Kendisinden önce asker olan iki kardeşinin cenazesinin evlerinin önüne taşınmasına askere gitmeden evvel tanıklık etmiştir. Sonra iki arkadaşıyla o da asker olmuştur. Önceki yaşadıkları, Eyüp'ün de başına geleceklerin habercisidir sanki. Bu vesileyle bir fırsatını bulup askerden firar etmiştir. Ucu Suudi Arabistan'daki kamplarda çıkmıştır. Anası, babası ve kardeşleri epey bir süre ondan haber alamayınca ve nihayet bir gün ölüm haberi ulaşınca Eyüp'ün gıyabında içinde ölüsü olmayan boş bir mezarı olmuştur ana baba diyarında. İki yıl süren Suudi kamp hayatından sonra, Eyüp bir yolunu bulup İsveç'te yaşayan ağabeyini arar ve sağ olduğunu bildirir. Sonra da İsveç'e varmayı başarır.
Buraya kadarı filmografik olmasa da Ortadoğu'da yaşayan hemen her bireyin başına gelecek kabilden.
Hikayenin diğer kahramanı bir kadındır. Diyarbekirli genç bir kızdır. Onun da yolu bir şekilde İsveç'le kesişmiştir. Bir süredir Stockholm'de yaşamaktadır. Hayat Diyarbekirli Yasemin ile Kerküklü Eyüp'ün yolunu Stockholm'de aynı işyerinde çalışırken buluşturmuştur. İşin başında sıradan bir iş arkadaşlığı, sonrasında evliliğe kadar varmıştır.
Eyüp'le Yasemin 10 yıldır evlidir. Miran isminde bir oğulları ile Berivan isminde bir kızları vardır. İsveç'e gitmeden önce tek kelime Kürtçe bilmeyen Yasemin şimdi Kürtçe'nin iki lehçesini, Kurmanci ve Sorani'yi çok iyi konuşmaktadır. Çocukları da öyle.
Üç yıl önce Stockholm'den Diyarbekir'e gelip, Diyarbekir'den de Zaxo ve Hevlêr'e Xabur üzerinden geçerlerken sınırdaki görevlilerin "Bu Allahın Kürdünü nereden buldun. Başka evlenecek biri yok muydu? Memleketinde adam kalmamış mıydı?" diyen polise "Sen ne dediğinin farkında mısın? O benim eşim ve ben de Diyarbekirli bir Kürdüm!" sözü Yasemin'in dönüşte paylaştığıdır.
Anlatılan ve paylaşılan kendi hikayemizdir. Sakın ola ki bunu birileri bölme, parçalama sonra da birleştirme hesabı, kitabı içinde algılamasın.
Dikkat edilirse, anlatının içinde, Saddam ve ekibi Irak'ı Kerkük'ü, Kürtleri, Türkmenleri "hallederken" Türkiye'nin bundan hiç de rahatsız olmadığı hatta Türk aydınlarının da buna tepki vermediği ifadeleri yoktur. Hatta daha da ötesi Kerkük'teki Araplaştırmanın, demografik yapıyı değiştirme gayretlerinin, Kürtleri Kerkük'te adeta azaltmaya yönelik Saddam'vari gayretler olduğu gerçeğinden de söz edilmemektedir. Hatta Saddam Hüseyin döneminde yapılan Kerkük zulümlerinin sadece Kürtlere yönelik değil Türkmenleri de kapsadığından da söz edilmemektedir anlatıda. Çünkü Saddam'ın sarayını şereflendirenler, özel randevularla Saddamla görüşenler anlı şanlı Türk politikacılarıdır, hem de Saddam'ın "anti emperyalistliği" adına. Bunlardan da söz etmiyor anlatı!
Anlatıda sözü edilen bir aile gerçekliğidir. Kerkük özelinde...
Yasemin kız kardeşimdir. Eyüp ise eniştem. Eyüp'ün anası babası, yani kız kardeşimin kayınpederi, kayın validesi, yeğenlerimin dedesi, nenesi, amcaları, teyzeleri Kerkük'te. Onlar Kerküklü. Kürtçe'nin Soranice konuşan Kürtleri. Benim akrabalarım. Yüreğimizin bir tarafı. Bugün Kürtçe'nin Kurmanci lehçesini konuşan bizlerle, eniştemin konuştuğu Sorani'yi birbirine karıştırdığımızda şakayla karışık Sormanci diyoruz paylaştığımız konuşma diline.
Sınırın öte yakasında; Zaxo'da, Hewlêr'de, Süleymaniye'de, Kerkük'te biz Kürtlerin bilcümle akrabaları var. Benimse kızkardeşimden dolayı daha yakın akrabalarım var, Kerkük'te...
Bilmem anlatabildim mi, benim Kerkük meselemi!(ŞD/EÜ)