Bunun da ötesinde Özgürlükler Ülkesi'nden söz ediliyor. Sözcüklerin içi boşaltılıyor. Özgürlük için bedel ödeyenler unutturuluyor, onun yerine elindeki cep telefonuyla "özgürleşen" imgeler yaratılıyor.
Bu nedenle KATAGİ'nin kampanyası iyi bir karşı çıkış, önemli bir noktaya dikkat çekiş, gerekli bir sorgulama. KATAGİ bu kampanyayla, özgürlük kavramının içinin boşaltılmasına karşı çıkarken, kadınların özgürlük üzerine düşünmelerini sağlamayı da amaçıyor. Kampanya önümüzdeki günlerde bir basın açıklamasıyla başlayacak. Ardından tişörtler basılacak, özgürlük masaları kurulacak. Kadınlara "özgür müsün" sorusu da dahil çeşitli sorular sorularak, özgürlük üzerine düşünmeleri sağlanacak.
Kampanya, İstanbul, Batman, Diyarbakır, Ankara ve pekçok şehirden kadınların Özgürlük Yürüyüşü gerçekleştirerek Konya'da buluşmalarıyla sona erecek.
KATAGİ'nin kampanya için yayınladığı çağrı metni şöyle:
Özgür Değilim
Dünyada savaş rüzgarı estiren güçler bir tanrıçaya tapıyorlar. Taştan bir tanrıça. Kuzey Amerika'da. Adı Özgürlük. Her gün onun için kurbanlar veriliyor. Ortadoğu ve Latin Amerika başta olmak üzere, dünyanın her köşesinde onun korunması ve doyurulması için yüzlerce insanın kanı akıtılıyor. Yetmiyor. Özgürlük tanrıçası adına, özel toplama kampları binlerce insanla dolduruluyor. İdam mahkemeleri kuruluyor, işkence yasallaşıyor. Doymuyor tanrıça. Tüm dünyayı tehdit ediyor.
Bizler ise olup biteni şaşkın şaşkın izlerken, ekran değişiyor, koşan gençler çıkıyor karşımıza. Büyük bir enerjiyle duvarları deliyorlar. "Harekete Özgürlük". Sonra bir başka reklamda "Özgürlük İçin" sözünü duyuyoruz. Derken bir kız çıkıyor. "Özgürüm" diyor.
Filmler başlıyor, diziler, şarkılar... Herkes özgürlükten dem vuruyor. Sanki bombalar patlıyor beynimizde, ruhumuz makineli tüfeklerle taranıyor, belleğimiz parçalanıyor. Yeni sunulan özgürlük modellerini kabulleniyoruz sessizce. "Karşı çıksak bizi de öldürürler mi acaba?" diye soruyoruz kendi kendimize. "Tüm bu gördüklerim, duyduklarım gerçek mi?
Dalga mi geçiyorlar? Yoksa kabus mu görüyorum." Biri kulağımıza fısıldıyor sinsice "Biri Seni Gözetliyor.
İnsanlar Özgürlüğü Oynuyor
Korkma. Özgürlük İçin Korkuyoruz. Unutuyoruz. Alışıyoruz. Kelimelerin anlamları yitiyor. Yaşamın anlamı. Bizim anlamımız... Film sahnesindeyiz artık. İnsanlar özgürlüğü oynuyor. Her yer kan. Her yer para. Her yer kredi kartı. Her yer kola. Her yer kot. Her yer cep telefonu. Her yer kamera. "İşte" diyorlar. "Bundan başka özgürlük yok." İnsanlarin birbirinden uzaklaştığı, yalnızlaştığı, birbirinin acısına sırt çevirdiği, gözyaşlarını silmediği bir yaşama, özgürlük adını veriyorlar. "Fedakarlık" diyerek doldur cebini. Merhamet diyerek işkence yap, öldür... Özgürlük diyerek zincirle dünyayı... Bırak ruhunu zincirleyelim," diyorlar... Özgürlük tanrıçasının taştan eli boğazımızı sıkıyor...
Keşfetme ve aşma yolculuğu
"Hayır" İlk çığlık bizden geldi. Tarihin en eski kölelerinden. Kadınlardan. Sonra, el yordamıyla bulduk birbirimizi. Zincirlerimize dokunduk. Hepsi gerçekti. "Hayır, biz özgür değiliz" diyerek konuşmaya başladık. "Ellerimizdeki cep telefonuna, içtiğimiz kolalara, cebimizdeki kredi kartına ve giydiğimiz markalı kotlara rağmen." Her gelen kendi tutsaklığını anlattı. Kalabalıklaştık. "Özgürlük demeyin. Canımız acıyor. Binlerce yıllık bedellerle büyütülen özgürlük çiçeğini kanatıyorsunuz" diyerek büyüttük çığlığımızı.
Ama kabus sürüyor. Büyük çoğunluk hala ekranlardaki modellerle meşgul. Biz ise birbirimizin yaralarını anlamaya çalışarak, zincirlerimizi zorlayarak, özgürlüğün izini sürmeye çalışıyoruz. Belleğimizde güneş yüzlü kadınlar canlanıyor arka arkaya... Zenobia, Şukufe Nihal ve Mary Wollstoncraft. Jeanne d'Arc'ın sesi alev alev yanıyor: "Bu yolculuk tutsaklıklari keşfetmek için yapıldı ve hep öyle devam etti.." Hildeburg Von Birgen yürüyor, Hayganuş Mark da yanında. Yalnız o mu? Aleksandra Kolontay, Sojourner Truth, Afife Jale, Leyla Kasım ve Emma Goldman. " Sadece keşfetme değil, keşfedilen tutsaklıkları aşma yolculuğu" diyorlar. Frida Kahlo ve Sabiha Sertel el eleler. Tanya da yanlarında. Flora Tristan ve mücadele arkadaşları hep beraber geliyorlar. Camille Claudel fısıldıyor. Sesi hepimizin kulaklarını dolduruyor. " Dokunduğun herşeyi anlaman gerek. Anlamadan özgürlük olmaz." Adı yasak olanlar ne kadar kalabalık.. İsimsizler..
Ve tanrıçalar. Onlar herkes adına konuşuyor: "Biz kadınlar, bu yolculuğun en eski sahipleriyiz. Silahımız, paramız, iktidarımız olmasa da, özgürlük arayışımızı çaldırmayız." Şimdi hepsi çevremizde. Hazırlanıyoruz. Kabustan uyanma yürüyüşüne.
Yakında tüm Türkiye, kadınların özgürlüğe tutkun sesini duyacak. Sesinizi sesimize katmak, tutsaklıklarımızı ve özgürleşme arayışlarımızı yeniden ifade edeceğimiz "Ben Özgür Değilim" kampanyamıza katılmak ister misiniz?
KATAGi
Tel: (212) 249 37 74
Email: [email protected]