Ayris Alptekin, Albina Özden, Fehime Seven, Sefa Tokgöz ve Nazlı Bulum ile GalataPerform’un “Yeni Metin Yeni Tiyatro” projesinin “Liseli Gençler Oyun Yazıyor” atölyesi sayesinde ürettikleri işlerle tanışmıştım. Geçen yıl ödüllü film “Mavi Dalga” ekibinde olduklarını duyduğumda çok sevindim. Ardından bu yıl Gezi Parkı’nda yaşadıklarına dair çektikleri “Ben Bir Slogan Buldum: Annem Benim Yanımda” belgeseliyle daha 20 yaşına bile girmeyen gençlerin neler yaptığını merak ettim ve ekibi, “Mavi Dalga”nın gösterimi için Berlin Film Festivali’ne gitmeden yakaladım.
Ayris, 1992 doğumlu, İstanbul Üniversitesi, Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü'nde son sınıfta okuyor. Albina, 1995 doğumlu, Adıgüzel Güzel Sanatlar Lisesi Tiyatro bölümü mezunu, tiyatro sınavlarına hazırlanıyor. Fehime 1994'lü, Bilgi Üniversitesi'nde Bilgisayar Mühendisliği okuyor. Sefa 1992'li, İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji bölümünde üçüncü sınıfta. Ve Nazlı 1992'li doğumlu, Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü üçüncü sınıfta okuyor.
Oyunlar yazıyor, sahneliyorlar...
Bu beş genç, 2009’da bahsettiğim "Liseli Gençler Oyun Yazıyor" atölyesinde bir araya geliyor. Nazlı, Ayris ve Albina aynı güzel sanatlar lisesinde okudukları için zaten arkadaşlar. İlk sene yazdıkları kısa oyunlar, İBB Şehir Tiyatroları Genç Günler'de okuma tiyatrosu olarak; 2010 yılında ikinci kısa oyunları GalataPerform'da sezon boyunca sahneleniyor. Aynı yıl Fehime'nin yazdığı “Türkiye Kayası”, Şehir Tiyatroları repertuarına alınıyor.
Atölyelerin bitmesiyle dramaturg ve akademisyen Ceren Ercan yönetiminde GalataPerform'da kolektif performanslar yapmaya başlıyorlar. GalataPerform bünyesinde Ercan yönetiminde “5 Yazar 5 Balkon”, “Böyle Şeyler Neden Alışveriş Merkezlerinde Olmaz?”, “Sen de Mutlu Olma Amy” adlarında kolektif performanslar gerçekleştirdiler, ki bunlardan ikisini izleyen biri olarak söyleyebilirim ki; o zaman da beni şimdiki kadar şaşırtmış ve mutlu etmişlerdi. 2010’da, geçen yılın çok konuşulan filmlerinden biri olan “Mavi Dalga”nın yönetmenleriyle tanışıp film ekibine dahil oluyorlar.
Ve son olarak “Ben Bir Slogan Buldum: Annem Benim Yanımda” adlı belgeseli çektiler. Sinema üzerine çalışmaya devam edeceklerini söyleyen ekiple yaptığımız söyleşinin her satırında umuda rastlayacaksınız...
“Gezi'de oluşan duyguyu unutmamak istedik”
Gezi direnişi boyunca çektiklerinizi film yapmaya nasıl karar verdiniz?
Başta, başka birçok insan gibi kendimiz için kayıt yapıyorduk. Büyük bir hareket olduğunun ve olacağının farkındaydık ve kişisel bir arşiv olarak düşündük. Film yapma fikri yoktu, belki sosyal medyada paylaşırız diyorduk bu kayıtları, o kadar. Direnişin ilk haftasının sonunda Gezi hareketi bazı programlara konu oldu. Özellikle “90 Kuşağı” üzerine birçok program yapıldı. Neticede hayatımıza bir sürü tanım girdi; apolitik, Y kuşağı, helikopter anneler… Biz de bu kuşağa ait olduğumuz için kendi aramızda da bu konuyu konuşmaya başladık, böylece belgesel fikri ortaya çıktı. İlerleyen süreçte anne babaların Gezi'de aktif olmaya başlamasıyla, anne zinciriyle, yani sürecin gelişmesiyle, belgesele dair tasarımız da gelişti ve şekillendi aslında.
Direniş devam ederken filmi bir an evvel çekme fikrinin altında ne vardı? Neden biraz daha beklemediniz?
Bizim asıl ilgilendiğimiz istediğimiz şey, yaşanan olaylara dair var olan görüşleri en sıcak halleriyle belgelemekti. Her an her şeyin de çok hızlı değiştiği bir süreçti… Ailelerin ve arkadaşlarımızın gündeme dair o anda ne hissettiğini merak ediyorduk. Aynı insanlarla şimdi konuşsak belki başka yorumlar ortaya çıkar. Çünkü üzerinden zaman geçti, herhangi bir arkadaşımızın parka ilk gittiğinde ne hissettiğini o zamanki anlatışıyla, şimdiki anlatışı aynı olmayacaktır. Aslında başka bir deyişle biz, Gezi'de oluşan duyguyu bir anlığına kaydetmek, unutmamak istedik.
“En önemli çıkış noktası aileler”
Film direnişi anlatıyor ama direniş özelinde neye odaklanıyor?
Bizim için en büyük çıkış noktası aileydi. Muhafazakar yapının ya da her zaman yönetimin en küçük yapı taşı olarak görülen aile kavramı yeni bir şeyi pratik etmeye başladı. Aileden beklenen "Aman yavrum karışma" zihniyeti çok uzun sürmedi.
Ailelerimiz de alanlara gelmeye başladı. En azından bizim gördüğümüz en büyük toplumsal hareketti, bir de anne babalarımız da işin içindeydi. O yüzden, Gezi ve sonraki süreçte aile ve toplum yapısında nasıl bir değişim umudu doğmuş olduğuna odaklanmaya çalıştık.
Gençlerle ve aileleriyle konuştunuz. Bu süreçte karşılaştığınız zorluklar ya da ilginç anlar var mı?
Süreç boyunca yaşadığımız en temel sıkıntı çatışmalar ve eylemler esnasında çekim yapmaktı. Kamera deneyimimiz azdı, ki eylemlere gelen muhabirler bile ne şartlarda çalıştı…
Zamansal olarak da alandaki süreci takip ederken röportajlara devam etmek çok kolay değildi. Röportajlarda ise hiçbir sıkıntı yaşamadık. Konuştuğumuz ailelerin ve arkadaşlarımızın tümü açık yüreklilikle bizimle bütün süreçlerini paylaştılar. Bizim için ilginç olan anlar da, aile üyelerinin kendi aralarında ilk defa fark ettikleri anlara tanık olmaktı. Biri bir olayı anlatıyor mesela, annesi "Sen böyle bir şey mi yaşadın?" diyor. Oradan konu 80'lere geliyor…
Neticede anlatmalarını istediğimiz şey kendi kişisel tarihleriydi, oradan hareketle yaşarken yazılan tarihe nasıl baktıkları… Çekimleri evde yapmak tercihimiz de bunun bir parçası. Aileleri gündelik hayatları içinde görmeyi önemsedik.
Bu yaz bir film çekme fikriniz var mıydı yoksa Gezi direnişi yaşanınca kendiliğinden mi gelişti?
2012’den beri sinema alanında çalışıyoruz biz. Bu çalışmalar kendi içimizde atölye yapar gibi sürüyor. Bu atölyelerimizde çektiğimiz bir iki şey, ortaya çıkmış bazı fikirler vardı. Ama yazın bir uzun metraj film yapma planımız yoktu, kendiliğinden gelişti diyebiliriz.
“Gezi’den önce daha yalnız hissediyordum”
Gezi Parkı direnişi sizin için ne ifade ediyor?
Fehime: Her haberde karşılaştığım her olayda, anlamı da değişiyor benim için. Facebook'ta Twitter'da hemen herkesin artık korkmadan politik bir duruş sergilediğini görmek çok mutluluk verici benim için. Kaypaklığımız azaldı. Ama mesela okulda bir saat önce Gezi anılarımızı konuştuğumuz arkadaşım bir saat sonra kantin boykotuna katılmayıp, “Ya çok saçma. Bana ne?” dediğini görünce hangisi gerçek diye sorguluyorum açıkçası.
Nazlı: Gezi’den önce daha yalnız hissediyordum sanırım. Şimdi üzerinden birkaç ay da geçti; sokakta, okulda, evde hissettiğim, eskiden var olmayan bir güven hissi var. Hem kendimi ifade etme konusunda, hem de kurduğum ilişkiler anlamında.
Çünkü Gezi kadar büyük bir birlik duygusunun kimseden kolay kolay eksilebileceğini düşünmüyorum, muhtemelen onun etkisi. İnsanların birlikte kalmak adına birbirini daha fazla anlamaya çalıştığını düşünüyorum artık. Umutluyum o yüzden, her anlamda.
Albina: Gezi sürecinde ailem, arkadaşlarım, tanıdığım ya da tanımadığım herkesle gerçek bir ilişki kurduğuma inanıyorum. Hiç tanımadığın biriyle yardımlaşmak ya da aynı sloganı atmak ister istemez insana bir güven veriyor. Hem bulunduğun yeri seviyorsun hem de yaşamak için umut besliyorsun. Gezi; bana sokakta, otobüste, ya da meydanda yalnız olmadığımı hatırlattı.
Ayris: Umut etmenin insanı ne kadar güçlendiren bir şey olduğunu hatırladım. Başka bir hayat gerçekten mümkün olabilir. Oh be diyordum sürekli, yapılabilecek başka şeyler de varmış. Bundan bir ay, bir yıl ya da on yıl sonra Gezi'ye dair nasıl tanımlamalar yapılacak bilemiyoruz. Ama herkesin Gezi Parkı'nın ortasında sıkışmış, asılı kalmış bir hayali var.
Sefa: Derslerden, televizyonlardan, solculardan duyduğum ve hiçbir zaman Türkiye'de şahit olmadığım bir ortamı orada gördüm. İlk defa hissettiğim bir şeye benimle birlikte oradaki insanların da hissettiğini gördüm, bunun samimiyetine inandım. Birlikte hissetmenin gücünü anladım. Başka hiçbir etiketin öneminin olmadığını anladım.
Film !f İstanbul'da ilk gösterimini gerçekleştirecek. Sonrası için filmle ilgili planlar neler?
Bizim en büyük hayalimiz olabildiğince çok insana ulaşmak. Üniversiteler, mahalleler, forumlar gibi birçok yerde gösterim yapmayı planlıyoruz. Bir yandan da filmin yurtdışı festivallerinde de bir yolculuğu olmasını hayal ediyoruz. Fakat şu an, !f sonrası için kesinlik kazanan bir gösterim planımız yok. (NB/EKN)
* İlk gösterim: 14 Şubat - Saat 17:00 - Fitaş Sineması Salon 1
** Filmin web sitesi için tıklayınız