BİA Medya Gözlem Masası'nın yayımladığı 2008 yılının ilk üç aylık raporuna göre, 71'i gazeteci toplam 186 kişi 92 davada, düşünceyi ifade özgürlüğü kapsamında yargılandı.
Toplam 270 kişinin yargılama ve mücadelesine yer veren rapor, ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleri "saldırı ve tehdit", "gözaltı ve tutuklamalar", "dava ve girişimler", "düzenleme ve hak aramalar", "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi", "Sansüre tepkiler" ve "RTÜK uygulamaları" başlıklarıyla sunuyor.
Saldırı ve Tehditler
Kayseri'de İl Gençlik Kolları kongresinde konuşan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi, "Siz varın ağzınızdan akan salyalarla manşetler oluşturun, bizim için vız gelir tırıs gider" dedi. Tanrıverdi, türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasını sağlamak için yapılan anayasa değişikliğinin TBMM'den geçtiği günün, Türkiye için 'dönüşüm noktası' ve 'kırılma noktası' olduğunu savundu: "Tepkilerin dozunu öylesine yükselttiler ki değerli arkadaşlarım, ağızlarından akan salyalarıyla manşetler oluşturdular. 'TBMM'de kaosa kalkan 411'el diye manşet attılar. Yazıklar olsun onlara. Bunlar kendi kişisel menfaatlerini, çıkarlarını düşündükleri için böylesi bir manşet attılar. Bakınız buradan ifade ediyorum, milletvekili arkadaşlarımla birlikte biz bu ellerimizi kaos için kaldırmadık. Türkiye'nin geleceği için, aydınlık geleceği için, demokrasi için, temel hak ve özgürlükler için kaldırdık."
Hrant Dink Cinayet Davası'nın müdahil avukatlarından Fethiye Çetin, Taraf gazetesinden Neşe Düzel'e verdiği röportajda, "Ergenekon'la Hrant Dink cinayeti arasında büyük bağlantılar var. İki jandarma astsubayın ifadelerinden hareketle Ergenekon denilen yapının halen görevde olan Emniyet ve Jandarma kanadına ulaşabiliriz. Bu büyük fırsat" dedi.
Danıştay 2. Dairesi'ne suikast düzenlendiği süreçte el bombalı saldırıya uğrayan Cumhuriyet gazetesinin İstanbul Şişli'deki merkezi, yaklaşık iki yıl sonra bu kez molotofkokteyli saldırısının hedefi oldu. Gazete binasını çevreleyen tel örgülere koşarak yaklaşan üç kişi, 29 Mart, saat 23:24 sıralarında, molotofkokteyli atarak kaçtı. Aynı esnada bahçeden çıkış yapmaya hazırlanan gazeteye ait bir araç saldırganları takip etti. Baskınlarda gözaltına alınan dokuz kişiden dördü tutuklandı. Fatih D., Murat A., Bedirhan Ş. genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak suçundan nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilirken, Üsküdar’daki Çocuk Şube Müdürlüğü’nde işlemlerinin tamamlanmasının ardından Şişli Adliyesi’ne sevk edilen Umut E ise “suç örgütüne üye olmak” ve “kasten bina yakmaya teşebbüs etmek” suçlarından tutuklandı. Davut Yıldız ve 18 yaşından küçük olan C. Y. ve O.A tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Gazete, 5 ve 10 Mayıs 2006'da el bombalı saldırı girişimlerini atlatmış, bir gün sonra tekrarlanan el bombalı saldırıda hasar görmüştü.
Hakkari Yüksekova'daki Newroz'un Valilikçe yasaklanmasıyla başlayan, bir kişinin ölümüyle de artan gerginliği izleyen İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri Senar Yıldız, Doğan Haber Ajansı (DHA) muhabirleri Hamit Erkut ve Erkan Çobanoğlu, Anadolu Ajansı (AA) muhabiri ve Yüksekova Haber gazetesi imtiyaz sahibi Necip Çapraz, Cihan Haber Ajansı (CHA) muhabiri Şevket Yılmaz ve Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Sami Yılmaz, polisin saldırısına uğradı. Birçok kişinin gözaltına alındığı olaylarda bazı çevik kuvvet mensupları gazetecileri darp etti, fotoğraf makinelerini ve kameralarını kırdı ve hakaret etti. Kafasından sert bir cisimle darbe alan gazeteci Yıldız Yüksekova devlet Hastanesinde kafa filmi çekildikten sonra kontrol altında tutuldu. Çapraz'ın da fotoğraf makinesi kırıldı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti, saldırıları kınadı.
Azınlık Hakları Raporu'nu hazırlayan İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun eski üyesi Prof. Dr. Baskın Oran'ı elektronik posta yoluyla tehdit ettikleri gerekçesiyle İstanbul, Bodrum ve Ankara'dan dört sanığın yargılanmasına Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Şikayet üzerine IP (İnternet Protokolü) adreslerinden tespit edilen sanıklar Kamil Sağlık, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nde (TİGEM) gece bekçiliği yapan Dursun Kaya, Müdürlükte Ticari Daire Başkanlığı Sekretaryası'nda büro işçisi Figen Arslan ve Kezban Kılıç duruşmada suçlamaları reddetmişlerdi. Yargılamaya 14 Mayıs'ta devam edilecek. Samsun'da bir İnternet kafeden gönderilen ölüm tehditleri kapsamında başlatılan kovuşturma da Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 6 Haziran günü sürecek.
Dink cinayeti öncesinde "görevlerini ihmal ettikleri" gerekçesiyle Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 20 Mart'ta hakim karşısına çıkan Jandarma Astsubayı Okan Şimşek ve Jandarma Uzman Çavuş Veysel Şahin, Yasin Hayal'in cinayet öncesi İstanbul'a gelerek keşif yaptığı yönünde edindikleri istihbaratı amirleri Trabzon eski İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ve Yüzbaşı Metin Yıldız ile paylaştıklarını itiraf ettiler. İki görevli, Hayal'in İstanbul'a gelişini, Agos gazetesi ile Hrant Dink'in eviyle ilgili çalışma yaptığını Temmuz 2006'da öğrendiklerini; Öz'ün talimatıyla sahte evrak düzenlendiği, Coşkun İğci'den daha önce alınan bilgilerin, cinayetten bir gün sonra, yani 20 Ocak'ta alınmış gibi belgelendiğini söyledi. Mahkemede, Ali Öz, Hüseyin Yılmaz, Metin Yıldız, Ali Oğuz Çağlar, Hüsamettin Polat, Gazi Günay, Gökhan Aslan, Hacı Ömer Ünalır, Uğur Erdoğan ve Önder Aras hakkında suç duyurusunda bulundu; bu kişileri mahkeme çağırdı; disiplin yönünden gereğinin yapılması için İl Jandarma Komutanlığı'nın bilgilendirilmesine karar verdi. Yargılamaya 19 Haziran'da devam edilecek. İki jandarmaların mahkemedeki açıklamalarını ürkütücü bulan RSF, "Trabzon'da güvenlik kuvvetleri harekete geçmiş olsalardı, Dink cinayetinin önü alınabilirdi. Cinayet planlarından haberdar olup da önlenmesi konusunda harekete geçmeyenler en ağır şekilde cezalandırılmalıdır" açıklaması yaptı. Albay Öz, Bilecik İl Jandarma Komutanlığı'ndan alınarak Bursa'ya görevlendirildi.
Hakkari'de 18 Mart Şehitleri Anma Günü etkinliklerini izleyen DHA muhabiri Behçet Dalmaz basın kimlik kartı kontrolüyle ilgili tartışma yaşadığı güvenlik görevlilerinin saldırısına uğradı. Van Gölü Gazeteciler Cemiyeti Hakkari Temsilcisi Necip Çapraz, "Hakkari ilimizde kamuoyunu en doğru ve en hızlı şeklide olaylardan haberdar etme görevini üstlenen gazeteciler maalesef çoğu zaman hak etmedikleri uygulamalarla karşılaşmaktadır" dedi.
Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) Paris Temsilciliği, geçen yıl katledilen Agos gazetesi yayın yönetmeni Hrant Dink'in anısına 17 Mart'ta "Türkiye: Nasıl bir İfade Özgürlüğü?" konferansı düzenledi. UAÖ Türkiye Koordinatörü Claude Edelmann, Sosyolog-gazeteci Ali Bayramoğlu ve bianet ifade özgürlüğü editörü Erol Önderoğlu'nun konuşmacı olarak katıldığı konferansta, Önderoğlu, cinayet davasıyla diğer yargılama parçalı parçalı yürütülüyor. Bu durum, yargılamanın bütünlüğü ve gerçeğin ortaya çıkmasını güçleştiriyor" dedi. Bayramoğlu, Türkiye'de toplumsal dinamizmin Santoro, Dink ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetleriyle frenlenmeye çalışıldığını kaydetti. Edelmann, 2007'de Türkiye'de 254 gazeteci, yazar, yayıncı, sanatçı ve hak savunucusunun ifade özgürlüğü kapsamında yargı önüne çıktığını, Gündem gazetesi ve devamında yayına geçen birçok gazetenin yayınının bir aya kadar durdurulduğunu, düşünceye karşı tehditlerin arttığını savundu.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu, Dink cinayeti kapsamında Burdur Emniyet Müdürü olan eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’ı dinledi. Altay bilgisine başvuran komisyona, eski Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ve ekibini kendisine bilgi vermemekle suçladı. Trabzon Emniyeti’ne 17 kez ihbar yapıldığına dair bilgilerin doğru olmadığını belirten Altay, “Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’i cinayetten sonra öğrendim. Cinayetten önce bana hiçbir bilgi akışı olmadı” dedi; Erhan Tuncel ile bazı emniyet yetkililerinin yaptıkları görüşmeler konusunda da kendisine bilgi ulaşmadığını savundu. Komisyonda CHP'li Çetin Soysal ile Komisyon Başkanı Mehmet Ocaktan arasında tartışma da yaşandı. 28 Şubat'ta dinlenen eski Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç, eski Trabzon Emniyet Müdürü şimdiki Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Akyürek gibi, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ı suçlamışlardı. Tuncel ile yaptığı telefon konuşmasında "Gebermişse gebermiş. Vurulacak şekil belliydi. Kaçmayacaktı ama bu kaçmış" dediği ortaya çıkan Zenit "Bu bir yöntem. Bazen daha fazla bilgi almak için böyle konuşuruz" dedi. Komisyon, dönemin Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir'i dinlemişti.
Mart başında Rize Ağır Ceza Mahkemesi, Hrant Dink’in öldürülmesinde "görevi ihmal" ile suçlanan Trabzon Emniyeti'nden yedi polisle ilgili dava açılmamasına ilişkin karara itirazı reddetti. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 10 Ocak'ta kovuşturmaya yer olmadığına dair kararını görüşen Rize Mahkemesi, Dink Ailesi avukatlarının yaptığı itirazı geri çevirdi. Dink Ailesi avukatlarından Bahri Bayram Belen, "Bu dosyayı önemsiyoruz, o nedenle en kısa sürede AİHM'ye başvuruyoruz" dedi.
Dink cinayetinin 25 Şubat'ta görülen dördüncü duruşmasında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, cinayete yardım etmekle suçlanan tutuklu sanıklar Ersin Yolcu, Ahmet İskender, Salih Hacısalioğlu'un sorgularını tamamlandı. Erhan Tuncel'in "Konuşma" diye azarladığı Yolcu, "Susma hakkımı kullanıyorum" dedi; ardından sorulan soruları "bilmiyorum, hatırlamıyorum" diyerek geçiştirdi. Kırtasiyecilik yapan Ahmet İskender de sorgusunda, Hayal'in silahı O.S.'ye kendi dükkanında verdiğini, fakat bunu ne amaçla yaptığını bilmediğini belirtti. Yolcu, "vazgeçirmeye çalıştığı" O.S.'yi otobüse bindirdiğini Hayal'e "daha sonra rastladığında bildirdiğini" belirtti. "Yasin bana, 0212 kodlu arama geldiğinde telefonu bana vereceksin, dedi. Telefonu verdiğimde de hep dışarı çıkıp konuştu. Cinayetten birkaç ay önce biz Orhan Pamuk'un öldürüleceğini düşünüyorduk. Çaycı Süleyman'la birlikte Yasin'i bundan vazgeçirdik. Yasin'den korkarım, ben değil herkes korkar" dedi. Hayal, hakimin Ergenekon operasyonu zanlılarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ü tanıyıp tanımadığını sorması üzerine "Tanımam" dedi. Hayal, Dink cinayetiyle ilgili olarak "Bu kadar ses getireceğini düşünmüyorduk. Uğur Mumcu cinayeti gibi sansasyonel olacağını düşünmediğimiz için kendimizi kaptırdık" dedi.
25 Şubat'ta bir açıklama yapan Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı AKP milletvekili Zafer Üskül, Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu'nun, dosyalarda adı geçen fakat davada yer alamayan isimleri dinleyeceğini belirtti: "Komisyon adalete intikal etmiş bir olayla ilgili yetki sahibi değil. Yargı süreciyle ilgili bir araştırma yapmıyoruz. Yargılama sürecine sokulması gereken ve sokulmayan görevliler var mı, onları tespit etmeye çalışıyoruz. Komisyonumuz bu yetkilileri dinledikten sonra ayrıntılı bir rapor sunacak."
22 Şubat'ta İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dilekçe sunan Dink Ailesi avukatları, Erhan Tuncel'in "Alperenler Ocağı'nın anahtarı hâlâ bende" beyanı, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte çekilen fotoğraf, Yasin Hayal'in çalıştığı yerin yine Alperenler Ocağı olması, Ocak sorumlusunun Mustafa Öztürk olmasının, Dink cinayetinin buradan planlandığının göstergesi olduğunu savundu.
İstanbul'un Beyoğlu İlçesi'ndeki Cihangir Parkı'na yerleştirilen usta karikatürist Oğuz Aral'a ait anıt, 16 Şubat gecesi kimliği belirsiz kişi veya kişilerce tahrip edildi. Penguen dergisinin Oğuz Aral'ın birinci ölüm yıldönümünde iki buçuk yıl önce diktiği Anıt, bir süre önce de üzerine gaz dökülerek yakılmış, pirinç harfleri defalarca sökülerek çalınmıştı. Yerinden sökülen ve parçalanan anıt, bir daha kullanılamaz hale geldi. Aral'ın kurucusu olduğu Penguen dergisinin yetkilileri, "Heykelimizin başına gelenler, bizi bundan sonra da olabilecekler konusunda kara kara düşündürüyor. Çok üzgünüz" dediler. Dergi haberinde polisin sorumluları araştırdığına da yer verildi.
RSF, 98 ülkeyle ilgili 13 Şubat'ta yayımladığı Dünya Raporu'nda, Hrant Dink cinayeti, TCK'nın 301. maddesi, Kürt Sorunu kapsamında basına getirilen yasaklamaları da ele aldı. Raporda, Türkiye yargısının, 19 Ocak 2007'de Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili davada, polis ve jandarmanın sorumluluğunu araştırmayı reddettiğini vurguladı; cinayetle ilgili kanıtların da yok edildiğinin söylendiğine yer verdi.
Başbakan Erdoğan’a bir mektup gönderen Çağdaş Kars Haber gazetesi yazı işleri müdürü Gümüşpala Kortağ, AKP milletvekili Zeki Karabayır'la ilgili “Kayıp Milletvekili Aranıyor" haberini yayımladıktan sonra çeşitli baskılarla karşılaştıklarını iddia etti. Haberin 28 Kasım 2007'de yayımlanmasından sonra haklarında dava açıldığını belirten Kortağ, devlet kurumlarının da gazete üzerinde baskı kurduğunu savundu. Kortağ, “Haberlerimiz nedeniyle ekonomik olarak boğulmak isteniyoruz" dedi. Gazeteci, SSK borçlarıyla ilgili kurumlara yazı yazılarak, ilan paralarının borca karşılık kesilmesinin istendiğini, bu haberin yayımından sonra da gazete sahibi olan annesinin bankalardaki hesaplarına haciz konulduğunu yazdı. Kortağ, gazetelerinin Kars'ta tek muhalif ses olduğunu, olumsuzlukların üzerine gittikleri için de altı yılda haklarında 900 dava açıldığını 899'unun da beraatla sonuçlandığını yazdı.
Başörtüsü düzenlemesiyle ilgili çıkan haberleri eleştiren Başkana Erdoğan, “Bu serbestliğin böylesine ağır bir çoğunluk zorbalığıyla gerçekleştirilmesi beni korkuttu... türbanı ilkokul, ortaokul ve lise kapısına, devlet dairesinin kapısına dayatacak bir çoğunluk histerisine hazırlıklı olmamız gerektiğine artık ben de inanıyorum” diyen Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ü hedef aldı. 12 Şubat'ta Erdoğan, isim vermeden, “İşte bugün bir tanesi yazmış 'Çoğunluğun zorbası' diyor. Bunun edeple alakası var mı?” dedi. Erdoğan, “TBMM’de hak ve özgürlükler konusunda bir adım atıldı diye, CHP’nin ve onlarla birlikte hareket eden medya grubunun nasıl bir yaygara kopardığının görüldüğünü” ifade etti. Erdoğan'ı kınayan TGC, “Özgürlük ve hak kavramlarının belirli konularda sıkça gündeme getirildiği günümüzde ifade özgürlüğü ve bilgilenme hakkının yok sayılmaya çalışılmasını anlamak olanaksız" dedi. Erdoğan, 13 Şubat'ta da “Öfkeli olduğumu söylüyorlar. Öfke de bir hitabet sanatıdır. Çünkü ben zulmü alkışlayamam, zalimi de asla sevemem” dedi. ÇGD, Başbakanın “Ben ciğerlerimle konuşuyorum” sözlerine atıf ta bulunarak, “Sayın Başbakan ciğerinizle, böbreğinizle değil, aklınızla, mantığınızla konuşun” dedi. TGS, "Demokrasi tek tip ve tek sesli olmak mıdır? Herkes aynı düşünmek zorunda mıdır?" O halde yapılan yorum ve eleştirilere, devlet adamlığı olgunluğuyla yaklaşılmalı ve tahammül gösterilmelidir” sözlerine yer verdi.
Dink cinayeti davasının 11 Şubat'taki üçüncü duruşmasında "azmettirici" olarak yargılanan polis muhbiri Erhan Tuncel'in BBP gençlik örgütü Alperen Ocakları'yla bağlantısını anlattı ve emniyetle çalıştığını kanıtlamak için "Ne oğlum, direkt kafaya sıkmışlar... Tek farklılık. Kaçmayacaktı ama bu kaçtı" diyen Muhittin Zenit, Engin Yılmaz ve "Memduh abi"nin isimlerini verdi. Erhan Tuncel, mahkemede yaptığı açıklamada, "Benden isteneni yaptım, daha fazlasını yapmazdım. Niyetim kötü olsaydı ihbar etmezdim" demişti. Azmettirici olmakla suçlanan Yasin Hayal de, Tuncel'in "reis" olarak tanındığını, 2004'te Trabzon McDonald's bombalamasında bulunduğunu fakat onu korudukları, Emniyet muhbiri olduğunu Dink cinayetinden tutuklandıktan sonra öğrendiğini savundu. 19 sanıklı davada İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, "görevi kötüye kullanmak" iddiasıyla Samsun'da, "görevi ihmal" ve "suç delilleri gizlemek" suçlamasıyla da Trabzon'da dört güvenlik görevlisinin yargılandığı davaların İstanbul'daki davayla birleştirilmesi talebini reddetti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Dink cinayetinde, görevlerini ihmal ettikleri gerekçesiyle Trabzon eski İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ve beş jandarma görevlisi, İstanbul Emniyet müdürü Celalettin Cerrah ve diğer Emniyet görevlileri hakkında yapılan suç duyurularında, görevsizlik kararı verdi. 6 Şubat'ta öğrenilen karara göre Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay, Celalettin Cerrah ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri hakkında "cinayette ihmalleri bulunduğu" gerekçesiyle yapılan şikayet dosyasını Sultanahmet’teki İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na gönderdi. Dink avukatlarıysa, cinayetten tetikçi, iştirakçı ve azmettiricileriyle devlet içindeki tüm sorumluların İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ana davadan yargılanmasını istiyor.
TGC ve gazeteci meslektaşları, 29 yıl önce İstanbul Nişantaşı’nda uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren Milliyet gazetesi Yayın Yönetmeni Abdi Pekçi’yi mezarı başında andılar. 1 Şubat 1979 tarihinde öldürülen İpekçi’yi Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabrini ziyaret ederek anan gazeteciler, Türkiye’de son 30 yılda öldürülen meslektaşlarının katillerinin genelde bulunsa da, cinayetlerin arkasındaki güçlerin hiçbir zaman ortaya çıkarılamadığını vurguladı. TGC Başkanı Orhan Erinç, "İsyanımız azalmadı; Cinayet yüzeysel soruşturuldu, tetikçilerin arkasındaki güçler ortaya çıkarılmadı. Bize göre dosya zamanaşımına uğrayarak faili meçhuller arasına katıldı” dedi.
24 Ocak 1993’te Ankara’daki evinin önünde katledilen Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu, 15. ölüm yıldönümünde Ankara’daki mezarı başında anılacak. Araştırmacı-yazar Mumcu ile birlikte aynı dönemde öldürülen Prof. Dr. Muammer Aksoy, Doç. Dr. Bahriye Üçok ve Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ile ilgili başlayan Umut Davası, sekizinci yılına girdi. DGM Savcısı Hamza Keleş'in, 11 Temmuz 2000'de 9’u idam istemiyle olmak üzere 17 sanıkla ilgili açtığı dava, 14 Aralık 2007'de devam edildi. Yargıtay’ın iki bozma kararından sonra davayı yeniden ele alan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için süre verdi. Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci, mütalaasını tekrarlayarak, Ekrem Baytap’ın “anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs” suçundan müebbet ağır hapis cezasına çarptırılmasını, Mehmet Ali Tekin ve Hasan Kılıç’ın, “silahlı terör örgütünde özel göreve haiz yöneticilik yapmak” suçundan, 18 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılmalarını, Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş ve Mehmet Aydın’ın “silahlı terör örgütüne üyelik” suçundan 12 yıl 6’şar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep etti. Süren davada bir tek ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılan Ferhan Özmen tutuklu.
Agos gazetesi yayın yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesinden beş ay sonra gazetecinin anısını yaşatmak için kurulan Uluslararası Hrant Dink Vakfı’na da ölüm tehdidi içeren elektronik posta mesajı gönderildi. Şişli Cumhuriyet Savcılığı’na 22 Ocak'ta verdiği dilekçeyle suç duyurusunda bulunan Vakıf avukatı Fethiye Çetin, e-posta mesajını gönderen kişinin belirlenmesi ve cezalandırılmasını talep etti. Dilekçesinde Çetin, 20 Ocak 2008 tarihinde ölümle tehdit, hakaret, suç ve suçluyu öven bir e-mailin Vakfa gönderildiğini belirtti. Dilekçede, M. Kemal Yenigün imzasıyla gönderilen mesajda, ırkçılık ve ayrımcılık yapan ifadelerin yer aldığı ve Dink’i öldürenlerin övüldüğüne yer verildi.
Hrant Dink'in katledilmesiyle bağlantısı olduğu gerekçesiyle 18 sanıklı cinayet davasına sonradan dahil edilen Yasin Hayal’in muhbir eniştesi Coşkun İğci, 22 Ocak'ta, Trabzon’da “Cinayet planlarını bildikleri halde harekete geçmedikleri” gerekçesiyle yargılanan Sanık astsubayı Okan Şimşek ve jandarma uzman çavuşu Veysel Şahin’i suçladı. İki jandarma görevlisinin katılmadığı Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada İğci, “Cinayetten üç dört ay önce kendilerine (sanıklara), Hayal’in Dink’i öldüreceği yönünde bilgiler verdim. Bana olayı takip edeceklerini söylediler” dedi. Dink ailesinin avukatı Ergin Cinmen, görevsizlik kararı vermesini, dosyayı cinayet davasının görüldüğü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermesi, sanıkların da TCK'nın 83. maddesinden yargılanmasını talep etti.
“Hrant için Adalet için” anması sırasında Agos gazetesinin penceresinden seslenen Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, “Diyorlar ki 'kim hapse girmiş', ben de diyorum ki keşke çutagımı yaşatsalardı da hapiste olsaydı, çünkü yaşatsalardı bugün gerçekten 301’den hapisteki üçüncü ayı olacaktı” dedi. Rakel Dink, “Cinayette kullanılan silahı markasına kadar bilen jandarmaya, cinayet planları yapılan ocaklara ne yaptı ülkemin adaleti? Eşime haddini bildirmeye çalışan vali yardımcısı ve sözde yakınlarına ne yaptı ülkemin adaleti?” diye sordu.
Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) başkanı Ana Maria Cabanellas, 19 Ocak 2007’de uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren Dink'in birinci ölüm yıldönümüne katılırken RSF de, yaptığı açıklamada “Yetkililer, önceden bilinen trajediden sorumlu olan tüm kişileri belirleme ve cezalandırma çabalarını sürdürmeli” dedi. Anma etkinliklerine Uluslararası Yayıncılar Birliği ((İnternational PEN) temsilcisi Sara Whyatt ve Britanya PEN temsilcisi Maureen Freely katıldı.
Hrant Dink'in ailesi, 17 Ocak'ta, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve İstanbul Emniyeti görevlileri hakkında "cinayette ihmalleri bulunduğu" gerekçesiyle İstanbul C. Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Şikayette, bu kişilerin Dink cinayeti sanıklarının dahil oldukları "örgüt içindeki hiyerarşik yapıda yer almasalar da, örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettikleri" ve "örgüt adına suç işledikleri için örgüte üye olmak" suçundan cezalandırılmaları istendi. Avukatlar, cinayet öncesi "suç delillerini gizledikleri,suç delillerini değiştirdikleri, görevi suiistimal ettikleri ve görevi ihmal ettikleri" gerekçesiyle Trabzon Jandarması'ndaki altı görevlinin de yargılanmasını talep etti.
Gazetecileri kahvaltıya davet eden yeni Sakarya Emniyet Müdürü Faruk Ünsal, kentte hırsızlık olaylarında artış yaşandığını yazan gazetecilere "Biz de bundan sonra gazetecilere yaptıkları haberlere göre bakacağız. İyi haberler yapanlar ile aleyhte haber yapanları da aynı değerlendirmeyeceğiz" diyerek tehdit etti. Ünsal'ın sekiz yerel gazete ve iki yerel televizyon ile ulusal medyanın temsilcisinin katıldığı kahvaltıdaki bu sözlerine 8 Ocak'ta Sakarya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Matur tepki gösterdi: "Ünsal, akredite gazetecilik anlayışını yerele de getirmek istiyor; gazeteleri sınıflandırmaya kalkarsa yanlış yapar" dedi. Adapazarı Gazeteciler Derneği Başkanı Mustafa Gümüşel de, "Ünsal'ın isteği, şehirde olup bitenleri yazmamak" dedi.
RSF, 2007 yılında dünyada 86 gazeteci ve 20 medya çalışanının öldürüldüğünü açıkladı. Gazeteci cinayetlerinin yüzde 90'ının aydınlanmadığına dikkat çeken RSF 2008'de görülen iki önemli dava olarak Rusya'da Anna Politkovskaya ve Türkiye'de Hrant Dink cinayeti davalarını saydı.
Gözaltı ve Tutuklamalar
DİHA çalışanları, bir basın açıklamasıyla son dönemde tutuklanan dokuz çalışanlarının serbest bırakılmasını istedi. Sadece 22 Mart'ta Van, Hakkari, Yüksekova, Siirt ve İzmir'de Newroz kutlamalarını izleyen 4 DİHA muhabirinin gözaltına alındığını, 3'ünün de tutuklandığını açıklayan Ajansın sorumlu müdürü Devrim Göktaş, basın açıklamalarını izleyen muhabirlerinin haberde "taraf" olma gerekçesiyle tutuklandığını söyledi. Açıklamada, Haydar Haykır, Sıddık Güler, Mehmet Ali Ertaş, Murat Kolca, Ersin Çelik, Ali Buluş, Mehmet Karaaslan ve Faysal Tunç'un serbest bırakılması için kamuoyuna duyarlılık çağrısı yapıldı. 30 Mart'ta gözaltında alınan Ajansın Mersin muhabiri Ertaş dört gün sonra Mersin 4. Sulh Ceza Mahkemesi'nce "Suç vasfı, kaçma tehlikesi ve delilleri karartma riski bulunduğu" gerekçesiyle tutuklandı. Malatya muhabiri Çelik ise, 31 Mart'ta Diyarbakır'da gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. Gündem gazetesi Mersin Temsilciliği'ne 19 Nisan 2007'de yapılan baskında gözaltına alınarak tutuklanan DİHA muhabirleri Buluş, Karaaslan ve Gündem Gazetesi Mersin temsilcisi Bayram Parlak "örgüt üyesi olmak" ve "örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçlamalarıyla 6'şar yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırıldı. 17 Mart'ta Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Mersin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu olan üç kişiyi TCK'nın 314. maddesi gereği "Örgüt üyesi olmak" ve 220/7 maddesi uyarınca cezalandırdı. Muhabirlerin avukatları Tugay Bek'in "örgüt propagandası" olarak değerlendirilen haber materyallerinin farklı yayın organlarında yayınlanmış örneklerini mahkemeye sunduysa da bu etkili olmadı. Bek, kararı temyize götürdü. Şirnak’ta gözaltına alınan 30 kişiden, aralarında DİHA muhabiri Haykır ve DEP eski Milletvekili Selim Sadak’ın oğlu Harun Sadak’ın da bulunduğu 15 kişi, 13 Ocak'ta Şirnak Sulh Ceza Mahkemesi'nce tutuklandı. 8 Ocak'taki operasyonlarda tutuklananlar “örgüt propagandası yapmak”la suçlanıyorlar. Gündem gazetesi dağıtımcıları Sabri Adanır ve Gülistan Seçkin ile birlikte Siirt’in Eruh İlçesi ve Şirnak’ın İdil İlçesi’nde 5 Nisan 2007'de gözaltına alınan Faysal Tunç ve Behdin Tunç 7 Nisan 2007'de “örgüte bilerek ve isteyerek yardım yataklık ettikleri” gerekçesiyle tutuklanarak Cizre Cezaevi’ne gönderildi. Ancak bu tutuklamaların hangi gerekçeye dayandığı bilinmiyor.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) 30 Mart 1972'de Kızıldere'de öldürülen Mahir Çayan ve arkadaşlarını anmak amacıyla afiş astığı iddia edilen üç öğrenci özel güvenlik görevlilerinin jandarmaya haber vermesinin ardından gözaltına alındı. Olayın yaşandığı 28 Mart'ta bilgi veren avukat Cemalettin Gürler, soyadlarını vermek istemeyen Deniz, Seçkin ve Murat isimli öğrencilerin karakolda ifadeleri alındıktan sonra savcılığa çıkarılmadan serbest bırakıldığını açıkladı.
Taraf gazetesi muhabiri Soner Arıkanoğlu, Ergenekon Operasyonu kapsamında İşçi Partisi (İP) Genel Merkezi'nde yapılan aramada Yargıtay'a ait kroki bulunduğu haberini yazdığı için 27 Mart'ta gözaltına alındı. Polis, operasyondaki gelişmeleri yazan Ankara büro muhabiri Arıkanoğlu'nu, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin aldığı kararla annesinin Ankara'daki evinde gözaltına aldı. Gazeteci İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi, Beşiktaş Adliyesi ve en son çıkarıldığı Kadıköy Savcılığı'nda habere konu belgeyi kimden aldığını Basın Yasası'nın 12. maddesine dayanarak reddetti. Gazete, İP merkezinde yapılan aramada Yargıtay'a ait kuruma giriş çıkışları gösteren ve alınan güvenlik önlemleri gösteren bir krokinin bir CD içerisinde ele geçirildiğini 24 Mart 2008 tarihli "Yargıtay'ı vuracaklardı" manşetiyle duyurmuştu. ÇGD, gazetecinin gözaltına alınmasını kınamıştı.
Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk, "Ergenekon Operasyonu" kapsamında 21 Mart sabahı, saat 4.30 sularında evnden gözaltına alındı. 83 yaşındaki gazetecinin İP lideri Doğu Perinçek ve İP Genel Başkan yardımcısı ve Ulusal Kanal yayın yönetmeni Ferid İlsever ve eski Rektör Kemal Alemdaroğlu ile birlikte gözaltına alınmasına ÇGD Başkanı Ahmet Abakay tepki gösterdi: "Selçuk'un gözaltına alınması muhalif basını sindirme eylemidir. Gözaltındaki meslektaşların ortak özelliği yazı, yayın ve açıklamalarıyla bu iktidarın uygulamalarına karşı olmalarıdır." Cumhuriyet gazetesi Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, "Cumhuriyet gazetesi susturulmak isteniyor. Haksız gözaltı karşısında gerekli hukuki girişimler başlatıldı. Selçuk'un başına bir şey gelirse hesabını kim verecek?" dedi. Selçuk, ertesi gün serbest bırakılırken gazeteci Adnan Akfırat, Ferit İlsever ve Aydınlık Dergisi Yayın Yönetmeni Serhat Bolluk tutuklandılar. Operasyonlar ilgili yayın yasağı bulunduğundan suçlamalarla ilgili yeterli bilgi bulunmuyor. Uluslararası basın meslek örgütleri FİJ ve RSF Selçuk'un gözaltına alınmasını kınadı.
Kocaeli Üniversitesi öğrencisi ikisi kadın dördü erkek 6 kişi, 1 Mart'ta Öğrenci Gençlik Sendikası'nın (Genç Sen) parasız eğitim, öğrenciler hakları için sendika talep eden afişlerini asarken polis şiddetine maruz kalarak gözaltına alındı. Saraybahçe Polis Karakolu'nda tutulan öğrenciler, üç saatlik gözaltıdan sonra serbest kaldığını ifade etti.
Çeşitli illerde Marksist Leninist Komünist Partisi (MKLP) örgütüne yönelik 8 Eylül 2006 tarihinde yapılan operasyonlarda tutuklanan Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan ve 22 kişinin yargılandığı davaya 28 ve 29 Şubat günlerinde devam edildi. Yaklaşık 14 ay sonra ilk kez 26 Ekim 2007'de İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkarılan 23 kişinin yargılandığı dava, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için 6-7 Haziran günlerine bırakıldı. Sanıklar, operasyona ilişkin Emniyetin 5-8 Eylül 2006 günlerine ait teknik takip raporlarının dosyada bulunmadığını savundu ve bu nedenle ifade vermeyi reddetti. Avukat Faruk Ertekin, operasyon anıyla ilgili görüntü kaylarını da mahkemeden talep ettiklerini söyledi. 12 Eylül 2006'da tutuklanan radyocu Erdoğan'ın 40 yıldan ağırlaştırılmış müebbet hapse kadar ağır cezalar isteniyor. Atılım gazetesi yayın yönetmeni İbrahim Çiçek, Edirne F Tipi cezaevinde kalan gazete yayın koordinatörü Sedat Şenoğlu, eski yayın yönetmeni Ziya Ulusoy ve yazarlardan Bayram Namaz da yargılanıyor. 292 sayfalık iddianamede, 1994-2006 yılları arasında gerçekleşen 296 eylemden sorumlu tutulan 23 sanık için 10,5 yıldan 45 yıla kadar değişen oranlarda toplam üç bin yıla kadar hapis cezaları istedi. Sanıkların bir bölümü, "Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak"la suçlanıyor. Erdoğan, MLKP örgütüne üye olmakla suçlanırken avukat Özlem Gümüştaş, "Sosyalist kimlikli kurumlar, silahlı örgütle ilişkilendirilmeye çalışılıyor" dedi.
Tunceli’nin Nazimiye ilçesinde Düzgün Baba Şenlikleri kapsamında iki yıl önce organize edilen programda bir konuşma yapan Sanatçı Ferhat Tunç, yürütülen soruşturma kapsamında ifade vermediği gerekçesiyle 21 Şubat sabahı, saat 6.00 sularında gözaltına alındı. Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı, sanatçı hakkında, 12 Ağustos 2006’da ikincisi düzenlenen Şenliklerdeki konserinde "Maoist Komünist Partisi propagandası yaptığı" gerekçesiyle soruşturma açmıştı. İHD İstanbul Şubesi, sanatçının zor kullanılarak gözaltına alındığını savunarak "gözaltı işlemiyle Ferhat Tunç’un muhalif kimliği, hak ve özgürlüklerinin kullanımı üzerinde baskı oluşturulmasının hedeflendiği ortadadır" açıklamasını yaptı. Savcıya ifade veren Tunç, konuşmasının içerik olarak Türkiye’de halkların barış içerisinde yaşamasına yönelik düşünceleri olduğunu, 2004'te Mercan Vadisi’nde öldürülen MKP mensuplarının bir çoğunu çocukluk yaşlarından tanıdığını, bu olaya kayıtsız kalmasının mümkün olamayacağını ve duygularını dile getirdiği şarkısında propaganda kastının bulunmadığını" söyledi.
Yolsuzluk haberleri nedeniyle Muş'un eski Vali Yardımcısı İbrahim Küçük’ün şikayetiyle 1 yıl 9 ay hapse mahkum olan Muş Haber gazetesi sahibi Faruk Aktaş, Kadıköy İlçesi’nde yapılan kimlik kontrolü sırasında gözaltına alındıktan sonra 13 Şubat'ta tutuklandı. Bir basın davasından hakkında “görevli memura hakaret” iddiasıyla verilmiş 1 yıl 9 aylık hapis cezası bulunduğu gerekçesiyle Aktaş, Bakırköy Adliyesi’ne çıkarıldıktan sonra hakkında verilen tutuklama kararı vicahiye çevrilerek Bayrampaşa Cezaevi'ne gönderildi. "İlde soygun, ilçede vurgun" ve 30 Eylül 2003'te çıkan "Sadece kendilerine yakın olanlara yardım ediyorlar" başlıklı başka bir haber nedeniyle Muş Asliye Ceza Mahkemesi'nce mahkum edildiğini, kararın geçen yıl onanması nedeniyle cezaevine gönderilmeyi beklediğini söyledi. Aktaş, avukatlarının cezayı veren Muş 2. Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde yaptıkları girişimler sonucunda, durumunun 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Ceza Yasası'na göre ele alınmasını kabul edilmesi üzerine 14 Şubat akşamı tahliye edildi.
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, haberler yoluyla “örgüt propagandası yapıldığı” ve “örgüt adına eylem talimatı vermek” iddiasıyla yargıladığı günlük Azadiya Welat gazetesi İmtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü Vedat Kurşun’u 5 Şubat'ta tutukladı. Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne gönderilen Kurşun'un avukatı Servet Özen, ertesi gün tutuklama kararına itiraz etti. Özen, "Şahsın kendisinin geldiği, kaçma şüphesinin olmadığı bir durumda tutuklanması çok ilginç. Karara muhalif kalan üyenin de belirttiği gibi, tutuklama bir tedbir. Tutuklama hukuka aykırı” dedi. Savcı, 25 Mart'ta mahkemeye çıkarılan Kurşun'un "PKK örgütü propagandası" iddiasıyla cezalandırılmasını talep etti. Savcı, 12 Eylül 2007-12 Ağustos 2007 döneminde yayımlanan 13 sayıda, sanığın örgüt görüşleri doğrultusunda yayın yaptığı, "örgüt propagandası yapma kastını aşarak örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği"ni savundu. Hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan için "Kürt halk önderi", "KCK önderi", "Sayın Öcalan", "Önder Apo" sıfatlar kullanılması, PKK'ye bağlı HPG'liler için "HPG gerillaları" olarak söz edilmesi suça gerekçe gösterildi. Davaya 15 Nisan'da devam edilecek.
Adıyaman'da Gerger Fırat gazetesinin 4 Ocak 2008 tarihli sayısında yayımlanan “Feto ile Apo” başlıklı başyazı nedeniyle gazete sahibi Hacı Boğatekin 8 Ocak'ta gözaltına alındı. Cumhuriyet Savcısı Sadullah Ovacıklı’nın, Fethullah Gülen’nin cemaatine de değinen yazısı nedeniyle Boğatekin’e, “Sen milyonların saygı duyduğu Fethullah Gülen Hoca Efendi Hazretlerine Feto diyemezsin. Derhal ikinci sayında özür dile. Yoksa seni fena yaparım” dediği ileri sürüldü. Tutuksuz yargılanmasına karar verilen gazeteci savcıyı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na şikayet etti. Savcının tutuklama ısrarı sonuç vermedi.
Basın ve İfade Özgürlüğü Davaları
28 Mart'ta İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Yeni Dünya İçin Çağrı dergi sahibi Aziz Özer'i, "Kürt Sorunu Çözüm Arayışları ve Görevimiz" başlıklı bir yazıda "PKK örgütü propagandası yaptığı" iddiasıyla 15 ay hapisle cezalandırdı. Mahkeme Başkanı Şeref Akçay, yazar olarak açıklanan Erkan Akay'ın suça gerekçe gösterilen yazıyı kendisinin yazmadığını beyan ettiğini açıklayarak, Özer'i Terörle Mücadele Yasası'nın 7/2. maddesi uyarınca mahkum etti. Ceza verilen yazıda, PKK'nin silahlı mücadele başlattığından bu yana Kürt Ulusu'nda bugüne kadar görülmemiş bir ulusal bilinç geliştiği, devletinse buna baskı ve katliamla yanıt verdiği savunuluyordu. Yazıda DTP'nin muhatap alınmaması da eleştiriliyordu. PKK'in ilan ettiği ateşkese karşı devletin, "Tek terörist kalmayana kadar savaş" politikası benimsediğini, yüzde 10 seçim barajını aşamayan DTP'nin hükümet yetkilileriyle görüşmek istemesine karşın muhatap alınmadığı, buna karşın aydınların 324 imzayla bildiri yayımladığı ileri sürülüyordu.
27 Mart'ta Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bir televizyon kanalında gazeteci Tuncay Özkan'ın Başbakan Erdoğan'a söylediği “Peki kardeşim sadist misin, mazoşist misin?” sözünü hakaret saymadığı öğrenildi. Genel Kurul, 24 Aralık 2005 tarihli konuşma nedeniyle davayı kısmen kabul eden Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararının bozulmasına hükmetti; “Konuşmanın bütünü nazara alındığında kullanılan sözler, sözlük anlamıyla değil halk arasında kullanılan ‘kendisine zarar veren’ anlamında kullanıldı" dedi.
Belediye hizmetleriyle ilgili Kürtçe afiş astırdığı ve Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan’a gönderdiği kokteyl davetiyesinde Kürtçe yazı kullandığı gerekçesiyle 27 Mart'ta yargılanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir beraat etti. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, Baydemir’in “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun"un koyduğu yasaklara ve yükümlülüklere aykırı hareket etmek” suçunu tanımlayan TCK'nın 222. maddesi ve “görevi kötüye kullanma” suçunu içeren 257/1. maddesi uyarınca toplam 10 yıl 6 ay hapsi isteniyordu.
Richard Dawkins'in yazarı olduğu "Tanrı Yanılgısı" adlı kitabı Türkçe'ye kazandırdığı için Kuzey Yayıncılık'ın sahibi Erol Karaaslan hakkında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" iddiasıyla dava açıldı. Yayıncı Karaaslan, 2 Nisan'da Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacak. Kitap hakkında, "iğrenç", "sahte", itici", kabile inancı", "uyuşturucu", "ayrılık yaratan bir güç", zararlı", "kötülüklerin kaynağı", "bölücülük" gibi ifadeler bulunduğu gerekçesiyle 1 Kasım 2007'de suç duyurusunda bulunulmuştu. 28 Mart'ta mütalaasına ekleme yapan Savcı Mücahit Ercan, davanın 216/3 maddesindeki "Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlere alenen aşağılama" suçu yönünden ele alınabileceği, ancak kitapta genel anlamda bir din ve tanrı eleştirisi olarak kaleme alındığı, belki bir ateizm savunuculuğunun söz konusu olabileceğini ifade etmişti. Yayıncı, 1,5 ile 4 yıl arasında hapis istemiyle yargılanıyordu.
Nokta dergisi muhabiri Ahmet Şık ve güvenlik uzmanı Lale Sarıibrahimoğlu hakkında, "askeri kuvvetlerini alenen aşağılamak" iddiasıyla açılan davaya 3 Nisan'da devam edilecek. Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Sarıibrahimoğlu'yla yapılan ve 8 Şubat 2007'de yayımlanan "Asker İç Güvenlikten Elini Çekmeli" başlıklı röportaj nedeniyle iki gazeteciyi 301'den yargılıyor. Jandarma Genel Komutanlığı'nın yaptığı şikayetle, "halkı askerlikten soğutma" iddiasıyla yürütülen soruşturma "devletin askeri kuvvetlerini alenen aşağılamak" suçlamasıyla davaya dönüşmüştü. İki gazetecinin 2'şer yıla kadar hapisleri isteniyor.
Gündeme ilişkin kaleme aldıkları yazılar nedeniyle Ülkede Özgür Gündem gazetesi yazarları İrfan Uçar ve yönetmen Umur Hozatlı hakkında TCK'nın 301. maddesinden açılan davalar, 22 Mayıs'a ertelendi. Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi hakiminin mazeretli olması nedeniyle yargılamaları gelecek yıla kalan iki yazardan Uçar, “Ceza almasak da stresini her an yaşıyoruz” dedi. Kaybedilen gazeteci Nazım Babaoğlu'nu anlatan "Kayıpsın Diyorlar" başlıklı kitaptan Aram Yayınları'na verilen cezayı eleştirdiği için sanık olan gazeteci Uçar, 13 Aralık 2005 tarihinde yayımlanan "301 Numara" başlıklı yazısından yargılanıyorlar. 16 Eylül 2006 tarihli sayı için yazdığı "Lorin-İyi Baba İşbaşı Yaptı" başlıklı yazıda, Diyarbakır'da bir parkta çocukların da ölümüne yol açan bombalı bir saldırıyı eleştiren Yazar ve yönetmen Hozatlı da, iki yıl hapis tehdidiyle karşı karşıya.
27 Mart'ta Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Mesut Barzani'nin "Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi" adlı kitabından yargılanan Doz Yayınları sahibi Ali Rıza Vural'ı beraat ettirdi. Mahkeme, Cumhuriyet savcısı Erhan Gülcan'ın esas hakkındaki mütalaası doğrultusunda, "tahkir ve tezyif özel kastıyla hareket edildiğine dair bir kanı oluşturmadığından" Vural'ı beraat ettirdi. Gülcan, mütalaasında, "Kitapta yazarın 1931-1975 yıllarında Kürt halkıyla ilgili tarihsel yorum ve haberleri kaleme aldığı ve genel mahiyeti itibariyle görüş ve eleştiriden öteye bilgi verme, anlatma ve kamuoyu oluşturma amacının aşılarak tahkir ve tezyif özel kastıyla hareket edildiğine dair bir kanı oluşturmadığı ve eserin sanıkça yayımlanmasında suç kastıyla bulunmadığı sonucuna varıldığı"nı belirterek, Vural için beraat istedi. Kitabın Mayıs 2005'te yapılan ikincisi baskısından Vural, 5 Ekim 2005'ten beri "Cumhuriyeti tahkir ve tezyif" iddiasıyla iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyordu.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, 27 Mart'ta basına yansıyan açıklamasında, TCK'nın 301. maddesiyle ilgili 2006 yılında 12'si çocuk toplam bin 533 kişiye 835 dava açıldığını, 2007'nin ilk üç ayında, ikisi çocuk toplam bin 189 kişiye 744 dava açıldığını bildirdi. 2006'da 299 davanın sonuçlandığını belirten Şahin, 536 davanın ertesi yıla devredildiğini kaydetti.
26 Mart'ta Siirt Sulh Hukuk Mahkemesi, Battaniyecilik Atölyesi'nin açılışında yaşananları anlatan "Kazan Dairesinden, Aziz Nesin'in Kazan Töreni..." haberinden Siirt Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Asaf Varol'un Siirt Mücadele gazetesi sahibi Cumhur Kılıççıoğlu'na açtığı davayı reddetti. Gazetenin 07 Ocak 2008 tarihli sayısında imalathaneyle ilgili çıkan haberde "gerçekdışı ifadelere" yer verdiği ve haberi "aşağılayıcı bir tavırla" yapmakla suçlanan ve 6 bin YTL tazminatla yargılanan gazeteci, duruşmada "Yazımda sadece eleştiride bulunmadım, hoşumuza giden yönlere de değindim. Kadınların kurdeleyi kesmesi çok sayıda kadın olmasına rağmen bir jesttir" dedi.
Kapatılan Türkiye'de Cuma dergisinin 29 Ağustos-3 Eylül 2003 tarihli sayısında çıkan "Paşalar Laf Dinlemezse" başlıklı yazı nedeniyle gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak 4,5 yıldır yargılandığı gibi davaya mahkeme de bulunamıyor. 26 Mart'ta Bakırköy 24. Asliye Ceza Mahkemesi, Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nden sivil mahkemeye gönderilen dosyanın "yeniden incelenmesi" talebiyle yaptığı itirazı reddetti. Mustafa Karahasanoğlu, Mustafa Hacımustafaoğulları, Hüseyin Arı, Cengiz Almış ve Yalçın Turgut Balahan hakkında Askerî Ceza Kanunu'nun 95/4 maddesi uyarınca, "astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir ve komutanlara karşı görev hissini yok etmeye matuf olarak basın yoluyla alenen tahkir ve tezyif edici fiil ve harekette bulunmak" iddiasıyla başlayan davanın hangi mahkemede, hangi gerekçeyle ve kimler için sürdürüleceği bilinmiyor. Sanıkların, altı ay ile üç yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. Askeri mahkemeyi protesto için ifade vermeyi reddeden Dilipak, sivil mahkeme önünde de hiç ifade veremedi. Dosyalar Askeri Mahkemeden, Bağcılar'a, oradan da Bakırköy'e aktarılmıştı.
Taraf gazetesi yazarı Orhan Miroğlu, politik etkinliklerde yaptığı konuşmalar nedeniyle Ankara, Adana ve Mersin'de yargılanıyor. Geçen yıl Mersin'de düzenlenen Newroz etkinliklerinde tertip komitesinde yer alan Miroğlu, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten Mersin 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor. Miroğlu, 27 Haziran 2007 tarihinde seçim irtibat bürosu açılışında Kürtçe konuşma yaptığı gerekçesiyle Seçim Yasası'na muhalefet ettiği iddiasıyla da sanık durumunda. Miroğlu, 22 Nisan'da Mersin 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacak.
PKK'ye yönelik operasyonları geçen yıl Roj TV'deki bir söyleşide eleştiren ve Türk ile Kürt aydınlarını bir Özgürlük Kongresi düzenlemeye çağıran DTP Kars İl Başkanı Mahmut Alınak, "kin ve düşmanlığa tahrik" iddiasıyla yargılanıyor. 26 Mart'ta Kars 1. Asliye Ceza Mahkemesi, Alınak'la ilgili bu suçlamayla ilgili açılmış dava veya soruşturma bulunup bulunmadığının Kars Başsavcılığı'na sorulmasına karar verdi. Alınak'ın yargılanmasına 20 Mayıs'ta devam edilecek. Roj'de 16 Aralık 2007 tarihinde yayımlanan programda "İmralı ve F Tipi Cezaevlerinde yaşam koşullarıyla ilgili bir genel görüşme talebinin Meclise iletilmesini" önerdiği için sanık olan Alınak'ın, "Abdullah Öcalan'ın insanlık dışı yaşam koşullarında yaşayıp yaşamadığının tespiti" yönünden keşif yapılması yolundaki istemi "dosyayla bağlantısı olmadığı" gerekçesiyle reddedildi.
Diyarbakır ve bölgesinde yayın yapan Gün TV ve Radyo'nun Yayın yönetmeniyken "Mezopotamya" adlı bir müzik parçasını yayımlayan Cemal Doğan'ın, "kin ve düşmanlığa tahrik" suçlamasıyla yargılandığı davadan 28 Aralık 2007'de beraat ettiği öğrenildi. Gazeteci, 9 Kasım 2006 tarihinde söz konusu parçayı yayımladığı için aynı suçlamayla 28 Şubat 2007'de sanık olmuştu. Savcı Zeynal Abidin Ekici'nin mütalaasına katılan Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi, "suçu aynı kasıtla işlediği yönünde delil elde edilemediği" gerekçesiyle Doğan'ı akladı. Karar, gazeteciye daha sonra tebliğ edildi.
"Korucular devletin bombasıyla balık avlıyor¨ başlıklı bir haber nedeniyle DİHA muhabiri Rojda Kızgın, İHD eski Bingöl Şube Başkanı Rıdvan Kızgın ile iddia sahibi Doğan Adıbelli'nin yargılanmasına Bingöl Sulh Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararı vermesinden sonra Bingöl Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmesine başlandı. 25 Mart'ta başlayan yargılamada, üç kişi de TCK'nın 301/2. maddesi uyarınca "Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağılamak" iddiasıyla ve altı aydan iki yıla kadar hapis istemiyle yargılıyor. Yargılamaya 17 Nisan'da devam ediliyor. Rojda Kızgın, 4 Ocak 2005 tarihinde İHD Bingöl Şubesi'ne başvuran bir köylünün iddialarını ve konuya ilişkin Rıdvan Kızgın'ın açıklamalarını haberleştirdiği için yargılanıyor.
25 Mart'ta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, geçen yıl Newroz Bayramı'nda yaptığı konuşma nedeniyle DTP eski Belediye Başkanı Aydın Budak'ı "PKK örgütünün ve amacının propagandası" yaptığı gerekçesiyle üç yıl hapisle cezalandırdı. Mahkeme, sınır ötesi operasyonlar ve hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan'ın zehirlendiği iddialarıyla ilgili açıklamalar yapan Budak hakkında önce üç yıl hapis cezası verdi; ardından cezayı iki yıl 6 aya indirdi. "Sözler ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeli" diyen Budak'ın avukatı Tahir Elçi, "ağır ve adaletsiz" olarak nitelendirdiği mahkumiyet kararını temyiz etti. Budak, 21 Mart 2007'de "Askerlerini Irak Sınırı'na yürüterek Zagroslara, Kerkük'lere girmek istiyorlar ve PKK'yi yok etmek istiyorlar, Saddam'ın kimyasalları yok edemedi, Amed (Diyarbakır) zindanları ile Kürtleri yok edemediler. Bugün istiyorlar ki, zehirlenmelerle, silahlarla PKK'yi yok etsinler" demişti. Konuşmadan 11 gün sonra tutuklanan Budak hakkında, Savcı Haki Çeliker'in 16 Nisan 2007 tarihinde kaleme aldığı iddianameyle dava açılmıştı. Budak, daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Kapatılan DEP'in eski milletvekili Leyla Zana hakkında, DTP'nin Iğdır'da düzenlediği "Bin Umut" mitinginde söylediği "Kürdistan eyalet sistemini kur" sözleri nedeniyle Iğdır 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. 5 Mayıs'ta hakim karşısına çıkacak olan Zana, "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" suçundan ve üç yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak. Zana, konuşmasında, “Bir an önce bir genel affın çıkarılması lazım. Bu birinci. İkincisi, çok tabu saydıkları ama Osmanlı tarihinden Cumhuriyetin kuruluşuna kadar tüm resmi belgelerde geçen Kürdistan eyalet sistemini kur. Bütün Türkiye"yi eyalet sistemine dönüştür. Bu ne demektir? Bu ülkenin verilmesi değil. Tam tersine bütünleşmesi demektir. Bu isim Kürtler için vazgeçilmezdir. Çünkü her halk yaşadığı toprağın adını bilir. Ve onu asla ve asla gözardı etmez. O zaman bütün Türkiye"yi eyaletlere böl. Bir de Kürdistan eyaletini kur. Ve Cumhuriyeti kurma sürecinde yapamadığını şimdi yap" demişti.
Eski milletvekili Esat Canan hakkında, ABD’nin Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Joseph Ralston’un Türkiye ziyareti sırasında “Şehitlerimiz var” dediği için Ankara Sulh Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Fezlekenin TBMM Başkanlığından Adalet Bakanlığı kanalıyla gönderilmesinin ardından, Ankara Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral iddianamesini hazırladı. “Irak’a asker gönderilmesine ve askeri operasyona karşı olduğunu söylediği” kaydedilen iddianamede Canan’ın, savunmasında, yanlış anlaşıldığını kaydettiği ifade edildi. İddianamede, tanıklarınsa “Esat Canan’ın ilgili sözleri sarf ettiğini, konuşmasının kendilerini çok rahatsız ettiğini ve ifadelerin PKK için kullanılmış ibareler olduğunu” ifade ettikleri belirtildi. Canan’ın sözlerinin ifade özgürlüğü kapsamında kabul edilemeyeceği belirtilen iddianamede, Esat Canan’ın, TCK'nın 215. maddesi uyarınca ve “suçu ve suçluyu övmek” iddiasıyla iki yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
25 Mart'ta Yargıtay, DTP milletvekili Selahattin Demirtaş'la ilgili davada yasama dokunulmazlığı konusunda ilk defa görüş bildirerek milletvekillerinin hapsedilmesinin önünü açabilecek bir karar verdi. Avukat Faruk Duran, yerel mahkemenin Yargıtay'a direnmemesi ve itirazların sonuçsuz kalması halinde benzer durumdaki birçok milletvekilinin hapsedilebileceğini söyledi. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, İHD Diyarbakır Şube başkanıyken Roj TV'ye demeç vererek "örgüt propagandası yaptığı" iddiasıyla TCK'nın 220/8. maddesi uyarınca Demirtaş'ı 1 yıl 6 ay hapse mahkum etmişti. Demirtaş 22 Temmuz 2007'de milletvekili seçilince avukatları Anayasanın 83. maddesi gereğince yasama dokunulmazlığını gerekçe göstererek yargılamanın durdurulmasını ve kararın bozulmasını talep etti. Ancak bu talebi reddeden Yargıtay yönetilen suçlamanın Anayasa'nın 14. maddesinde belirtildiği şekilde "devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı" içerdiğini, bu nedenle de yasama dokunulmazlığını geçersiz kıldığına karar verdi. Yargıtay, yerel mahkemenin kararını esastan bozdu ve Demirtaş'ın TMY'nin "terör örgütünün propagandasını yapmak"ı düzenleyen 7/2 maddesinden cezalandırılmasını istedi.
Genelkurmayın şikayetiyle TCK'nın 301. maddesinden dava açılan İHD İstanbul Şubesi'nin eski başkanı ve hukukçu Eren Keskin ikinci duruşmanın görüldüğü 20 Mart'ta mahkum oldu. Almanya'da Der Tagesspiegel gazetesinde 24 Haziran 2006'da çıkan demecinde Danıştay saldırısının laik, otoriter ve askeri devlet düzeninin güçlendirilmesine hizmet ettiğini savunan Keskin'i Kartal 3. Sulh Ceza Mahkemesi, ilk önce altı aylık hapis cezasına çarptırdı; hemen ardından cezayı 4 bin YTL'ye dönüştürdü. "Askeri kuvvetleri alenen aşağıladığı" gerekçesiyle suçlu bulunan Keskin, "Hakim çok aceleciydi. Son sözümü sordu. 'Beraat mı isteyecek' dedim. Meğer karar hazırmış" dedi. Keskin, kararı temyiz edeceğini, kesinleştiği takdirde de cezayı ödemeyeceğini ifade etti. Keskin hakkında İstanbul Barosu da 12 Aralık 2007'de disiplin soruşturması başlatmıştı.
Çeşitli muhalif siyasi partilerin İHD ile birlikte 19 Aralık Cezaevi Operasyonları'yla ilgili düzenlediği panelin çağrı metni dağıtan insan hakları savunucularına, şiddetten sonra şimdi de dava açıldı. Cezaevi operasyonlarına "katliam" dedikleri için Ali Haydar Güneş, Esma Yavuz, Sabit Çiçek, Şahin Kösedağı, Nadide Toker, Ali Bozkına, Can Aydemir Sezer, Atilla Aka, Esra Sönmez ve Nihal Samsun, şimdi TCK'nın 301/2 ve 215/1 maddelerinden yargılanıyorlar. "Yargı organlarını, askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağılama" ve "suçu ve suçluyu övmek" iddiasıyla açılan dava, 17 Mart''ta görülmeye başladı. Davanın görülmesine 12 Mayıs'ta devam ediliyor. Eskişehir'de faaliyet gösteren Demokratik Toplum Partisi (DTP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Emek Partisi (EMEP) ve Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) gibi partilerin panel duyurusunu 28 Aralık 2007'de Hamamyolu Caddesi'nde dağıtan 12 kişi, hakaret eden kişilere itiraz edince saldırıya uğramışlardı.
Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'i Türkçe-Kürtçe öykü seçkisini yayımladığı, görevden alınan Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'ı da Türkçe-Kürtçe "organ bağışı broşürü" yayımladığı gerekçesiyle yargılıyor. En son 14 Mart'ta görülen duruşmada söz alan Baydemir, 'İlkokulda teneffüste Kürtçe konuştuğum için dayak yerdim şimdi belediye başkanıyım yine Kürtçe'den dolayı sanığım" dedi; sanık olarak yargılanan Destek Hizmetleri Daire Başkanı Zülfü Atlı ile Kültür ve Turizm Müdür Vekili Mehmet Denli'nin beraat ettirilmesini istedi. Baydemir "Sorumluluk benimdir. Bu suçu işlemeye devam edeceğim, bana göre esas olarak da bu bir suç değil. Kürtçe ülkenin kültürel bir zenginliğidir' diye konuştu. Demirbaş, "İnsani duyarlılığı yaratmak amacıyla Türkçe-Kürtçe organ bağışı broşürü bastırdık. Bölgemdeki insanların yüzde 70'i Kürtçe konuşuyor. Onlara hitap etmek için broşürü Kürtçe bastırdık' dedi. Avukat Muharrem Erbey de, yazar, aktivisti ve akademisyenlerin imzaladığı 237 imzalı bir dilekçeyi mahkemeye sundu. Mahkeme savcının soruşturmanın genişletilmesi veya esas hakkındaki görüşünü açıklaması için süre vererek duruşmayı 16 Mayıs'a erteledi.
Cemaat lideri Fethullah Gülen'e köşe yazısında hakarette bulunduğu iddia edilen Cumhuriyet gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek hakkında 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. 14 Mart'ta basın yansıyan Şişli Cumhuriyet Savcılığı'na iddianamede, Arcayürek'in 20 Ekim 2007 tarihinde çıkan "Fethullah Gülen mikrobu" başlıklı köşe yazısında, Gülen'in onur, şeref ve saygınlığını rencide ettiği ileri sürüldü. Savcılıkça başlatılan soruşturmada ilk olarak takipsizlik kararı verildiği ifade edilen iddianamede, müşteki Gülen’in avukatının yaptığı itiraz üzerine Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce itirazın kabul edildiği, bunun üzerine takipsizlik kararının kaldırılarak bu iddianamenin tanzim edildiğine yer verildi. Yazar Arcayürek hakkında dava, Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülecek.
Emniyet Müdürlüğü'nde fuhuş, dayak ve hakaret iddialarını gündeme getirdiği için bir hafta hapiste kalan Afyonkarahisar Emirdağ gazetesi sorumlu müdürü Mustafa Koyuncu Emirdağ Emniyet Müdürlüğü’nde görevli 44 polisin şikayetçi olması üzerine hem hapis hem de 440 bin YTL tazminat istemiyle yargılanıyor. İddiaları 12 Mart 2007 tarihli sayıda "AB'ye Böyle mi Girmeliydik? Görevlerini Kötüye Kullanıyorlar" başlığıyla haberleştiren Koyuncu, "yayın yoluyla hakaret" iddiasıyla 13 Mart 2007'de tutuklanmış, tekzip yayımlaması şartıyla bir hafta sonra tahliye edilmişti. Gazeteci, 8 Mayıs'ta hakim karşısına çıkacak.
DTP'nin "1 Eylül Dünya Barış Günü" nedeniyle yayımladığı bildiride, Şırnak'ın Uludere İlçesi'nde 11 PKK'linin öldürüldüğü operasyonla ilgili çeşitli iddialara yer verildiği gerekçesiyle DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş ve parti yetkilisi Selma Irmak'ın 301'den yargılanmasına Mart ortasında başlandı. Demirtaş ile Irmak, "Cumhuriyeti ve devletin askeri kuvvetlerini alenen aşağılamak" iddiasıyla 301/1-2. maddesi uyarınca beşer yıl hapis istemiyle yargılanıyorlar. Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi, sanıklar ve avukatları Mehmet Nuri Özmen'e, iddianamelerin birer suretinin tebliğine, savunmaların hazırlanması için de süre verdi. Davaya konu ifadeler henüz bilinmiyor. Yargılamaya 21 Nisan'da devam edilecek. Asker kaçağı suçlamasıyla karşılaştığından bu yana hakkında beş dava ve üç soruşturma açılan Demirtaş, DTP Kongresi'nde sonuç bildirgesindeki ifadeler nedeniyle ve Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşma nedeniyle hakkında Diyarbakır'da TCK'nın 220/8 maddesinden iki dava açıldı. Demirtaş, 7 Nisan'da Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne talimatla ifade verecek. 8 Kasım 2007'de yapılan DTP Kongresi'ndeki konuşmasından TCK'nın 216. maddesinde de dava açılan Demirtaş, 13 Mayıs'ta Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacak.
13 Mart'ta Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Protestanlığı yaydıkları iddiasıyla Hakan Taştan ve Turan Topal'ın yargılandığı davada, yeni tanıklar dinlemeye karar verdi. Şikayetçi olarak davada ekibinin talebiyle hakim değişikliğine yol açan Büyük Hukukçular Birliği’nden avukat Kemal Kerinçsiz, Ergenekon Operasyonu kapsamında tutuklu olduğu için duruşmada yoktu. Heyet değişikliği nedeniyle 29 Kasım 2007 tarihinde, "Türklüğü aşağıladıkları", "kin ve düşmanlığa tahrik ettikleri" ve "hukuka aykırı şekilde veri topladıkları" iddiasıyla yargılanan iki sanığı yeniden dinleyen mahkeme, 12 kişiyi dinlemesi bekleniyor. Yargılamaya 24 Haziran'da devam edilecek. 18 Temmuz 2007'de eski Savcı Demirhüyük, "Anayasa din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alır" diyerek iki sanığın beraatini istemişti. Ancak bu savcının tayini çıkınca başka bir savcı bu göreve geldi. İddianamede, jandarmaya yapılan bir telefon ihbarında, Silivri'nin bazı tarihi mekanları gerekçe gösterilerek Hristiyanlar'ın kutsal bir beldesi haline getirilmek istendiği, buradaki okullarda örgütlenmeye çalışıldığı, Türklüğü, askerlik hizmetini ve İslamiyet'i aşağılayıcı konuşmalar yapıldığı iddia ediliyor.
Birgün gazetesinde 26 Nisan 2005'te çıkan "Müritleri Haydar Baş'a baş kaldırdı" haberi nedeniyle Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı ve Kadiri Tarikati şeyhi Haydar Baş'ın şikâyet ettiği gazeteci-yazar Yalçın Ergündoğan, 14 Mayıs'ta üç yıl hapis istemiyle açılan davadan Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak. Gazete yazarı Ergündoğan hakkında Baş'ın eşleri olduğu iddia edilen kişilerin açtığı tazminat davaları da sürüyor. İstanbul, 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 20 bin YTL manevi tazminat talepli davanın duruşması 3 Nisan'da görülecek. 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde açtığı 5 bin YTL'lik tazminat davasında mahkeme Yalçın Ergündoğan'ı faizi üzerine eklenmek koşuluyla 1500 YTL tazminat ödemeye mahkum etmiş, Ergündoğan da kararı temyiz etmişti.
Emek Partisi (EMEP) Tunceli İl Başkanı Hüseyin Tunç, el bildirilerinde "w" harfi bulunduğu ve "Newroz" yazdığı için beraat etti ama Deniz Gezmiş ve devrimci gençlerin işkencelerden geçirildiklerini açıkladığı için hakkında yeni bir dava açıldı. Davanın varlığı 13 Mart'ta öğrenildi. Tunceli Belediyesi Konferans Salonu'nda 11 Kasım 2007 tarihinde yaptığı panel konuşmasında, "suç ve suçluyu övmek" iddiasıyla suçlanan Tunç, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Şahin'in 8 Şubat'ta kaleme aldığı iddianameye göre, iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak. Tunç, "Demokrasi isteyenler, az buçuk insan hakları, refah, huzur isteyenler ve kardeşçe bir arada yaşamayı savunanlar Mustafa Suphi'lerden başlayarak Deniz Gezmiş'lere, İbrahim'lere Mahir'lere Erdal Eren'ler ya cezaevlerinde çürütülmüş, ya işkencelerde sakat bırakılmış, ya da zorla baskı altına alınmıştır" dediği için yargılanacak.
Mardin Kızıltepe'de Ahmet Kaymaz ve 12 yaşındaki oğlu Uğur Kaymaz'ın öldürülmesiyle ilgili açılan Kaymaz Davası'nda "Biz tarafsız bir yargılama istiyoruz. Adaletin burada gerçekleşmesini istiyoruz" diyen müdahil avukatı Tahir Elçi hakkında açılan dava 13 Mart'ta beraatle bitti. Kasım 2007'de yaptığı bu açıklama nedeniyle TCK'nın 288. maddesi uyarınca ve "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" iddiasıyla yargılanan hukukçu Elçi, Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nde üç yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyordu. Elçi, "Adalet Bakanlığı'nın kamuoyunun merak ettiği bu kadar önemli bir konuda görevini yapan bir avukatın yargılanması izni vermesi aslında Türkiye'de avukatların ifade özgürlüğü hakkının ve meslek güvenliğinin ne denli idarenin tehdidi altında olduğunu gösteriyor" dedi.
İlim ve Kültürel Araştırmalar Vakfı’nın (İLKAV) 3 Aralık 2006’da düzenlediği paneldeki konuşmalarıyla “Cumhuriyeti ve Askeri kuvvetleri alenen aşağıladığı” gerekçesiyle Mehmet Pamak ve Öğretmen-Sen Başkanı Yusuf Tanrıverdi hakkında açılan davaya 10 Mart'ta devam edildi. Tutuksuz sanık olarak yargılanan İLKAV Başkanı Pamak’ın savunması alındı. Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi, paneldeki konuşmaların CD’lerinin mahkemede birlikte izlenmesi için bir sonraki duruşmanın, 26 Mayıs'ta yapılmasına karar verdi. Pamak, “eleştirilerimin hedefinde ‘egemen kadrolar’, ‘oligarşi’ vurgusu ve ‘devlete egemen olan oligarşi (asker-sivil bürokratlar ve TÜSİAD’cı büyük sermayedarlar)’ tanımlamaları açıkça yer almışken, haksızlıkları yapan bu kadroların eleştirilmesi, nasıl oluyor da 'TC Devletinin ve askeri teşkilatının' tüzel kişiliklerine yönelik aşağılama olarak sunulabiliyor?” diye de sordu.
İzmir 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nin, “Avrupa Birliği ve Türkiye İlişkilerinin Toplumsal Etkileri” başlıklı panelde Mustafa Kemal Atatürk’ten “bu adam” diye söz ettiği gerekçesiyle ertelemeli hapisle cezalandırdığı Prof. Dr. Atilla Yayla ile ilgili gerekçeli kararı 12 Mart'ta kamuoyuna yansıdı. Yayla’yı 5816 Sayılı “Atatürk’ü Koruma Kanunu” uyarınca ertelemeli 15 ay hapse mahkum eden mahkeme, cezalandırmayı Atatürk'e "bu adam" denilmesini değil, "Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder" sözlerine dayandırdı. Aralarında İzmir Barosu ve Atatürk Vakfı'nın müşteki olarak yer aldığı davanın gerekçeli kararı 28 Ocak'ta kaleme alındı. Mahkeme, panelin soru cevap kısmında Yayla'nın "Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül etmektedir, ben yanlış mı anladım? Yoksa yanlış mı aktardınız?" sorusuna "evet doğru duymuşsunuz, Kemalizm medenileşmeyi çözücü bir süreçtir, ilerleyen yıllarda bizlere neden her yerde bu adamın heykelleri ve fotoğraflar var diye soracaklar, üstünü örtemezsiniz, bu eninde sonunda tartışılacaktır" yanıtını da kararına yansıttı. Mahkeme, Yayla'nın bilimsel açıklama boyutunu aştığını savundu.
Tunceli'de Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan'ı anmak için basın açıklaması yapıp afiş taşıdıkları gerekçesiyle Gökhan Türkan, Sancar Yamaç ve Zekai Sarıca hakkında "suç ve suçluyu övmek" iddiasıyla açılan dava 11 Mart'ta beraatle sonuçlandı. Hakim Mahmut Aydoğmuş başkanlığındaki Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi, suçun unsurlarının oluşmadığını ve suçun bu haliyle sanıklarca işlenmediğine karar verdi. TCK'nın 215. maddesinden 6 Mayıs 2007'de açılan davanın karar duruşmasında söz alan avukat Barış Yıldırım, "Sanıkların övdükleri iddia edilen kişilerin fikirleri suç teşkil eden fikirler değildir. Beraat kararı verilmesini istiyoruz" dedi.
11 Mart'ta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı, Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'e Roj TV'nin kapatılmaması için mektup gönderdikleri için yargılanan 52'si DTP'li toplam 53 belediye başkanı hakkında mütalaasını değiştirdi. Savcı, daha önce "örgüt üyeliği" üzerinde kurduğu ve 15 yıl hapis cezası istediği esas hakkındaki mütalaasını değiştirerek, 53 başkan hakkında "suç ve suçluyu övmek" iddiasından cezalandırma; Fahrettin Astan, Nusret Aras ve Hasan Karakaya için de beraat istedi. Yargılama, müdahil avukatlarının iki yıl hapis cezası öngören bu mütalaaya göre savunma yapmaları için 15 Nisan'a bırakıldı. Sanıkların katılmadığı duruşmada, Danimarka'daki 33 belediye başkanının sanık başkanları desteklemek için Başbakan Erdoğan'a gönderdiği mektup da dosyaya kondu. Danimarka Medya Sekreterliği'nin Roj TV’nin konumuyla ilgili Türk yetkililerine gönderdiği ve "Roj TV yayınları haber niteliğindedir ve halkı kin ve nefrete teşvik etmiyor" tespitine yer veren sekiz sayfalık belgenin mahkemeye ulaştığı da 29 Ocak'taki duruşmada öğrenilmişti.