Köylüler 19 Temmuz tarihli başvurularında, madenin çalışmakta olduğunu, söz konusu bu faaliyetin Danıştay ve ilgili yerel idare mahkemeleri tarafından onaylanan bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere "yöre halkı, doğası, vahşi yaşamı ve en önemlisi de yer altı su kaynakları üzerinde telafisi imkansız etkiler/zararlar doğuracağını", bu nedenle de başvurunun AİHM İç Tüzüğü'nün 41. maddesi uyarınca öncelikli olarak incelenmesini talep etmişlerdi.
AİHM'ye başvuran yedi Bergamalının avukatları, Serkan Cengiz ve Senih Özay, "Bu kararın ancak ve ancak istisnai ve önüne geçilemeyecek zararların doğması ihtimali hallerinde alınabildiğini ve oldukça önemli olduğunu vurgulamak istiyoruz" dediler:
"Her ne kadar madenci şirketin avukatlarının basına ve kamuoyuna gönderdikleri ihtar ve duyurularda 'iç hukuk yolları tüketilmeksizin AİHM'ye bu tür bir başvuru yapılamaz' iddiası ileri sürülmüşse de, AİHM, şirket iddialarının aksine bu davayı öncelikli olarak incelemeye aldığını tarafımıza bildirmiştir.
"Görüldüğü üzere, köylüler ve çevreciler, altıncı şirketin tahmin ettiğinden çok daha ilerde bir hukuk kültürüne ve bilgisine sahiptir."
Cengiz ve Özay, "bireylerin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı"nın ve "hukuk devletine saygı" ilkelerinin Uşak Eşme'de, Yatağan'da derhal uygulamaya geçirilmesini, "yerel halkın kendi topraklarında sağlıklı ve barışçıl bir şekilde yaşayabilmeleri için potansiyel ölümcül tehlikeler taşıyan bu tür faaliyetlerin derhal sona erdirilmesini" talep ettiler.
Avukatlar, Danıştay 6. Dairesi ve AİHM'nin kesinleşmiş kararları olmasına rağmen Bergama'daki altın madeni işletmesinin faaliyete geçmesine 25 Mayıs 2005'te yeniden izin verildiğini anımsattı. (TK)
* Bergama'da altın madeniyle ilgili bianet haberlerinin listesi için tıklayın.