*Fotoğraf: Basın ofisi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan'ın Kültür Turizm ve Dışişleri Bakanlıkları bütçesi üzerine Genel Kurul konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tarafından kullanılan "soydaşlarım" kelimesini de irdelediği bir konuşma yaptı.
Paylan, "Evet, 'soydaşlar' diyorsunuz, güzel; benim de soydaşlarım var ama ben size "kardeşim" diyorum, bunu unutmayın" dedi.
Konuşmasına insanlık tarihinin dönüm noktası olarak kabul edilen tarım devrimine gönderme yaparak başlayan Paylan'ın sözlerinden satır başları şöyle:
- Medeniyetin doğduğu toprakların mirasçılarıyız. Tarım devrimi bu topraklardan doğdu, biliyor musunuz? İlk yerleşik yaşam bu topraklarda oldu. Ama Tarım Devrimi'nin olduğu topraklarda şu anda biz buğday ithal ediyoruz, mercimek ithal ediyoruz, nohut ithal ediyoruz. Niye, bunu hiç düşündünüz mü? Neden acaba?
'Sanki bunları uzaylılar yapmış'
- Bakın, dünyanın en derin tarihine sahip ülkedeyiz ama baktığımızda bu derin tarihi sanki uzaylılar yapmış gibi davranıyoruz. Sayın Bakan, Urartu'ya bakıyor, Truva'ya bakıyor, Göbeklitepe'ye bakıyor sanki bunları uzaylılar yapmış, o da kendisi gelmiş bunları gösteriyor gibi davranıyor ama size bir haber vereyim arkadaşlar.
- Bakın, bugünlerde bu toprakların mirasçıları var ya, torunları olarak bu medeniyetin, birbirimizle kavga ediyoruz ya, Truva'da kazı yapan işçiler Truva'dan çıkan DNA'larla bakılıyor, eşleştiriliyor, DNA'ları aynı. Yani beş milyon yıl önceki dört milyon önceki dedesinin mezarını kazıyor oradaki işçi. Göbeklitepe'de bakıyorlar, DNA'ları aynı. O yerelde yaşayan halk ile dedelerinin mezarına baktığınızda DNA'ları aynı.
'Bir ülkenin soydaşları değil, yurttaşları olur'
- Dışişleri Bakanımız Plan ve Bütçe Komisyonu'na geldi, ne yaptı biliyor musunuz? Ben "Ya, soydaş deme ya, bir ülkenin soydaşları olmaz, vatandaşları olur." diye yıllardır kendisine çağrı yapıyorum. Bu yıl "Yetmez" demiş, 15-20 kere "Soydaşlarımız için şunu yapıyoruz, soydaşlarımız için bunu yapıyoruz" dedi.
- Sayın Bakan, sizin koltuğunuzda bundan tam yüz on yıl önce kim oturuyordu biliyor musunuz? Ermeni olan bir Bakan oturuyordu, Ermeni kimlikli bir Bakan oturuyordu ve düşünün ki o Bakan, şu anda çıksa dese ki: "Ben şuradaki soydaşlarımız için bunu yapıyorum, şu soydaşlarımız için bunu yapıyorum." Hoşunuza gider mi? Gitmez. Bir ülkenin soydaşları değil, yurttaşları olur."
TIKLAYIN - Türkiye'nin seçim yönü: Üç senaryo
'Benim de soydaşlarım var ancak...'
- Başaramadığımız şey çok kimlikliliği, çok inançlılığı içselleştirmek ve eşit yurttaşlığı sağlamak. Az önce Milliyetçi Hareket Partisi temsilcileri konuştular, hep soydaşlarından bahsettiler. Evet, "soydaşlar" diyorsunuz, güzel; benim de soydaşlarım var ama ben size "kardeşim" diyorum, bunu unutmayın.
- Bir arada ve buradaki tekçiliğin çözülmesinin anahtarı Türkiye'dir arkadaşlar. Milliyetçilikler milliyetçiliği doğurmuştur; Türk milliyetçiliği Rum milliyetçiliğini, Yunan milliyetçiliğini doğurmuştur; Yunan milliyetçiliği Türk milliyetçiliğini beslemiştir, Türk milliyetçiliği Ermeni milliyetçiliğini beslemiştir.
- Bakın, biz parçalanmışız. Bunun çözümü neresi? Türkiye. Hâlâ bu topraklarda Ermeni yaşıyor, Rum yaşıyor, Kürt yaşıyor, Süryani yaşıyor, Türkmen yaşıyor ve hâlâ sorunların çözümü burada arkadaşlar. Yunanistan'la bu sorun çözülemez, Ermenistan'la da bu sorun çözülemez. Ama bu sorunu biz Türkiye'de çözebiliriz. Eğer Türkiye'de çoğulcu, çok kimlikli bir yaşamı başarabilirsek, emin olun, Suriye de demokratikleşir; Ermenistan, Azerbaycan da demokratikleşir; tıpkı otuz yıl önce olduğu gibi Erivan'da Azeriler yaşar, Bakü'de Ermeniler yaşar arkadaşlar. Bunu başaramadığımız sürece emperyalist güçler bundan menfaat devşirir, tıpkı bugün olduğu gibi.
- Gelin, toplumsal barışımızı çoğulculukla, demokrasiyle sağlayalım; bölgesel barışımızı, herkesi eşit görerek "eşit yurttaşlık" tanımıyla sağlayalım. Bunları başaramadığımız sürece, değerli arkadaşlar, birbirimizle kavga edip dururuz ama Türkiye'miz kaybeder, bölgemiz kaybeder.
(PT)