IPS İletişim Vakfı / bianet’in de paydaşı olduğu AB destekli Bizim Medyamız (Our Media) projesi kapsamında oluşturulan Medya Okuryazarlığı Koalisyonunun yıl sonu toplantısı 15 Aralık’ta Atölye BİA’da düzenlendi.
Akademisyenler, gazeteciler ve hak örgütü temsilcilerinin katıldığı etkinlikte, dijitalleşmenin yalnızca “teknik bir eğitim” konusu değil; kamu yararı, demokratik istikrar ve toplumsal bütünlükle doğrudan ilgili bir alan olduğu vurgulandı. Toplantıda, aynı proje kapsamında Ekim ayında yayımlanan Dijital Medya Okuryazarlığı Kılavuzu’nun bu konudaki işlevi tartışıldı.

Dijital medya okuryazarlığı için ortak sorumluluk çağrısı
Toplantıya Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, Prof. Dr. Kenan Çayır, Prof. Dr. Aslı Tunç, Prof. Dr. Esra Ersan Bilgiç, Prof. Dr. Nazan Haydari, Doç. Dr. Tirşe Erbaysal Filibeli, RTÜK üyesi Necdet İpekyüz, Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Öğretmen Ağı’ndan Melike Avcu, Hrant Dink Vakfı’ndan Buket Kapısız, Kaos GL’den Yıldız Tar, Medya ve Göç Derneği’nden Dilek İçten, Doğruluk Payı’ndan Koray Kaplıca, RSF Türkiye Temsilcisi ve bia Medya Gözlem Raportörü Erol Önderoğlu, yapay zeka alanında çalışan Diyar Saraçoğlu ve dijital haklar alanında çalışan avukat Nihan Güneli, IPS İletişim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Nadire Mater, IPS İletişim Vakfı Genel Koordinatörü Elif Yılmazlı, Araştırma Koordinatörü Sinem Aydınlı ve bianet Genel Yayın Yönetmeni Murat İnceoğlu katıldı.
Toplantı başında Our Media (Bizim Medyamız) projesinin araştırmacısı ve IPS İletişim Vakfı Araştırma Koordinatörü Dr. Sinem Aydınlı, proje kapsamında üretilen rapor ve çalışmaları özetledi. Medya okuryazarlığı koalisyonunun “eleştirel dijital medya okuryazarlığı” alanında yürüteceği çalışmalara dair kararlılığın vurgulandığı etkinlik, koalisyonun danışmanı Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu’nun açılış konuşmasıyla devam etti.
Giritli İnceoğlu, dijital medya okuryazarlığının dar bir başlık olarak ele alınmaması gerektiğini belirterek, konunun toplumsal bir mesele olarak ele alınmasının önemine dikkat çekti.

Dijital Medya Okuryazarlığı
Etkinlikte öne çıkan başlıklardan biri, bilgi bolluğunun “güvenilir bilgi” sorununu çözmediği oldu. Giritli İnceoğlu, temel meselenin bilgiye erişim değil, doğru ve güvenilir bilgiye erişim olduğunu; doğruluk ölçütlerinin ise görünürlük algoritmaları, güç ilişkileri ve viral dolaşım mantıklarıyla belirlendiğini söyledi.
Buluşmada, dijital alanın yüzeyde “kamusal” görünse de, pratikte ticari algoritmaların yönettiği bir altyapıya dayandığı; görünürlük ve etkileşimin kamu yararı gözetilerek düzenlenmediği vurgulandı. Bu nedenle dijital medya okuryazarlığının yalnızca içerik analizine indirgenemeyeceği, platform ekonomisi ve veri politikalarının da tartışmanın merkezinde olması gerektiği belirtildi.
Dijital şiddetin yapısal boyutu ve eşitsizliğin görünmezleşmesi
Etkinliğin bir diğer önemli ekseni “duygu ekonomisi” oldu. Giritli İnceoğlu, dijital ortamda yönetilen şeyin içerikten çok duygu olduğunu; öfke, korku, merak ve kaygının mikro ölçekte hesaplanmasının karar alma süreçlerini zayıflattığını ve kutuplaşmayı derinleştirdiğini anlattı.
Etkinlikte, kadına yönelik dijital şiddet, hedefli taciz kampanyaları ve nefret söylemi gibi pratiklerin “istisna” değil, dijital alanın yapısal bir parçası olduğuna işaret edildi. Dijital mecraların toplumsal eşitsizlikleri “görünmez ama etkili” biçimde yeniden ürettiği ve bu nedenle dijital medya okuryazarlığının hak temelli bir yaklaşım olmadan sağlıklı bir çerçeve sunamayacağı ifade edildi.

“Dijital Medya Okuryazarlığı” yazı dizisi başlıyor
Kılavuzun hedefi: Okuryazarlığı hak temelli politikaya dönüştürmek
Giritli İnceoğlu, hazırlanan kılavuzun en kritik katkısının dijital medya okuryazarlığını bir eğitim içeriği olmaktan çıkarıp hak temelli bir politika aracına dönüştürme çabası olduğunu söyledi. Bu yaklaşımın; “Dijital haklarımız nelerdir?”, “Hangi koşullarda ihlal ediliyor?”, “Kullanıcılar bu hakları talep etmeyi biliyor mu?” gibi sorularla ilerlediği aktarıldı.
Kılavuzda mahremiyet ve veri güvenliğinin yanı sıra; dijital şiddetten korunma, nefret söyleminden arındırılmış çevrimiçi ortam, şeffaf algoritmalara erişim ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınması gibi demokratik ilkelerin de “dijital haklar” başlığı altında ele alındığı belirtildi. Bu yönüyle kılavuzun, dijital çağda demokratikleşme için bir rehber olarak kullanılabileceği vurgulandı.
“Çok paydaşlı yapı” vurgusu
Etkinlikte çözümlerin tek bir kurumun kapasitesiyle sınırlı kalamayacağı; sivil toplum, medya, öğretmen toplulukları ve bağımsız uzmanların birlikte çalışmasının kritik olduğu dile getirildi. Öğretmenler Ağı kapsamında, sınıf içi uygulamalara dönük eleştirel dijital okuryazarlık rehberleri; haber doğrulama yöntemleri ve nefret söylemi örneklerinin güvenle tartışılabildiği oturumların “büyük katkı” sunabileceği ifade edildi.
Kaos GL’nin nefret söylemi analizi ve hak temelli eğitim birikiminin, dijital okuryazarlık çalışmalarına “kesişimselliği tanıyan etik bir çerçeve” kazandırdığı; Hrant Dink Vakfı’nın ise nefret söylemiyle mücadele eksenli eğitim programlarının bu alanda geliştirilebilecek bir hat sunduğu belirtildi.
RTÜK’ün DEM Parti kontenjanından üyesi Necdet İpekyüz, dijital medyanın sürekli ve hızla dönüşüm geçirdiğine dikkat çekerek, bu alanda kendini yenileyebilen, disiplinlerarası ve karar alma mekanizmalarında aktif rol üstlenen bir akademik yapıya ihtiyaç olduğunu söyledi. İpekyüz’e göre katılımcılık, yalnızca davet edilmekle sınırlı kalmamalı; sorumluluk üstlenmeyi de içermeli.

Ne kadar medya okuryazarısınız?
"Kılavuz geniş kesimlere ulaştırılmalı"
Prof. Dr. Nazan Haydari dijital medya okuryazarlığını tek başına ele almak yerine, onu eleştirel okuryazarlık, savunuculuk ve erişilebilirlik gibi alt kavramlar üzerinden düşünmenin mümkün olduğunu dile getirdi. Dijitali yüz yüze temasla birleştiren, çok paydaşlı ve sürekliliği olan öğrenme süreçlerinin gerçek bir güçlenme alanı yarattığını vurguladı.
Katılımcılardan Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, kılavuzun altındaki soruların güçlü bir yöntem sunduğunu; bu sorulardan yola çıkarak daha kısa bir metin üretilip gazetecilerden akademisyenlere kadar geniş bir kesime dağıtılmasının etkili olabileceğini söyledi.
Buluşmanın sonunda, kılavuzun düzenli güncellenmesi ve sahadaki yeni risklerin izlenmesi için üniversiteler, medya kuruluşları, sivil toplum ve öğretmen topluluklarından oluşan kapsayıcı bir koordinasyon/danışma mekanizmasına ihtiyaç olduğu vurgulandı.
Öğrenci deneyimi
Doç. Dr. Tirşe Erbaysal Filibeli, “Gençler ancak işin içine dahil olduklarında öğreniyor. Dezenformasyonun platformlarda nasıl dolaşımda kaldığını bizzat görmek, medya okuryazarlığının en etkili yolu” diyerek katılımın önemine dikkat çekti.
Hukuki boyut
Avukat Nihan Güneli, “Dijital alanda bilgi üretimi ve dolaşımı artık hukuki sonuçlar doğuruyor. Dezenformasyonla mücadele yalnızca etik ya da teknik bir mesele değil; aynı zamanda açık bir hukuki sorumluluk alanı. Bu nedenle içeriklere eleştirel bakabilmek kadar, hukuki çerçevenin farkında olmanın da hayati olduğunu vurguladı.
"Deep fake" ve şüpheyi canlı tutmak
Konuşmalarda, yapay zekâ üretimi görüntüler ve deepfake içeriklerin gerçeklikle kurulan bağı zedelediği; gazetecilik kurumunun ve demokratik tartışma zemininin doğrudan baskı altında olduğu belirtildi. Bu tablo içinde “gerçek nedir?” sorusunun gündelik dijital hayatın temel sorularından birine dönüştüğü vurgulandı.
Toplantıda söz alan Doğruluk Payı’ndan Koray Kaplıca, özellikle “yapay zekâ ile üretilmiş/çok profesyonel” içeriklerin çoğalmasıyla birlikte, eskiden daha kolay ayırt edilen sahte örneklerin artık daha zor seçildiğini; bu nedenle dijital medya okuryazarlığının “araç kullanmaktan” ziyade paylaşmadan önce şüpheyi canlı tutma pratiğiyle ilişkilendirilebileceğini anlattı.
Kaos GL genel yayın yönetmeni Yıldız Tar, kılavuz ve eğitimlerin, sahada yürüyen kampanyalar ve yasa tartışmaları sırasında da işe yarayan bir “dil” üretmesine ihtiyaç olduğunu; yanlış bilgiye karşı daha basit ve daha geniş kitlelerin anlayacağı bir karşı-anlatı kurulabildiğinde “doğru bilginin daha fazla dolaşıma sokulabildiğini” vurguladı.
“Kötü örnek”lerin ötesi: mağdurlara güvenli hat fikri
Etkinlikte Prof. Dr. Aslı Tunç , çalışmanın “masada kalan statik bir metin” değil, sürekli güncellenen ve topluma dokunan yaşayan bir organizma gibi kurgulanması gerektiğini söyledi. Bu çerçevede hedefleri üçe ayırmayı önerdi: eğitim, topluma dokunma ve mağdurları koruma.
Tunç ayrıca, özellikle kırılgan grupların (ör. LGBTI+) hızla erişebileceği, hukukçuların da devrede olduğu bir “hotline / güvenli mikrokozmos” fikrinin önemli olabileceğini; toksik ortamda enerjiyi “pisliklerle uğraşmaya” değil, kalıcı ve koruyucu mekanizmalara yöneltmek gerektiğini belirtti.
Çocukların dijital haklarının korunması
Çocuk ve gençler odağından konuşan Prof. Dr. Esra Ercan Bilgiç, Avustralya’da 16 yaş altına sosyal medya kısıtı tartışmalarını hatırlatarak Türkiye’de de 15 yaş altı için benzer bir hazırlık konuşulduğunu, ancak kendi pozisyonlarının yasak değil; çocukların “rezilyans”ını artıran okuryazarlık ve teknoloji şirketlerini daha fazla sorumluluğa çağıran düzenlemeler olduğunu aktardı.
Bilgiç, içinde yer aldığı TBMM bağlantılı “çocuk hareketi” deneyimi üzerinden, dijital medya okuryazarlığı bağlamında özellikle çocuk verilerini koruyan bir yasanın önceliklendirilmesi gerektiğini ve bu hattın çok-paydaşlı işbirliği için bir temas alanı açabileceğini de söyledi.

Prof. Dr. Kenan Çayır müfredatta dijital okuryazarlık başlığının yer aldığını ama yaklaşımın çoğu kez “korumacı/teknik” düzeyde kaldığını; daha eleştirel bir perspektifin ders kitaplarına yansıması için iyi örnekler ve kısa yönlendirici çerçeveler üretmenin önemli olacağını vurguladı.
“Öğretmen Ağı” deneyimini paylaşan Melike Avcu ise öğretmenlere dönük yenilenen üç modüllük bir programda üçüncü modülün “eleştirel dijital okuryazarlık” olarak kurgulandığını, bu kapsamda bianet’teki yazıların da öğretmenler için iyi bir kaynak olduğunu anlattı.
Nefret söylemiyle mücadele
Kapanış bölümünde Hrant Dink Vakfı’ndan Buket Kapısız, yapay zekâ araçlarıyla nefret söylemiyle mücadeleye odaklanan bir çalışmanın çıktısı olarak, Türkçe ve Arapça metinlerde nefret söylemi tespiti yapabilen bir aracın geliştirildiğini; aracın (adı PARİ) hata payı nedeniyle “herkesin kullanımına açma” konusunda temkinli davranıp üniversitelerle işbirliği içinde, eleştirel gözle doğrulanarak ilerleme niyetinde olduklarını anlattı.
Gazetecilik ve dijital haklar: “360 derece savunuculuk” ihtiyacı
RSF Türkiye Temsilcisi ve bia Medya Gözlem Raporları raportörü Erol Önderoğlu, dijital dönemde gazetecilerin “yurttaşa göre daha korunaklı” olduğu varsayımının yanıltıcı olduğunu; bugün gazeteciliğin hem regülasyon hem de dijital haklar bakımından tartışma zemininin daraldığını söyledi. Bu tabloda uluslararası alanda “360 derece savunuculuk” yaklaşımının; dijital çağın getirdiği tehditleri de hesaba katan geniş bir hak savunusu hattına işaret ettiğini aktardı.
Nadire Mater: Gazetecilik sorun çözmeli, sorun yaratmamalı
Etkinliğin kapanışında bir konuşma yapan IPS İletişim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Nadire Mater, dijital medya okuryazarlığının yaygınlaşması konusunda gazeteciliğin işlevine değindi:
“Aslına bakarsanız, dijital media okul yazarlığı konusunda ortaya çıkan bu sorunları çözmesi gereken gazetecilik olmalı. Ama maalesef gazetecilik bırakın olumlu katkıda bulunmayı tamamen olumsuz katkılarda bulundu. Daha fazla sorun yaratıyor. Bırakın doğru bilgi yaymayı, tamamen manipülatif, gerçeğe aykırı bir takım bilgileri yayıyorlar ve üstelik bunu düzeltme imkanı olmuyor. Bunları hepiniz biliyorsunuz, o nedenle çok uzaklayacağım buraya ama şunu söylemek durumundayım, ben kendi adıma Yalan yanlış haberleri düzeltmeye çalışmakla kalmıyor.”
Dijital Medya Okuryazarlğı Kılavuzu'nun da bu konuya ilişkin hazırlanmış değerli bir metin olduğunu söyleyen Mater, katılımcılara teşekkür etti.
(VK/SA)

“Our Media: A civil society action to generate media literacy and activism, counter polarisation and promote dialogue” adlı bölgesel program, Avrupa Birliği’nin mali desteği ile SEENPM, Arnavutluk Medya Enstitüsü, Saraybosna Medya Merkezi, Kosova Basın Konseyi, Karadağ Medya Enstitüsü, Makedonya Medya Enstitüsü, Novi Sad Gazetecilik Okulu, Barış Enstitüsü ve Bianet gibi ortak kuruluşlar tarafından yürütülmektedir.
Bu yazı, Avrupa Birliği'nin finansal desteği ile hazırlanmıştır. İçeriği tamamen SEENPM'nin sorumluluğundadır ve Avrupa Birliği'nin görüşlerini yansıtmayabilir.

