Welcome Refugees grubundan Schulze, Berlin’deki mültecilerin yaşamı, gönüllülerin çalışması ve Almanya toplumunun mültecilere bakışını anlatıyor.
Almanya’ya gelen mültecilerin koşullarını, Almanya toplumunun mültecilerin entegrasyonu için yürüttüğü çalışmaları Willkommensbündnis Steglitz-Zehlendorf’tan Günther Schulze anlatıyor.
Willkommensbündnis Steglitz-Zehlendorf (Welcome Refugees), iki yıl önce kurulmuş, mültecilere bilgilendirme ve yardım sağlarken politikacılarla da etkileşime geçen bir gönüllü ağı.
Schulze iki bin kişinin bulunduğu bu ağda 600 kişinin mültecilerle direk etkileşim içinde olduğunu anlatıyor. Mültecilere şehri, okulları, günlük hayatın nasıl işlediğini göstermenin yanı sıra yerel ve ülke düzeyinde siyasilerle iletişimde bulunduklarını ve politikaya etkileri olduğunu söylüyor.
Berlin’in bir göç şehri olduğunu belirten Schulze, herkesin birbirine katacak bir şeyleri olduğunu ve mültecilerin, göçmenlerin demokrasinin gelişmesinde etkili olcağı düşüncesinde.
“Devletin yapması gereken bir çok şeyi biz yapıyoruz” diyen Schulze, bunu uzun süre devam ettiremeyeceklerini belirtiyor. Mültecilerin yakın zamanda geri dönmeyeceğini, yönetimin daha iyi olması gerektiğini belirtiyor.
Willkommensbündnis Steglitz-Zehlendorf gönüllülerinin sorunları arasında bir ofislerinin olmaması, mülteciler konusunda uzman kişilere ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Almanya’ya gelen mültecilerin ilk adımı
Schulze’nin anlattığına göre Berlin’de 13 mülteci kampında 40 bin mülteci kalıyor. Çoğunluğunu Suriyeliler oluşturuyor. Bu kamplarla ilgili anlattıklarından öne çıkanlar şöyle:
* Sığınmacılık başvuruları kabul edilene dek 3 ya da 6 ay kadar burada kalmak durumundalar.
* Kamplar kapalı şekilde değil, dışarı çıkabiliyorlar ancak uzun süre kamptan uzakta kalmalarına izin yok. Çocuklar, ilk günden beri okula gidiyorlar. “Welcome sınıf” denilen özel sınıflarda eğitim görüyorlar.
* Kamplar özel şirketlere ait. Kendi içlerinde farklılaşıyor, bazısı büyük spor salonu şeklinde, özel alan yok, bazıları bir aile için tek oda şeklinde, bazılarında çamaşır makinesi ve mutfak yok.
Barınma
Kamptaki süre dolduktan sonra ikinci aşama bir daire kiralamak. Schulze, gruplarıyla uygun evleri bulmak ve mültecilere ev sağlamak için çalıştıklarını anlatıyor. Bu noktada dikkat çektiği sorunlar şöyle:
* Kampta kalırken devlet bir miktar para veriyor. Buradaki süreyi tamamladıktan sonra ev kiralamalası için ayrı bir para alıyorlar.
* Ev kiraları çok yüksek, mültecilerin ev kiralamakta zorlanıyor. Hali hazırda kiralamak için daire arayan 300 aile var. Ellerindeki para ile bulabildikleri evler şehirden uzak ve küçük oluyor.
* Mültecilere kendi evlerini açan ailelerin sayısı 80. Ancak Suriye’den geldiklerini öğrenince ev kiralamamak, ya da evlerini açmamak gibi önyargılar da var.
* İş bulma sürecinde de Almanca bilmemek ya da yeteri kadar bilmemek en önemli problem oluyor. Örneğin; Suriyeli bir mühendis, Almancası yeterli görülmediği için MC Donalds’ta çalışıyor.
Almanya toplumunun tutumu
Almanya toplumunun mültecilere bakışını ve tavırlarıyla ilgili anlattıklarında önyargılardan daha çok gönüllü olarak bu çalışmaya başladıklarında bu kadar çok insanın başvuracağını düşünemediklerini, her gün bir çok insanın mülteciler yararına bir şeyler yapabilmek için kendisini aradığı bilgileri öne çıkıyor.
* Birkaç sene önce sokakta Arapça konuşurken gördükleri insanlardan korkarlardı. Şimdi mültecilerle iletişime geçebilmek için Arapça öğrenen insanlar var.
* Sağ görüşlü insanlar mesafeli. Dresden’de mülteci sayısı nüfusun yüzde 2’si. Buradaki çoğu kişimültecilerle iletişime geçmek istemiyor ‘Teröristler, paramızı alacaklar’ düşüncesindeler.
* Çocukların derslerinde yardımcı olan gönüllüler var. Televizyonda mültecilerin geliş yoluna dair haberler izledikten sonra bir çok insan “Ben de bir şey yapmalıyım” diye düşünüyor. Her gün onlarca mail ve telefon alıyorum; “Bisikletim var, kimin ihtiyacı olur”, “Arabam var ulaşımda yardımcı olabilirim”, “Fazla bir yatağım var”, “bir oda var”…
* Mültecilere “suçlu” olarak görme eğilimi de var. Kamplarda çok zor koşullarda yaşıyorlar. Bir salona 100 Bavyera’dan, 100 Saksanyo’dan insan koy, neler olacağını gör, bu da aynı şey. Taciz ise milliyetle değil erkek olmakla ilgili.
* Her mültecinin ayrı hikayesi, yeteneği var. 28 yaşında Suriye’den gelen Kürt bir erkek, Berlin’e gelene kadar Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan’da kalmış. Üç ülkenin dilini de öğrenmiş. (BK/NV)