Ayşegül Özbek editörlüğünde hazırlanan bu haftaki biamag'da okuyacaklarınız şöyle:
bianet Eylül 2022 stajyerlerinden Ecem Köseoğlu, bianet'te stajyer olmayı anlattı: "Burada kendimi, fotokopi çekip insanları sadece gözlemleyerek mesleği öğrenmeye çalışan bir stajyer gibi değil de gerçek bir gazeteci gibi hissettim."
Şeyhmus Diken, Sur'daki festivali eleştirel bir bakışla ele alıyor: "Sahi şimdi kim, hangi vicdan ehli oralarda çay içip, festival eğlencesine katılacaktı ki!"
Murat Türker, 2022 Locarno Film Festivali'nde dünya prömiyerini yapan "Nehir Hudut Değildir" belgeseli üzerine yazdı: "Bir zamanlar coğrafyadaki tüm insanları bereketiyle besleyen, sonsuz kaynaklar sunarak zenginleştiren, her iki yakasındaki halkları birleştiren birçok nehir gibi Senegal Nehri de günümüzde ne yazık ki esasen bir sınır vazifesi görüyor."
Evrim Kepenek, Yerebatan Sarnıcı'nda izleyiciyle buluşan "Gebe" oyununu izledi ve yazdı: "3 "Gebe" sahnede: Kadın, yaşam, özgürlük."
Geçen hafta sonu Brezilya'da devlet başkanlığı dahil genel seçimler yapıldı. Aykan Sever 30 Ekim'deki ikinci tur seçim öncesi iki aday; Lula ve Bolsonaro'yu karşılaştırarak "Yarın başka bir gün olacak mı?" diye soruyor.
Hatice Betül Çelebi, bir anne-çocuğun, Baran ve Burcu'nun hikâyesini aktarıyor: "...Ve nihayetinde daha ileri tetkiklerle, iki yaşlarında, mental retardasyon ve otizm tanısı kondu Baran'a. Sonradan tanıştığım ve benzer hayatlar yaşadığımız, birçok anne gibi karanlıkta çarpa çarpa, yara ala ala deneyimledim her şeyi."
"Godard'ın, sinemayı sinemadan ayırarak oluşturduğu praksis, bugün ana akım psikolojiye karşı alınabilecek devrimci tavra dair çarpıcı bir ilham gibi görünüyor." Onur Gülbudak, Godardyen psikoloji ve eleştirel psikoterapi ihtimali üzerine düşünüyor.
"Şimdi soralım ve Ahmet huzura kavuşana dek sormaya devam edelim: Ahmet Yıldız'ı eşcinsel olduğu için öldüren baba Yahya Yıldız'ın ikâmeti bile belliyken, bunca yıldır yakalanmamasının nedeni nedir?" Tuğçe Yılmaz 13. yılında Ahmet Yıldız davasını yazdı.
Yeşim Özdemir, Yunan Mitolojisindeki Sisifos'u hatırlatıyor ve "Her kaya yuvarlayışımda anladım ki mesele altında ezileceğiniz kadar büyük bir kayayı sırtlanmak değil, mesele ayağınızı kaydıracak küçük çakıl taşlarıyla baş edebilmek" diyor.
Ece Deniz, Almanya'ya göç eden ve orada kendilerine ait yeni bir müzik endüstrisi kuran gurbetçilerin hikâyesini anlatan "Aşk, Mark ve Ölüm"e dair yazdı.
(AÖ)