Bu hafta Evrim Kepenek editörlüğünde hazırlanan, hafta sonu ekimiz MAG’da okuyacaklarınız şöyle:
Ahmet Karadağ, “iyi bir gazeteci mi olmalı iyi bir insan mı?” sorusunu yazarlar üzerinden düşündürttü: “Yaşlı, az okunan, ödülsüz bir yazı emekçisi olarak bu yazı da böyle bir sitemim olsun. Diyeceğim odur ki, yazmak insanı alçak gönüllü kılmıyorsa, tam tersine kibrini artırıyorsa yazmayı bırakmalı o kişi.”
Rosalino Levantino, ”Kuş-Cam Çarpışmaları” isimli belgeseli yazdı: "ABD ve Kanada gibi ülkelerde bu meseleye ve gece ışıklandırmaları yüzünden mağdur olan kuşların vaziyetine yıllardan beri çözüm bulunmaya çalışılsa da Uzakdoğu’nun nadide diyarında bu yöndeki faaliyetler yeni sayılır, ya Türkiye’de?"
Şadiye Dönümcü, Isabelle Allende’nin yeni kitabı “Ruhumun Kadınları” üzerine yazdı: “Kafanızdaki köy ile dolaşmaya” devam edin lütfen. Sizin gibi “iyi cadı”ların artması özlemimdir. Benim ruhumun kadınlarından biri olduğunuzu da bilmenizi isterim".
Nilgün Karataş, Heinrich Böll’ün savaşın ardından Almanya'da yaşanan ahlaki çöküşü ve toplumsal yozlaşmayı eleştirdiği, yayımlandıktan sonra Nobel aldığı romanını yazdı: Fotoğrafta Kadın da Vardı
Burak Sarı, engelli haklarını gündeme taşımayı sürdürdü: “Yıllardır erişilebilirlik yasasının ötelenmesinden güç alan yerel yönetimler hiçbir erişilebilirlik kuralını yerine getirmiyor.”
Hüseyin Şengül, internet kullanımın hayatımızdaki etkilerine, medya ve gerçeklikler üzerinden odaklandı: "İnterneti, muhalefet yapmanın bir alanı olarak daha etkin kullanmanın yolları üretilebilir mi? Sosyal mecralarda oluşan muhalefet fiziki, somut ve eylemsel yapılara kavuşturulabilir mi?"
Ali Küçük, bianet'te stajyer olmayı anlattı: “Her gün yeni deneyim” dedi “her mola yeni dostluk” diye devam etti.
Selen Vargün Alıtkan WYLD PLANET şirketinin kurucusu ve CEO'su Arjun Rao ile ekolojik yıkıma neden olduğu için Brezilya’da çiftlik sahibine 50 Milyon dolar para cezası verilmesini konuştu.
Pınar Öztürk bianet'te stajyer olma deneyimini yazdı: "Çevremdekilerin bana gazetecilik yapmamam için söylediği onca olumsuz şeye rağmen bu yolda ilerlediğim için mutluyum."
Özden Cankaya, kentlerin dönüşümü üzerine yazdı: “Semti saran rant hırsı, bir ağacı kurutan kurt gibi bu semti de kurutuyor, çürütüyor ve eskinin izlerini tümüyle siliyor.”
Kıvılcım Akay, yönetmenliğini yaptığı ve hayatını nasıl değiştirdiği “Zeytin” belgeselini yazdı: "Köklenmek ve aidiyet hissetmekle ilgili astrologların, kişisel gelişim koçlarının ve bilumum şifacıların kapılarını aşındıranların sayısı hayli çok. Göbeklitepe’de yapılan garip ayinler mi dersiniz, aile - sülale dizilimleri mi, yoksa ağlama seansları mı?"
Ercan Jan Aktaş, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde İsrail’den vicdani retçileri yazdı: “Biz istersek, biz daha çok istersek belki o zaman barış olur, çiçeklenir bütün kırlar, nehirler, ovalar…Biz istersek!”
Emre Yalçın, Troya Müzesi’ne dair izlenimlerini yazdı: "Sıradan bir ziyaretçi için tarihteki teknolojik bir adımdan öte fazla bir anlam taşımayan Bakır, Tunç ve Demir çağlarındaki kentlerin ya da siyasi birimlerinin Troya ile nasıl ticari ve kültürel etkileşimleri olduğunu görmek büyüleyici."
Burak Soyer, önümüzde dönem sanatseverlerle buluşacak konser, müzikal ve tiyatroları derledi.
Evrim Kepenek, Derya Kap ile “erkeklik video” serisi üzerine söyleşti: “Erkeklerin öncelikle videoları izlemesini umuyorum. İzledikten sonra toplumsal cinsiyet meselesinin hayatımızın her alanında ne kadar derin etkiler yarattığını düşünmelerini ve erkekliğin hem kendileri hem kadın ve LGBTİ+’lar üzerinde arattığı etkiler konusunda en azından hassasiyet gösterecek bir tavır geliştirmelerini umuyorum.”
(EMK)