Roboski'den dokuzuncu hayat hikayesi...
İstatistik değil "insanım"! Benim de bir hikayem var...
Ben Selam Encü'yüm;
Annemin göz bebeği, evin ilk çocuğuydum...
"Roboskî'de hamuru acı ile yoğrulmamış hikâye yoktur" demişti ya Yüksel, doğrudur. Fakat "bizi mutlu kılan şey şartlardan çok, ruhumuzdur" demiş Voltaire; acı ile yoğrulmuş ama mutluyduk...
İçine kapanık sayılırdım, utangaçtım...
Bir kız sevdiğimi en yakın dostum Ferhat'a bile söyleyememiştim. Allah'tan o dalıp dalıp gidişlerimi fark etmişti de kaynayan içimi dökecek bir gönül bulmuştum...
İki yıllık inşaat bölümünü bitirmiş, inşaat mühendisliğine geçiş için sınava hazırlanıyordum. Sınava giriş parası istediğimde babam "biraz beklememi" söylemişti; bu söz yokluğun diğer adıdır Roboskî'de ve bu sözü duyan her evlat gibi ben de babama kaçağa gitmem için müsaade etmesini söyledim. Daha önce hiç kaçağa gitmemiştim, babam direndi, göndermek istemedi. Çok ısrar edince çaresiz gönderdi...
Yoldayken 40 lira için beni bu karda kışta kıyamette, kelle koltukta bu sefere çıkaran düzene her nefesimde lanet ettim. Bu ilk kaçağımdı, sonum oldu!
Göğün gündüz gibi aydınlanması ile bir araya toplandık. Kaçakçı olduğumuzun işaretiymiş bu, asker bilirmiş... Bilirmiş de tepemize kıyamet gibi yağan ateş gülleleri neydi?
Ciğerime kadar yaktı bomba, göğsüm paramparça savruldu kayalıklara. Kimseye duyuramadım sesimi, sükûtumun çığlıkları arşa değmekteydi oysa...
Annem haber almış. Etrafın ateşe verildiğini söylemişler. Kimse 'oğlun yandı!' diyememiş, nasıl desinler ki! Yağmur-çamur dememiş, ilikleri üşüten soğukta onca yolu koşarak gelmiş, Roboskî'nin diğer anneleri gibi...
Bizden geriye kalan parçalar toplanıp katırlara yüklenirken, kadınlar üşümesin diye yakılan ateşe iki kere atmış kendini annem, zor tutmuşlar...
Paramparça olmuş ve yanmış bir sürü ceset içinde oğlunu aramış, ona en kısasını göstermişler, 'oğlum uzun boyludur' demiş, 'beni öperken hep eğilirdi' demiş. Beni ayaklarımdan tanımış annem, arza basan bütün ayakları sıralasanız benim ayaklarımı bulabilir aralarından...
Ölmüş bir evladın yüzünü görememek nasıl büyük bir acıdır bilir misiniz? Ben annemden bilirim...
"Kekê Can"ım Ferhat'la beş aydır görüşmüyorduk, çok özlemiştim onu, helalleşemeden ayrıldık...
Sevdiğime, "yağmur damlacığıma" söyleyin; melekler getirene dek cennette onu bekleyeceğim...
Ben Selam Encü'yüm, mühendis olacaktım. 23'üncü yaşıma giremedim, bir bahar daha göreydim ne olurdu?!
...
Belki kızacaksınız ama bir çift sözüm var;
Eğer beni öldüren bombalar adalet'i de öldürmediyse,
Adalet talep ediyorum...
Herkesin hakkı değil mi adalet?
Yoksa
O kocaman, pahalı bombalarını beni öldürmekte harcadığı için devletten özür dilemeli,
Hedefi şaşırmayıp beni öldürdüğü için Genelkurmay'a teşekkür mü etmeliyim!?
* Roboskiye Adalet Platformu Uludere'nin bombalanarak öldürülen Roboski ve Gülyazılı 34 insanın hayat hikâyesini yayınlıyor. 34 gün boyunca her gün yayınlanan bu hikâyeler Cumhurbaşkanlığı Başbakanlık, Adalet bakanlığı ve İçişleri Bakanlığına faks ve mail yoluyla gönderiliyor.