Hrisantos 27 yaşında, Kıbrıs Radyo-Yayın Korporasyonu RIK'te her sabah günlük gazeteleri okuyup güncel yorumlar yaptığı kendi programı var. Ayrıca haftada bir kez de POLİTİS gazetesinde makaleleri yayımlanıyor...
Ne zaman ve nerede doğmuştun Hrisantos?
22 Mayıs 1976'da Lefkoşa'da doğdum...
Annen Kıbrıslıtürk, baban Kıbrıslırum... "Öteki"lerden "farklı" olduğunu ne zaman keşfetmiştin?
Annemin adı Nuray'dı; şimdi Hristina. Babamınki de John. Annem RIK televizyonunda haber sunduğu için tanınıyordu. 16 yaşında vaftiz olduğu halde, haberleri Türkçe okuduğundan herkes onun Türk olduğunu sanıyordu.
12-13 yaşlarında, zor günler geçirmeye başladım. Okulumda, öğrencilerin benimle alay etmek için çevremde halkalar oluşturup dans ettiklerini hatırlıyorum. Bu arada, "Türk çocuğu" diye bağırıyorlardı. Bunları yaşadığım ilk 10 yıl boyunca, kendimi çok kötü hissettim.
Annemin neden Türkçe konuşmayı bildiği konusunda, iyi yalanlar icat etmeye çalışıyorduk. Onlara annemin Kıbrıslıtürk olduğunu söylemek istemiyordum. Bu zor durumdan kurtulmak için, onlara annemin okulda Türkçe öğrendiğini söylüyorduk. Bunlar, annemle ilişkimi de etkiledi. Yaşadıklarımdan onu sorumlu tutuyordum.
Ben ilkokulda bunları, 1980'lerin başlarında; yani işgalde sekiz yıl sonra yaşadım. Şimdi gerekçelerini anlıyorum. Pek çok çocuğun ailesi göçmendi, yakınlarını kaybetmişlerdi.
Ortaokul ve lisede durum nasıldı?
Kitap okumayı çok severim, Antik Yunan'a, Atina'ya hayranım. Arkadaşlarımın benim bu hislerimi anlaması çok zordu. Yunanlılardan nefret etmemi, Türklere hayran olmamı bekliyorlardı.
Annem Kıbrıslıtürk akrabalarıyla 20 yıl boyunca Ledra Palace Oteli'nde Birleşmiş Milletler (BM) denetiminde görüşebildi. Pek çok kez, Denktaş bu buluşmalara izin vermedi. Ben bu görüşmelere katılmak istemiyordum. 16-17 yaşlarında ilk kez buluşmaya gittiğimde, karşımda canavarlar bulmayı bekliyordum. Oysa her şey çok farklıydı. Kendimden çok utandım. 23 Nisan'dan beri de kuzeydeki akrabalarımla daha yakın ilişkiler kurmaya başladım.
Ona tepki gösterdiğinde, annen neler hissediyordu?
Annem, hayatımı kolaylaştırmak için öteki taraftaki hayatını unutmaya çalıştı. Bu nedenle evde Türkçe konuşmadı. Şimdi de bu nedenle onu suçluyoruz; çünkü Türkçe öğrenme fırsatımız olmadı.
Bugün, daha önce kötü olduğuna inandığım şeylerin benim için bir tür güç olduğuna inanıyorum. Deneyimlerimle, başkalarını da birlikte yaşayabileceğim konusunda ikna edebilirim.
Tüm bu yıllar boyunca ne olmak istiyordun?
Her ikisi de olabileceğime karar verdim. Yaşadıklarım aslında Kıbrıs'ın öyküsü. Her ikisi de olabilirsiniz; her ikisini bir araya getirdiğinizde, Kıbrıs olursunuz. Bunu Atina'da hukuk okurken benzer şeyleri yaşamış İngilizlerle, İrlandalılarla, siyahlarla konuşurken kavradım.
Üniversite bitince ne yaptın?
Kıbrıs'a döndüm, RİK'te çalışmaya başladım. Sabahları kendi programımı sunuyorum; öğleden sonra haberleri sunuyorum. Kendi kahvaltı şovumu yapıyorum sabahları, öğleden sonraları haberleri okuyorum. POLİTİS gazetesinde de her Pazar yazıyorum...
Tüm bu yıllar boyunca seni gerçekten anlayabilen bir yakın arkadaşın oldu mu?
Hayır...
Peki şimdi?
Sanırım şimdi anlıyorlar.
Sence neden böyle bir değişiklik oldu?
İnsanlar ve düşünceler değişti. Geçen zaman, geçmişin yaralarının kapanmasına izin verdi.
Hiç kuzeye geçtin mi?
Evet, 23 Nisan'dan sonra geçtim...
Herhalde kafanda kuzeyle ilgili bazı imajlar vardı. Neler hissettin geçtiğinde?
23 Nisan'dan önce annemin kuzeye geçişi yasaktı. Denktaş, bizi aile olarak kara listeye almıştı; annemin Türkçe dilini kullanarak ona karşı propaganda yaptığını düşünüyordu.
23 Nisan'dan sonra birkaç kez kuzeye geçtim. İnanılmazdı; sanki yeni bir dünya keşfediyordum. Pasaport göstermekten rahatsız oldum ama, çok önemli değil. Annem de 1974'ten sonra hayatının en güzel günlerini yaşıyor.
Babandan da söz edelim... Tüm bu süreçte onun rolü, onun duyguları neydi?
Babam bir diş hekimi. Ailesi, annemle ilişkisini anlayamıyordu. Bu nedenle ailesiyle sorunlar yaşadı; ama her zaman annemin yanındaydı. Sonraları annemle ayrıldılar ama hep dost kaldılar.
Çocuklarının nasıl bir Kıbrıs'ta yaşamasını isterdin?
Askerlerin, orduların, yeşil hatların bulunmadığı; tek bir devletin olduğu; Kıbrıslılara ait bir Kıbrıs'ta...
İnsanlar, hangi dili konuşmak isterlerse, onu konuşsunlar. Bazı kişilerin "Kıbrıslıtürklerle aynı binada yaşayabilir miyiz acaba? Yoksa korku içinde mi oluruz?" dediklerini duyuyorum.
Onlara 1 Mayıstan sonra Türk kökenli bir Alman yurttaşının dilerse Kıbrıs'ta kendileriyle aynı binada yaşayabileceğini anlatıyorum. "Onu hiçbir şey engelleyemez, çünkü o bir Avrupa yurttaşı" diyorum. Peki Alman vatandaşı bir Türk neden bir Kıbrıslıtürkten daha kötü olsun? Aralarındaki tek fark, Kıbrıslıtürkün bu toprakların sahibi olduğu.
Sözel tarihin aracılığıyla Kıbrıslılara bir mesaj vermek ister misin?
Geçmişi bırakıp geleceğe bakmalıyız. Hatalarımızdan ders alıp güçlerimizi Avrupalı bir Kıbrıs yaratmak için birleştirmeliyiz. (BB)
* Sevgül Uludağ'ın "Saklı Tarihimizin İzinde" başlıklı yazı dizisi, Yenidüzen gazetesinde 9 Şubat'tan beri yayımlanıyor.