Amed Şehir Tiyatrosu (AŞT), yeni sezonda Stefan Tsanev’in “Mirina Jeanne D’Arcê ya Din” (Jeanne D’Arc’ın Öteki Ölümü) adlı oyun ile seyirci karşısına çıkacak.
Oyuncular bir süredir bu oyuna hazırlanıyor. Oyunda Nurşen Adıgüzel, Yavuz Akkuzu ve Özcan Ateş oynuyor.
6 Ekim Cuma günü prömiyerini yapan oyunu, Dilawer Zeraq Kürtçe’ye çevirdi. AŞT’de oyuncu olarak da yer alan Berfin Emektar’ın yönettiği oyun Jeanne d’Arc efsanesinden yola çıkılarak yazıldı.
Yazar oyunda, insanın ve bireyin, din ve milliyetçilik gibi egemen ideoloji tarafından nasıl abluka altına alınmaya çalıştığının işaretlerini gösteriyor.
Oyunun yönetmeni Berfin Emektar, oyun ve Kürt tiyatrosunun durumuna dair bianet’in sorularını yanıtladı.
"Kürt kadın oyuncular çok emek vermesine rağmen görünür değil"
Amed Şehir Tiyatrosu, çoğunlukla tiyatronun klasik eserlerini sahneliyor. Bu bir tercih mi?
Modern metinleri de oynuyoruz aslında. Ancak bu bir tercih. Çok kişi bu soruyu soruyor. Hatta bazen eleştiriliyoruz da. Ancak tercihimiz bu yönde. Dünya klasiklerinin Kürtçe tiyatronun hizmetine girmesini istiyoruz.
Tabii zorunluluktan kaynaklı yönleri de var. Yeteri kadar Kürtçe metin yok. Bazı insanlar bize ‘neden siz yazmıyorsunuz?’ diye soruyor. Bu bizim işimiz değil ki. Biz yazar değiliz. Keşke olsaydı ve biz de oynasaydık. Dünya’a da böyle. Yazarlar ve edebiyatçılar bu işi yapıyor. Kürtler arasında da girişimler var. Çok iyi işler de çıktığı oluyor. Biz de çabalıyoruz. Repertuarımıza bu metinlerden aldığımız da oluyor. Bizim de çok sayıda denememiz var.
“Jeanne D’Arc’ın Öteki Ölümü” de bu tercihin bir yansıması mı oldu?
Az kişinin oynadığı bir oyun arıyorduk. İmkanlardan dolayı. Her şey çok çok pahalı. Rahat bir şekilde gezemiyoruz. Oyunlarımız çok kalabalık. Turnelerde çok fazla zorlanıyoruz. Yol ücreti çok arttı. Başat sebep bu.
Ayrıca, bu oyunu biliyorduk. Kendi adıma ‘neden bu oyunu seçtiğim?’ sorusuna cevap vermem gerekirse; daha önce “Neredeyse Kadın: Elizabeth” oyununu yönettim.
Yönetmenlik yapacağım oyunlarda kadın karakterlerin görünür ve hakim olmasını istiyorum. Güçlü kadın karakterler olsun ve sahnede kendilerini rahat ifade edebilsinler. Ancak ne yazık ki hem klasik hem de modern metinlerde, kadın karakterler çok flu.
Dünya’da da böyle. Kürt tiyatrosunda da çokça kadın oyuncu var, çok da emek veriyorlar. Ancak görünmüyorlar. Bu son yıllarda çokça öne çıkmaya başladılar.
Ben de bu kadın oyuncuları ön plana çıkarmak istiyorum. Erkek oyunculardan bahsettiğimizde, kadın oyunculardan da bahsetmeliyiz. Yoksa kadın oyuncular o yetenekten yoksun değiller. Tiyatro metinleri olmadığı için böyle. Olan metinler çoğunlukla erkekler tarafından, erkek bakış açısıyla yazıldıkları için durum böyle. Bir yönetmen olarak, öncelikli amacım bu.
Oyuna dönecek olursak; acaba orada kadın karakter neden bahsediyor? Benim için önemli olan bu. Kadın karakter nasıl ön plana çıkıyor, hangi yönü güçlü? Evet kadın karakter güçlü olsun ama bir de oyunun konusu nedir? Bunlar benim için önemli hususlar. “Jeanna d’Arc’ın Öteki Ölümü” Jeanna d’Arc’ın kendisi değil.
Biz de adapte etti. Metin adaptasyon için uygun bir metin. Engizisyon ölüm cezası veriyor ona. Ona, ‘Ben Jeanna d’Arc’ım” diyeceksin diyorlar.
İktidar, engizisyon ve din, kadının görünür olmasını, öne çıkmasını istemiyor. 15. Yüzyılda bir kadın çıkıyor, orduya öncülük yapıyor ve halkının kurtuluşunu istiyor. Tabi ki din, erkek ve iktidarın hoşlanacağı bir şey değil. Onun için de oyundaki karakterin ‘Ben Jeanna d’Arc’ım. Kendimi inkar ediyorum. Yaptıklarımdan dolayı pişmanım.’ Yaptıklarından pişman olduğunda, onu affedeceklerini söylüyorlar.
"Yazar iyi kurgulamış"
Metni benim açımdan önemli kılan diğer bir özelliği, yazar çok iyi kurgulamış. Jeanna d’Arc’ı sahnede görmüyoruz. Ancak bütün düşünce ve mücadelesi ile o sahnede aslında.
Kürt kadınlarının mücadelesi gibi. Onlar da öncülük yapıyorlar. Sanata, siyasete ve devrime öncülük yapıyorlar. Bundan dolayı, bu karakter benim için önemliydi.
“Ataerkil düşünce sahnede”
Kürt kadın tiyatro yönetmenlerinin sayısı az. Bundan önce “Neredeyse Kadın: Elizabeth” oyununu da yönettin. Bu da ikinci oyunun. Senin için nasıl bir tecrübe oldu?
Kendimi yönetmen olarak ifade etmiyorum. Şartlardan dolayı böyle oldu. Ancak kadın yönetmenlerin sayısının artması gerekiyor.
Kadınların ve erkeklerin bakış açısı çok çok farklı. Tiyatroda yeni bir düşünce yapısı yaratmak istiyorsak, erkek egemen düşünce yapısını, cinsiyetçi dili, hepsini değiştirmemiz gerekiyor. Bu konularda kadınların öncülük yapması gerekiyor. Öbür türlü değişmiyor.
Yıllara dayanan tecrübe bize bunu gösteriyor. Niyetten bağımsız bu böyle. Erkek egemen düşünce, ataerkil düşünce sahnede de var, romanlarımızda da, öykülerimizde de var.
Dünya’da da böyle. Aynı şekilde Kürt tiyatrosu için de aynı şey geçerli. Sadece yönetmen veya tiyatro oyuncusu yok tabi. Işık, dekor ve diğer şeyler de var. Bunların hepsi aynı düşünce yapısı ile dizayn ediliyor. Bu düşünce yapısı da, erkek egemen düşünce yapısı. Kesinlikle bu düşünce yapısının değişmesi gerekiyor. Bu değişim de kadınların eliyle olacak.
Son yıllarda Kürt tiyatrosunda gözle görülür bir hareketlilik var. Pek çok grup kuruldu, sahneler yapılıyor, yeni oyunlar oynanıyor.
Kürt tiyatrosunda, bu son yıllarda güçlü bir hareketlenme var. Bir gücü var ve bu gücü seyirciden alıyor. Bu bizim için oldukça güç verici bir durum.
Bu da kimi şeyleri beraberinde getiriyor. Yani tiyatrocular bu durumdan kaynaklı kendilerini sorumlu hissetmeye başlıyorlar. ‘Grubumuzu oluşturmamız gerekiyor, Kürdistan’ın her yerine gitmemiz gerekiyor, seyircinin olduğu her yere turnelere gitmemiz gerekiyor’ demeye başlıyorlar. ‘Yeni oyunları yeni biçimlerle sunmamız gerekiyor’ demeye başlıyorlar. Seyircinin olduğu yerde, basınç da var.
Kürt tiyatrosu şu anda bu aşamaya gelmiş durumda. Son birkaç yıldır tiyatrocular, bunu kendi elleriyle yarattılar. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kendi elleriyle, kendi duruşlarıyla bir kültür yarattılar. Elbette Şehir Tiyatrosu öncülük yaptı. Bunu gururla söyleyebiliriz. Şimdi de çokça yayılmış durumda. Kürt tiyatrosu kendi kurumsal yapısını oluşturmaya çalışıyor. Kalıcı olmak istiyor. Kürt tiyatrocularında buna inanıyorlar. Büyük bir sahiplenme var. (FD/EMK)