Medya Okuryazarlığı Yuvarlak Masa Toplantısı, IPS İletişim Vakfı/bianet'in de paydaşı olduğu "Bizim Medyamız" (Our Media) projesi kapsamında 18 Ocak'ta yapıldı.
Atölye BİA'da düzenlenen toplantıya Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, Prof. Dr Nazan Haydari, RTÜK üyesi İlhan Taşcı, Hrant Dink Vakfı’ndan Yasemin Korkmaz, Kaos GL’den Yıldız Tar, Medya ve Göç Derneği’nden Dilek İçten, Öğretmen Ağı’ndan Serpil Hizmetçi ve Günalp Turan, IPS İletişim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Nadire Mater, bianet Genel Yayın Yönetmeni Murat İnceoğlu, bianet Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Vecih Cuzdan ve Atöye BİA Araştırma Koordinatörü Sinem Aydınlı katıldı.
Toplantıda, “Medya okuryazarlığı eğitimine ve teşvikine yönelik STK’ların da içinde yer aldığı nasıl politikalar geliştirilebilir?”, “Medya okuryazarlığı/eleştirel yaklaşım nasıl geliştirilebilir?”, "Medya bu konuda ne yapabilir?”, “Dijital medya okuryazarlığı ve medya becerilerinin geliştirilmesi nasıl teşvik edilebilir?”, “Dijital medyada dezenformasyonla nasıl mücadele edilebilir?” soruları üzerine konuşuldu.
"Bizim Medyamız: Medya Okuryazarlığının ve Aktivizminin Çoğaltılması, Kutuplaşmanın Önlenmesi ve Diyalogun Teşvik Edilmesi için Sivil Toplum Hareketi" projesi üç yıl (2023-2025) sürecek. Projenin ilk yılının odağı, Balkanlar ve Türkiye'de, STK'lerin, medya profesyonellerinin, genç aktivistlerin ve kamunun; medya özgürlüğünün yanında medyanın gelişimine ve sürdürülebilirliğine dair eğilimler ve zorluklar hakkında kapasite geliştirmelerini sağlamak. Bu bağlamda proje kapsamındaki etkinliklerden biri de bianet tarafından oluşturulması ve aktif olarak çeşitli çalışmalara imza atması beklenen Medya Okuryazarlığı Koalisyonu.
İnceoğlu: Eleştirel düşünme değil, ezberci eğitim baskın
Toplantı, Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu’nun açılış konuşmasıyla başladı. Prof. Dr. İnceoğlu, eleştirel düşünme ve özeleştiri kültürünün önemine dikkat çekerek, “Bu kavramlar, Türkiye’de olmayan kavramlar. Özellikle MEB’in eğitim programlarına baktığımız zaman eleştirel düşünme değil aksine ezberci eğitimin baskın olduğunu görüyoruz” dedi.
“Enformatik bombardımana maruz kaldığımız ve popülizmin prim yaptığı bu dönemde medya okuryazarlığı çok önemli” diyen Prof. Dr. İnceoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Medya okuryazarlığı, yalnızca medyayı okuyanı, izleyeni, dinleyeni, uyanık tutmak oradaki dezenformasyon tuzağına düşmekten korumaktan ziyade, sürekli eleştirdiğimiz medya çalışmalarının kalitesini iyileştirmek için de önemli.”
Taşcı: RTÜK’ün gündemini başkan belirliyor
Prof.Dr. Yasemin İnceoğlu’nun ardından RTÜK üyesi İlhan Taşcı söz aldı. “RTÜK, özellikle son beş yılda verdiği cezalar bakımından toplumda daha tartışılır bir kurula dönüştü” diyen Taşcı, RTÜK’ün değişen sistemini şu sözlerle anlattı:
“RTÜK’te izleme uzmanı olarak tanımladığımız yaklaşık 80 kişi var. Televizyon kanalları 24 saat takip ediliyor. Eski usulde uzman hiçbir etki altında kalmaksızın izlediği herhangi bir yayını kendi bakış açısına ve yasadaki çerçeveden hareketle bir ihlal olduğuna kanaat getiriyorsa oturup bir rapor düzenliyordu. Yasaya göre üst kurulun gündemini tek başına belirleme yetkisi maalesef RTÜK başkanına ait. RTÜK başkanı da bu dosyalar içerisinden keyfine göre belirli olanları seçip üst kurulun gündemine getiriyordu. Bu bile demokratik bir yöntemmiş. Ebubekir Şahin'in başkanlık döneminin başlamasıyla birlikte uzmanlara talimat verildi. ‘Artık raporları siz yazmayacaksınız’, ‘Bizim belirlediğimiz yayınları raporlayıp elektronik sisteme sokacaksınız’ denildi. Uzmana inisiyatif vermediğiniz zaman siz bir emir komuta talimat sistemiyle elektronik sisteme raporu sokuyorsunuz. Aslında RTÜK üyelerinin medya okuryazarlığından anladıkları da kendi medyayı okuma biçimleri.”
RTÜK’ün bu noktada eleştirilere ve kendini geliştirmeye kapalı olduğunu belirten Taşçı, “Avrupa Birliği'ndeki basın örgütleri ya da oluşumlar dönemsel olarak RTÜK’ü ziyaret etmek istiyorlar. Altı yıldır RTÜK başkanı ve yönetimle hiç temas kuramadılar” dedi.
Hizmetçi: Sorun eğitim sisteminde
Öğretmen Ağı’ndan Serpil Hizmetçi ve Günalp Turan ise Teyit ile birlikte yaptıkları "Eğitimde Eleştirel Dijital Okuryazarlık" projesini anlattı.
Serpil Hizmetçi, dijital okuryazarlıkla ilgili ortaokullarda verilen seçmeli derslerin bulunduğunu ancak bunların yetersiz olduğunu belirtti, “Sorun aslında bütün eğitim sisteminde olduğu gibi öğretmenin aktaran olması. Siz eleştirel düşünmeyi çocuklara ‘eleştirel düşünün’ diyerek veremezsiniz” dedi.
Hizmetçi ayrıca, “Öğrencilere temas edebilecek öğretmenlere belki önce bunun bu tür ortamların nasıl sağlanabileceği, sınıf ortamlarının eleştirel ortamlara, sorgulayıcı ortamlara nasıl dönüştürülebileceğiyle ilgili farklı alanlar yaratılabilir” diye konuştu.
Öğretmen Ağı’ndan Günalp Turan ise “Öğretmenin deneyimlemediği, yapmadığı, yapamadığı ya da farkındalığının belli bir seviyede olmadığı bir şeyi çocuklara aktarmasını bekleyemeyiz. O hani en temelde eğiticileri bu anlamda daha güçlü, daha dayanıklı kılabilmek ve bir yandan aktif desteklemek gerekiyor” dedi.
"Toplumda nefret söylemi artıyor"
Hrant Dink Vakfı’nda "Sosyal Medyada Nefret Söylemi Tespiti ve Yapay Zekâ Geliştirme Projesi İzleme Koordinatörü" olan Yasemin Korkmaz, yanlış ve abartılan bilginin nefret söyleminin üretilmesinde büyük bir rol aldığının altını çizerek şunları söyledi:
“Son dönemde toplumda kullanılan nefret söylemi iyice şiddetlendi. Çok daha şiddetli, çok daha bariz ifadeler var. Biz haberlere bakıyoruz, gözlemleyebiliyoruz ama ders kitaplarını o kadar iyi bilmiyoruz. Buna bakalım dediğimiz zaman buradaki eksiklerden bir tanesi de nefret söylemi, ayrımcı söylem tanımı verebilmek ve tespit edebilme yeteneğini verebilmek için altında eleştirel söylem verebilmek.”
Tar: Medya, LGBTİ+'lara karşı pozisyon aldı
Korkmaz'ın ardından, LGBTİ+’ların medyada nasıl temsil edildiğine yönelik medya izleme çalışması yapan Kaos GL Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar konuştu.
Tar, “Medyada LGBTİ+’larla ilgili haber sayısı artıyor. Ancak bu artışın sebebi LGBTİ+’ların haklarına yönelik duyarlılık değil, maalesef ki siyasal iktidarın LGBTİ+’ları düşman ilan etmesine göre pozisyon alan medya” dedi. Haberlerin artmasıyla birlikte yanlış bilginin de arttığını vurgulayan Tar, “Bizim açımızdan ‘eşcinsellik hastalıktır’ diyen her metin bir ayrımcı söylem içerdiği kadar yanlış bilgiyi de yaygınlaştırıyordur” diye konuştu.
Yanlış bilgiyi yaygınlaştırmamak için doğru bilginin aktarılmasının da önemli olduğunu vurgulayan Tar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Örneğin, birisi ‘eşcinsellik hastalıktır’ dediğinde sen onu sadece tırnak içinde verirsen dezenformasyona alet olmuş oluyorsun. Dönüp bakman gerekiyor. Neden? 30 yıldır Dünya Sağlık Örgütü bunun yanlış olduğunu söylüyor. Bunu yanlış bilginin altına eklemen gerekiyor.”
İçten: Mülteci çocuklara yönelik ciddi bir akran zorbalığı var
İzleme yapan diğer bir dernek olan Medya ve Göç Derneği’nden Dilek İçten ise 2024 yılında eğitim ve çocuk alanında medya okuryazarlığı konusunda geliştirmek istedikleri konular olduğunu belirterek, “Son dönemde mülteci ve göçmen çocuklara yönelik çok ciddi bir akran zorbalığı gözlemliyoruz. Bu artık nefret suçu boyutunu aşan bir hale geldi” dedi.
“Türkiye'de büyüyen üçüncü jenerasyon mülteci ve göçmen neslinin karşılaşacağı entegrasyon sorunları artık başka bir boyuta evriliyor” diyen İçten, “Bu nedenle medya okuryazarlığı çalışmaların acilen ilerletilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Haydari: Daha kapsayıcı medyaya ihtiyacımız var
Toplantının kapanış konuşmasını ise Prof. Dr Nazan Haydari yaptı. Prof. Dr. Haydari, “Medya okuryazarlığı tanımı nasıl yapıyoruz ve 'eleştiren medya okuryazarlığı kavramı bizi karşılıyor mu' diye düşünmek sürecin parçası olmalı” dedi.
"Daha kapsayıcı, katılımcı, kolektif, yaratıcı ve aynı zamanda iyileştiren, bir medyaya ihtiyacımız var" diyen Prof. Dr. Haydari, “Sivil toplumla iş birliğini nasıl gerçekleştirebiliriz?”, “Orada nasıl birlikte olabiliriz?” sorularının daha çok gündeme getirmesi gerektiğini vurguladı.
(AD)