de İnternet egemen medyadan şikayet edenlere yaradı"
Aslan'ın tez çalışması, Türkiye'de İnternet yayıncılığın doldurduğu boşluğu anlatıyor ve İnternet yayıncılık ve gazeteciliğinin başlangıcından söz ediyor.
Habermas'ın "Kamusal Alan" kitabının 1962'de Almanya'da basılmasından neredeyse 40 yıl sonra Türkçe'ye kazandırıldığına yer veren tez, uzun yıllar Türkiye'de kamusal alanın anlamının "kamu kuruluşlarının devamı" olarak kabul edildiğini, bunun "vatandaşların fikir alışverişinde bulundukları platformlar" olarak algılanmasına kadar uzun zaman geçtiğini ortaya koydu.
1980 öncesi ve sonrası Türkiye basınının durumuna ve dönüşümüne de tezinde yer veren Aslan, Bianet proje koordinatörü Ertuğrul Kürkçü ve medyakronik sitesi eski yayın koordinatörü Alper Görmüş ve başka kişilerle görüşmeler yaparak hazırladığı tezinde, bilgisayar ve İnternet kullanıcı sayısı hala düşük olan Türkiye'de İnternet'in özellikle egemen medyadan şikayet edenlerin işine yaradığı sonucuna varıyor.
Aslan, tezini Sorbonne Panthéon Üniversitesi öğretim görevlisi Loic Blondiaux. ve Sandrine L'éveque ile paylaşırken, bu durumun, Fransa'da alternatif haberciliğin tartışılmasına da katkı sağladığını söylüyor.
Bianet için "alternatif habercilik pratiği konusunda öneri geliştiriyor" diyen Azade Aslan ile tezini konuştuk:
Tezinizde nasıl bir sonuca ulaştınız?
Tezimde çıkardığım sonuç, medyakronik.com ve bianet.org örneklerinin iki farklı mantıkla işlediği, iki farklı model olarak düşünülebileceği üzerineydi.
Temel olarak iki site arasındaki farkı şöyle gözlemledim. Medyakronik.com sitesi, bir öncü olması açısından önemliydi. İlk kez basını kendi içinden ama objektif bir gözle, akademik temellere dayanarak eleştiren bir siteydi. Bu anlamda, gazetecilerin de bir çeşit oto-formasyonu, kendilerini eğitmeleri anlamında önem taşıyan bir siteydi. Burada bir temel prensip var, o da olanı eleştirmek. Nasıl yapılmaması gerektiğini aktarmak.
Bianet'in ise, nasıl yapılması gerektiğine ilişkin, bir örnek teşkil etmek gibi bir iddiası var, benim gördüğüm kadarıyla. Dolayısıyla, bianet'in özgünlüğünde, zaten nasıl yapılmaması gerektiğine değinirken bir yandan da, nasıl bir alternatif yaratabiliriz, nasıl bir gazetecilik alternatifi, nasıl farklı kaynakları değerlendirebiliriz gibi bir soruya eğilmesi var.
Ama ortak nokta, ikisinde de, bir şekilde, sivil fonlarla, bu sitelerin ciddi bir şekilde var olabilmesini sağlayacak ekonomik temelin sağlanmış olmasıydı.
Üniversite nasıl karşılandı bu çalışmanız?
Üniversitede çok ilgi gördü. Önce, bu fikirle karşılarına çıktığımda açıkçası hoca bulmakta ilk anlarda zorlandım. Çünkü hem Türkiye'nin ortamına uzaklardı, hem de İnternet ilk anda ilgilerini çeken bir konu değildi. Ama ben İnternet'i sadece yeni bir teknik araç olarak değil, aynı zamanda demokratik katılımla, kamusal alan kavramıyla ilişkilendireceğimi açıkladığımda daha sıcak yaklaştılar.
Çok şekil değiştirdi aslında çalışma boyunca hocalarla yaptığı tartışmalarla. Sanırım iyi bir noktaya doğru geldi. Daha sosyolojik olarak temellendi diyebilirim. Benim dikkatimi başka yönlere doğru çekmeyi başardılar. Türkiye'ye ne kadar uzak olduklarının bilincine vardığımda bir takım temel bilgileri de ayrı başlıklar altında incelemem gerektiği ihtiyacı duydum. Mesela, Türkiye'de kamusal alan kavramı, bunun Avrupa'dan farkı, Türkiye'de basın medya sahipliği, bunun Avrupa'dan farkı gibi bizim için açık olan ama onlar için o kadar da açık olmayan noktalara da değinmem gerektiğini fark ettim.
Onun dışında mesela, bu çalışmaları yapan gazetecilerin, background'larının, sosyolojik formasyonlarının, geldikleri yerlerin de nihai çalışmamın üzerine çok etkisi olduğunu fark etmemi sağladılar. Dolayısıyla, kafamdaki nispeten muğlak fikir daha şekillendi. Taşlar yerine oturdu.
Jüride çalışmamla ilgili oldukça güzel şeyler söylendi. Bu beni de çok sevindirdi. Öncelikle bu deneyimlerle, konunun kendisiyle çok ilgilendiler, çok etkileyici buldular.
Çalışmanızı jüride kimlere sundunuz?
Birisi "Demokratik Katılım", "Müzakereci Demokrasi" ve "Kamuoyu" alanında Fransa'da oldukça tanınan bir siyaset bilimci olan Loic Blondiaux. Diğer jüri üyesi de, Sosyal Gazetecilik alanında yaptığı çalışmalarla bilinen Sandrine L'éveque idi.
Aslında jüride ilginç olan, benim çalışmamdan yola çıkılarak, biraz da Fransa'da alternatif gazeteciliğin tartışılması oldu. Ben çalışırken de fark etmiştim: Fransa'da benzer alternatif haber siteleriyle karşılaştırmalı bir çalışma yapmak istiyordum. Ama aslında böyle bir şey yok. Bir gazetenin veya başka bir mecrada var olan yayının İnternet versiyonunu bunu dışında tutuyorum, ama bianet veya medyakronik gibi, tamamen bağımsız, gazetecilerin oluşturduğu, her gün güncellenen, süreli ciddi bir yayın diyebileceğimiz alternatif İnternet gazeteciliği yok. Tek bir örnek, ACRİMED denilen akademisyenlerin daha çok katılımda bulunduğu, bir site ki bu da aslında çok da karşılaştırılabilir bir site değil. Çünkü değim gibi dışarıdan katılımcıların zaman zaman makale yolladıkları bir site görünümünde....
Tabii bu ayrı bir çalışma konusu, bunu araştırmış değilim... Ama jürideki tartışmamızda, belki de Fransa'daki yerel gazeteciliğin zaten güçlü olmasının, burada durumun böyle olmamasının, bir sebep olabileceğini düşündük. Jüridekilerin, bir yorumu da "belki de her şeyin olanaklı olduğu yerlerde insanlar bazı girişimlerde bulunakta tembellik gösteriyor" yolunda oldu.
Alternatif yayıncılık arayışları Fransa'da ne yönde gelişiyor? İnternet üzerinden olmadığını söylediniz. Yoksa Cemaat radyoları veya dernek radyoları üzerinden mi yürüyor? Yön belirlemek açısından...
Benim gözlemlediğim kadarıyla, orada alternatif yayıncılık yine geleneksel gazetecilik yoluyla yürüyor. Çok fazla cemaat radyosu, ufak radyolar, çok fazla yerel yayın, dergi, süreli dergi, bu tür şeyler Türkiye'de olmadığı kadar çeşitli... Çeşitlilikleri var, alt grupların kendilerine göre ifade kanalları var. İnternet'e gelindiğinde, tabi indymedia'nın Fransa'da bir sitesi var, ya da ACRİMED gibi birkaç örnek var. Ama, benim incelediğim örnekler gibi, alternatif kanallardan beslenen ve kendi başına bir haber mecrası olarak ayakta duran yapılar yok. Genel olarak zaten Fransa, İnternet alanında kendi kendini eleştiren bir ülke. Bu tutuculuk olabilir? Bir tür teknofobi (teknoloji korkusu)olabilir. Tabii bir de Fransa'da İnternet'in anası sayılan minitel gibi bir teknoloji çok uzun zaman kullanımda olduğu için 'zaten bilgileri minitelden elde ediyoruz' diye İnternet'e uzun süre soğuk bakıldığı veya yeterince içine girmediği de biliniyor.
Daha önce Türkiye'de üzerine eğilinmemiş bir alan olduğunu çalışırken fark ettim. Bu da çok mütevazı ölçülerde bir katkı ama umarım ileriye yönelik bu alanda farklı çalışmalar yapılır.
Gerçekleştirmek istediğin başka çalışmalar?
Doktora için başvurdum. Doktorada çalışma alanımı biraz daha genişletip, farklı bir zemine kaydırıyorum. "Türkiye'deki sosyal hareketler ve bu sosyal hareketlerin medya ile ilişkisi, kendilerini tanımlamalarını veya medya tarafından algılamaları" üzerine bir çalışma yapmak istiyorum...Daha çalışmanın başındayım.
Başarılar diliyoruz.
Teşekkür ederim (EÖ)