İstanbul’un simgelerinden Beyoğlu Sineması bir yıllık aradan sonra dün akşam düzenlenen törenle yeniden açıldı.
Sinema, Ağustos 2022’de pandemi süreci ve yaşadığı maddi zorlukların etkisiyle kapanma kararı almıştı.
Bu kararın ardından Kasım 2022’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat kapatılan sinemanın işletmesini aldıklarını ve İBB Beyoğlu Sineması olarak yeniden açacaklarını belirtmişti.
Bir yılın ardından perde açıldı
İBB Miras ekibinin çalışmalarıyla yenilenen sinemanın açılışına yönetmen, yapımcı, oyuncu ve sinemaseverlerin yanı sıra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Dilek Kaya İmamoğlu, CHP İstanbul Milletvekili Gökhan Zeybek ve Yeşilçam oyuncularından Türkan Şoray katıldı.
“Hiçbir güzelliğin yok olup gitmesine izin vermiyoruz”
İstanbul’u, “çok renkli, ele avuca sığmaz bir şehir” olarak niteleyen İmamoğlu, şehrin geçmişten bugüne taşıdığı değerleri ve güzellikleri, hiçbir ayrım yapmadan saygıyla ve titizlikle sahiplendiklerini, hiçbir güzelliğin yok olup gitmesine tahammülünün olmadığını belirtti.
“Hafıza yok olduğu zaman insan kimliğini kaybeder”
Beyoğlu Sineması’nın sonraki dönemlerde yaşanan ekonomik, siyasi ve kültürel gelişmelerden olumsuz etkilenerek kapanmanın eşiğine geldiğini hatırlatan İmamoğlu, “Hafıza önemli bir şey. Hafıza yok olduğu zaman, insanlar kimliğini, kişiliğini kaybeder. Ben dahil, burayı tatmayan, burada sinema izlemeyen insan çok azdır diye düşünüyorum. Böylesi bir anı mekânının, böylesi bir sanat alanının tekrar kazandırılması bizim için bir gurur” diye konuştu.
“İyiler hep kazanır”
İmamoğlu, sanatın iyileştirici ve birleştirici yönüne vurgu yaparak “Ben Yeşilçam’ın altın kuralına yürekten inanıyorum, o da biliyorsunuz ki; ‘iyiler hep kazanır!’” dedi.
Daha fazla kan kaybı olmaması için…
Konuşmasında Beyoğlu sinemasının tarihçesine değinen Mahir Polat ise şunları söyledi:
“Beyoğlu Sineması kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığında Beyoğlu’nda daha fazla kan kaybı olmaması için harekete geçtik. Bir yıllık süre zarfında buranın tüm sorunlarını çözerek Beyoğlu Sineması’nı tekrardan canlandırmanın gururunu yaşıyoruz. Buranın sinema salonundan çok, sinema kültür merkezi olması için çalışacağız.”
Yeşilçam’ı tanıtan sinema
Konuşmaların ardından oyuncu Rıza Sönmez’in moderatörlüğünde sahneye ilk olarak Türkan Şoray çıktı.
Şoray, “Ülkemizde sinemalar tek tek kapanırken Beyoğlu Sineması’nın tekrar açılması mutluluk verici, burası Yeşilçam’ı insanlara tanıttı” dedi.
Şoray’ın ardından sinema ve tiyatro oyuncusu Güven Kıraç ve sinema eleştirmeni Atilla Dorsay da Beyoğlu Sineması ile ilgili anılarını anlattı.
Konuşmaların ardından Beyoğlu Sineması Metin Erksan’ın “Sevmek Zamanı” filmiyle açılış yaptı.
“Belediyeler sadece kaldırım yapmamalı”
Beyoğlu Sineması’nın bağımsız sinema için önemine dikkat çeken yönetmen Özcan Alper, “Beyoğlu Sineması uzun zamandır ekonomik nedenlerden ve başka nedenlerden dolayı kapalıydı. O yüzden bir belediyenin burayı alması ve bağımsız bir salon olarak şehre kazandırması önemli bir mesele. Belediyeler sadece kaldırım ve su yolları yapmamalı, kente birçok kültür alanı kazandırmalı. Umarım buranın açılması iyi bir örnek olur. Sadece sinema değil, kültür alanına yatırım yapılmalı. Kent kültürünün oluşması böyle mekânların, kültür merkezlerinin, sinemateklerin, kütüphanelerin çoğalmasından geçer. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum” dedi.
"Sinema ve Beyoğlu, iç içe geçen iki olgu"
Beyoğlu’nun iç içe geçen iki olgu olduğunu ve Beyoğlu’nda sinemaların işlevli hale getirilmesinin önemine vurgu yapan sinema yazarı Şenay Aydemir, “Ben ilk filmimi burada seyrettim. Emek Sineması ve Beyoğlu Sineması benim kentle kurduğum bağlantı mekânları. Beyoğlu Sineması’nda yeniden gösterim olması, bizden sonraki kuşakların gelip burada film izleyecek olması çok kıymetli” dedi.
Beyoğlu Sineması gibi tarihi olan mekânların kent kültüründeki yerini vurgulayan Aydemir konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:
"Kamusal alanları özerk hale getirmeyi beceremiyoruz"
“Buralar hafıza mekânları. Dünyanın her yerinde bu tür mekânlar kamusal desteklerle ayakta dururlar. Ama bizde kamu fonunu verenler, ister merkezi ister yerel yönetimler olsun, oraya dair her türlü tasarruf üzerinde söz sahibi olacaklarını düşünüyorlar.
“Bizler maalesef bu kamusal alanları özerk hale getirmeyi beceremiyoruz. Bu destek ve para bir silaha dönüştürülebiliyor. Kültür sanat alanında kaynaklarla ayakta duran kurumların kamu tarafından desteklendiği durumlarda, sektörün bileşenleri tarafından yönetildiği ve özerkliğinin sağlandığı bir yapı bizim demokratikleşme taleplerimizden biri olmalı. Buna mücadelenin bir parçası olarak bakmak lazım. Yönetimler değişse de değişmese de bunu koruyup kollamak ve buradaki müdahalelere karşı çıkmak bize kalıyor.” (ZA/AÖ)