Haberin Kürtçesi için tıklayın
“17 yaşındayken babamı gömen imamı buldum. İddiaları anlattım. Cesedi hatırlayıp hatırlamadığını sordum. ‘Helikopterden atılmış' dedi, cesedi bana kırılan bir cam bardağın tüm parçaları gibi bir cenaze olarak anlattı. Tüm kemikleri kırıkmış. Van’da helikopterden atılan Osman Şiban ve Şerif Turgut’un haberlerini okuyunca yine o günler aklıma geldi. Hiç mi değişiklik olmaz bir ülkede?”
Berfin Ertürk, birazdan anlatacakları ile bizi 1989 yılının Cizre’sine götürecek. Faili meçhul cinayetlerden, gözaltına alınmalardan, helikopterden atıldığı düşünülen babasından söz edecek. Zaman zaman gerçeklik algımız değişebilir.. “Van’da mıyız, İstanbul’da mı Cizre’de mi?” ya da “1990’larda mıyız, 2020’de mi?”
TIKLAYIN - "Helikopterden atılan" Şiban: Bizi attılar attılar
"Cizre Karakolu gözaltına aldığını kabul etmiyor"
Bu olaylar olduğunda ben 10 aylık bebekmişim. Şırnak Cizre’deymişiz. Sekiz kardeşim annem ve babam Mehmet Ertürk, birlikleymişiz. 1989 Kasım’ında gece eve polisler ve özel tim geliyor. Babamı gözaltına alıyorlar, “İfadesi alınıp serbest bırakılacağı” söyleniyor. O dönem gözaltılar o bölgede yaşayan insanlar için çok rutin bir uygulama. Annem bir-iki gün bekliyor. Babam eve dönmeyince, karakola gidiyor. “Eşim Mehmet Ertürk gözaltına alındı, daha eve gelmedi” diyor. Cizre Karakolu, böyle bir kişiden haberdar olmadıklarını söylüyor. Annem, dönemin Cizre Belediye Başkanı’na gidiyor. “Sizin çevreniz vardır, belki size söylerler” diyor. Belediye Başkanı da “Bize de söylemezler” diyor annemi eve gönderiyor.
“Mehmet Ertürk’ün yakınları Şırnak Belediyesi’ne gelsin..”
Annem, çevreden bir avukat buluyor. Avukat da korkuyor, ilgilenmiyor. Annemin babamı arama girişimi üçüncü günde de devam ediyor. Annem Cizre’deki merkez hastanesinin önünden geçerken ablam babamı jandarma aracında görüyor. “Babaaa” diye sesleniyor ama nafile sesini duyuramıyor, arabaya da yetişemiyorlar.
Bu olayın üzerine annem tekrar Cizre Karakolu’na gidiyorlar. Karakol bu sefer savcılığa yönlendiriyor. Annemin babamı arayışının dördüncü günü oluyor. Şırnak Belediyesi’nden bir anons yapılıyor. O esnada amcam Şırnak’ta olduğu için anonsu duyuyor ve bize haber veriyor. Anons ise şöyle, “Mehmet Ertürk’ün yakınları Şırnak Belediyesi’ne gelsin..”
Annem bir umutla Cizre’den Şırnak’a geliyor. Belediyeye geldiğinde anneme, “Mehmet Ertürk’ü kimsesizler mezarlığına gömdük” bilgisi veriliyor. Annem umutla gittiği belediyeden çığlıklarla ayrılıyor. Babama ne olduğuna dair kimse bilgi vermiyor.
"Cudi Dağı'ndan atıldı"
Daha sonraki günler annemlerin duyduğuna göre, görgü tanıklarının anlatımına göre, babam gözaltına alındıktan sonra işkenceden geçiyor. Köylüler, Cudi Dağı'ndan helikopterden bir kütle atıldığını görünce durumu jandarmaya bildiriyor. Jandarma ekiplerinin araştırması sonucu Cudi Dağı'ndan atılan kütlenin battaniyeye sarılı bir erkek cesedi olduğu ve kimlik bilgisine göre, bu kişinin Mehmet Ertürk olduğu anlaşılıyor. Savcılık tutanağında, “Yer gösterirken ayağı düştü” cümlesi ye alıyor.
Bizden habersiz cenazesi gömülüyor. Babamın otopsisi, ölüm raporu verilmiyor. Yıllar sonra araştırmaların sonucu babamı defneden imamı buldum. 17 yaşındaydım, kızı olduğumu söylemeden, iddiaları anlatım.
Cesedi hatırlayıp hatırlamadığını sordum. ‘Helikopterden atılmış' dedi, cesedi bana kırılan bir cam bardağın tüm parçaları gibi bir paramparça olarak anlattı. Tüm kemikleri kırılmış. Benim babam helikopterden atılan ilk kişi. O dönem bazı gazetelerde haber de oluyor.
Van’da helikopterden atılan Osman Şiban ve Şerif Turgut’un haberlerini okuyunca yine o günler aklıma geldi. Hiç mi değişiklik olmaz bir ülkede?
“Helikopter gördüğümde babamı hatırlıyorum..”
Tam 31 yıl sonra benzer haberler okuyorum. İçim acıyor. Bizler bu ülkenin vatandaşıyız. Kürt olduğumuz için bunları yaşıyoruz. Eğer suçlularsa neden yargılanmıyorlar, helikopterden atılıyorlar? Sürekli bir çarpıtma içindeyiz.
Van Çatak’taki işkence 1989’u aratmıyor. Benim dönen şeylere karşı fobim var. Uçak veya helikopter gördüğümde babamı hatırlıyorum. Her zaman barış derdik ama temennim artık hak ihlallerinin olmaması. Babamın mezarının açılması için girişim başlatacağız. Otopsi raporu alınsın istiyorum. Sonra yine hukuki süreci başlatacağız.
Keskin: Mezarının açılmasını istiyoruz
Mehmet Ertürk'ün ailesinin avukatı Eren Keskin, yeniden dava sürecinin açılması için başvuru yapacaklarını ve Mehmet Ertürk'ün mezarının açılması gerektiğini söylüyor:
"Resmi güçlerce gözaltına alınıp kendisinden haber alınmayan bir insandan söz ediyoruz. Otopsi raporu alınmadan gömülen bir kişi. Bu anlamda örnek bir dosyada. İşkence gerçekleşiyor ölüm meydana geliyor ve cinayetin izlerini silmek için helikopterden atıldığını düşünüyoruz. Bugüne kadar hukuken bir sonuç elde edemedik hem ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı verildi. AİHM de davayı reddetti.
"Mehmet Ertürk’ün nasıl öldüğünün tespit edilmesi için mezarının açılması gerekiyor. O dönem de aile bize ulaşmıştı ve helikopterden atıldığı iddiasını belirtmişlerdi. Bu iddianın tekrar araştırılmasını istiyoruz. 1989’dan 2020’ye bazı uygulamaların hiç değişmediğini görüyoruz. (EMK)