Fındık işçisi ailelerin yaşadığı, Uzunisa’daki çadır kamp alanında, yaklaşık 150 çadırda, binin üzerinde kişi yaşıyor. Kampta sabah çok erken başlıyor. Misafir olarak kaldığımız çadır, tam 18 kişilik bir aileyi barındırıyor. Urfa’dan gelen ve kan davası nedeni ile isimlerinin yazılmasını istemeyen aileden, bir kadın ve iki çocuk hariç herkes, çalışmak için yola çıkma hazırlığında.
“Bugün tarlaya gitsin”
Tarlaya gidecek olan 12 yaşındaki Dilek de “mecbur olduğum için buradayım, mecbur olduğum için gidiyorum” diyerek vedalaşıyor. Onlar çalışmak için yola çıkıyor, çadır kamp alanındaki yaşama tanıklık etmek için çadırların arasında kayboluyoruz. Aslında çalışanların işe gidiş fotoğraf karesi, birçok yerde benzerlik gösteriyor.
İstanbul’da emekçiler, varoşlardan Mecidiyeköy, Levent, Maslak gibi iş yerlerinin olduğu semtlere, nasıl akın ediyorsa, çadır kampta da tıpkı böyle bir durum yaşanıyor. Servis araçları, yerini kamyonetlere ve minibüslere bırakmış. Fındık emekçilerinin arasında “bugün tarlaya gitsin” denilerek seçilmiş çok sayıda çocuk ve hamile kadınları da görmek mümkün.
Su yok, tuvaletler yetersiz
7’den 70’e fındık toplamaya gidenlerin çadırlardan ayrılması ile alana büyük bir sessizlik yayılıyor. Temizlik ve yemek yapımı için çadır kamplarda kalan kadınların en büyük yardımcıları yine çocuklar. Her yaştan çocuk, gün boyunca çadır kampın yanı başında bulunan 5-6 musluklu lavabolardan bidonlarla çadırlara su taşıyor. Çadır kamp alanında rastladığımız kadınlardan biri yaşadıkları en büyük sorunun temizlenememek olduğunu söylüyor. “Üç haftadır bahçeye çalışmaya gidenler ve üç haftadır yıkanmadılar” diyen kadın, tuvalet sayısının da yetersiz olduğunu söylüyor: Tuvalet için sabahları önceliği çalışmaya gideceklere veriyoruz. Tuvaletler hem çok pis hem de yetersiz. Akşamları da aynen öyle oluyor. Su ve tuvalet yüzünden burada çok kavga çıkıyor
Küçük anneler ve küçük babalar
Fındık bahçesine götürülmeyen, çadır kamp alanında kalan çocukların durumu da bahçedeki çocuklardan çok farksız değil. Hepsi adeta “küçük anne” ve “küçük baba” gibi kardeşlerine bakmakla sorumlular. Mesela, çalışmaya götürülmeyen 10 yaşındaki Leyla, kardeşleri dört yaşındaki Fatma’ya ve yedi yaşındaki Hülya’ya bakıyor. Leyla, doktor olacağını anlatırken kardeşleri de “biz de doktor olacağız” diye ekliyor. Kitap okumayı çok sevdiğini anlatan Leyla’nın bu kez dört yaşındaki kardeşi Fatma söze giriyor: Evet onun dersleri çok iyi. Babam ona karne hediyesi saat aldı. Ancak burada kaybolur diye Urfa’dan getirmedik. Oradan pek bir şey getiremedik. Biz Urfa’ya gitmek istiyoruz.
"Bahçe sahipleri hızlı çalışın diye bağırıyor"
150’ye yakın çadırın bulunduğu kamp alanında gezinirken 10 yaşındaki Mihriban ile karşılaşıyoruz. Çadırında kardeşine yemek yediren Mihriban sadece bir kere bahçeye çalışmaya gitmiş. Akşam saat 6’ya yaklaştıkça bahçe sahibinin “hızlı çalışın” diye kendilerine bağırdığını söyleyen Mihriban “artık gitmiyorum. Her gün midem ağrıyor” diyor. Sonra gülümsüyor ve ayağını göstererek, “Aslında ayağım ağrıyor da inanmazlar diye midem ağrıyor diyorum” diye ekliyor.
“Babam fındıktan kazandığıyla okutacak beni”
Akşam 6’dan sonra fındık emekçileri, çadır kamp alanına dönüyor. Gün içinde burada kalıp su taşıyan çocuklar ve bahçeye giden çocukları hemen ayırt edebiliyorsunuz.
Çalışmak için bahçeye giden 12 yaşındaki Dilek de bahçeden gelmiş ve bu kez de üç yaşındaki kardeşine bakma sorumluğunu almış. Dilek, burada tanıştığımız her çocuk gibi, ileride mutlaka bir meslek sahibi olmak istediğini söylüyor. Bu nedenle de fındık bahçesinde çalıştığını buradan alınan para ile babasının onun okula gönderme sözü verdiğini anlatıyor. Tatil deyince aklına ne geliyor diye sorduğumuzda, biraz düşünüyor, düşünüyor ve “Tatil, fındık işi bitince oturmaktır” diyor.
Bir çocuk baygınlık geçirdi sağlık görevlisi yok
Bahçeden dönen çocuklar, yemekler hazırlanana kadar futbol bahçesine dönüştürülmüş çadır kampın hemen yanındaki sahada futbol oynamaya başlarken, çadır kamp alanından bağrışmalar geliyor. Fındık toplamaya giden ve kalp hastası olduğunu öğrendiğimiz 14 yaşındaki bir kız çocuğu baygınlık geçiriyor ve karga tulumba bir şekilde araca bindirilerek hastaneye götürülüyor.
Çadır kamptaki yetişkinlerden Cemo Erez, kampın sorunlarını anlatıyor: Sağlık görevlimiz yok. Bazı çocuklar ağaçtan düşüyor ayakları kolları yaralanıyor biz kendi kendimize müdahale etmek zorunda kalıyoruz. Sağlık güvencemiz de yoktur. Sorunumuz yoksulluktur. (EK/HK)
Yarın: Çocuk işçiliğinin sonlandırılması için neler yapmak gerekir? Konunun tüm tarafları, anneler-babalar, çocuklar, ziraat odası temsilcileri, uzmanlar bianet’te anlattı.
Mevsimlik Tarım İşçisi Çocuklar Yazı Dizisi
"Fındık Toplamamak Hakkımız", Evrim Kepenek