*Fotoğraf: Can Candan
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'nün, üniversiteye "bir gecede" kurulan iki fakülteden biri olan Hukuk Fakültesi için 16 Temmuz'da açtığı kadro ilanı belli kişileri tanımlar nitelikte.
Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) 9 Mart'ta duyurduğu Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'e aykırı "tanımlamalar" içeren bu ilan kapsamında, üç "Dr. öğretim üyesinin atandığı" atanmış rektör Naci İnci tarafından sözlü olarak duyuruldu. Bu kişilerden birinin Muzaffer Eroğlu olduğu biliniyor.
Ancak İnci'ye istifa çağrılarını her gün Üstün Ergüder Meydanı'nda tuttukları nöbetlerde yineleyen Boğaziçi akademisyenleri, Hukuk ve İletişim Fakültelerinin kadrolaşma için kullanıldığı görüşünde.
TIKLAYIN - Boğaziçi akademisyenlerinden üç yeni dava
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı ve Üniversite Yönetim Kurulu (ÜYK) Üyesi Prof. Dr. Ünal Zenginobuz, Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Gürel ve avukat Fırat Kuyurtar fakültelerin kurulmasından kadro ilanının açılmasına giden süreci bianet'e anlattı.
Süreç nasıl işledi?Boğaziçi Üniversitesi Hukuk ve İletişim Fakülteleri, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Resmî Gazete'de yayımlanan kararıyla 6 Şubat'ta açıldı. YÖK de 11 Şubat'ta Prof. Dr. Selami Kuran'ı yeni kurulan Hukuk Fakültesi'ne dekan olarak atadı. Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Öğretim Üyesi Muzaffer Eroğlu, 21 Nisan'daki Senato toplantısına henüz ortada bir bina olarak dahi bulunmayan Hukuk Fakültesi'nin senatörü olarak katıldı. Son olarak bu fakülte için 16 Temmuz'da hem araştırma görevlisi hem de öğretim üyesi kadro ilanı verildi.
Bu ilanla üç "Dr. Öğretim Üyesi" kadro şartında da adayların "doktoralarını yurtdışında İngilizce dilinde yapmış olmaları" istendi. Doçent kadrosu ilanında ise adayın "lisansüstü tezlerinden en az birisini tahkim hukuku alanında yapmış olması" şartına yer verildi. Ticaret Hukuku Anabilim Dalı için verilen ilanda istenen şartların ise Dr. Muzaffer Eroğlu'nun akademik nitelikleriyle örtüştüğü ortaya çıktı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in yanıtlaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) önerge verip "Bu özel kişi kimdir?" diye sordu. | |
"Her şey gizlice yapılıyor"
Prof. Ayşe Gürel: "Bu ilandaki şartları dikkatlice inceleyen herkes rahatlıkla görebilir ki ilandaki kadrolar için istenilenler genel şartlar ya da nitelikler değil. Aranan şartlardaki detaylar, belli kişileri tanımlar durumda. Bu ilanlardaki kişiye özel tanımlamalar ile Hukuk Fakültesine sadece belli adayların başvurabilmesi, diğerlerinin başvuramaması, başvursalar bile kadroya alınmamaları için bir gerekçe oluşturma amacı güdülmüş gibi.
"Kadrolaşma için yapılan bu tür kişiye özel ilanlar kamu vicdanına sığmayan ve yasal süreçlerle engellenmesi gereken girişimlerdir. Kadroya kaç kişi başvurdu, jüriler kimdi? Nasıl değerlendirme yapıldı? Kimler kadroya atandı? Bunların hiçbirini bilmiyoruz. Her şeyin gizlice yapılıyor olması da ayrıca son derece rahatsızlık verici. Hak etmedikleri yerlere hukuksuzlukla gelmeye çalışan kişiler hiçbir yerde tutunamaz.
YÖK "habersiz" mi?
Prof. Ünal Zenginobuz: "Gerek kuruluşu itibariyle gerekse takip eden işlemler bakımından Hukuk Fakültesiyle ilgili işlemlerin tümü ilgili kurul ve komisyonlardan kaçırılarak yapılıyor. Melih Bulu ve Naci İnci dönemindeki tüm diğer kadro ilanları, olması gerektiği gibi ÜYK'den geçti. Bir tek bu Hukuk Fakültesi kadroları geçmedi. Bunlar ÜYK tutanaklarıyla sabit! Bu ilanda ÜYK kararı yok.
"Ortada maalesef YÖK'ün de dahil olduğu, gizlice yapılan bir şey var. İlanlara kabaca göz attığınızda bile YÖK'ün kendisinin yasakladığı özel bir kişiye işaret etmek konusunda eleştirilecek ne varsa hepsinin olduğunu görüyorsunuz. YÖK'ün bu yapılanlardan bir bütün olarak habersiz olması mümkün değil, her şeyin YÖK'ün bilgisi dahilinde yapılmış olması kuvvetle muhtemel.
TIKLAYIN - YÖK "rahatsız" oldu, yönetmelik değişti
Bu kadar veri ışığında, yapılanları Boğaziçi'ne karşı taammüden girişilen bir kadrolaşma, bu yolla ele geçirme teşebbüsü olmak dışında yorumlamak mümkün mü? Ortada Boğaziçi'ni tamamen mesnetsiz bir şekilde gayrimilli ilan etmiş olan ideolojik bir yaklaşıma eklemlenmiş, bu fırsatla Boğaziçi'yle bağlantılı çeşitli türde kişisel menfaat peşinde koşan, bu teşebbüsü hayata geçiricileri olarak çeşitli şekilde nemalanmak isteyenler olduğu anlaşılıyor.
"Bu amaca yönelik olarak akademiye ters düşen ne kadar kavram, eylem varsa onlar kullanılıyor, hayata geçirilmeye çalışılıyor. Usul, kural, kanun dinlemeden hukuksuz davranılıyor, yapılan hukuksuzluklarda ısrar ediliyor.
"Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birine mesnetsiz bir yaklaşımla ve bu kadar hukuksuzlukla yaklaşıyorsanız, amacınız sadece ele geçirmek ya da yok etmek olabilir. Bu nitelikleri haiz bir girişimin Türkiye için, Boğaziçi'nde verilen evrensel akademik ilkelere dayalı, nitelikli eğitime aç gençlerimiz için hayırlı hiçbir sonucu olamayacağı da açık."
Kanunda görev senatonun
Avukat Fırat Kuyurtar: "Hukuk Fakültesi eğitim öğretim esaslarının Senato'da belirlenmesinin ardından bu fakülteye yönelik atama yükseltme şartlarının oluşturulması gerekiyordu. Bu şartlar belirlenirken de okulun bütünlüğüne zarar vermemek için diğer fakültelerin görüşlerinin alınması lazımdı. Bundan sonra ancak bir kadro ilanına gidilebilirdi. Bu sıralamaların hiçbiri izlenmedi.
Boğaziçi sanki Türkiye'nin en köklü üniversitelerinden değilmiş ve yeni kurulmuş gibi, kervan yolda düzülür mantığıyla tamamen kadrolaşma amaçlı bakılıyor. Bu fakülteleri zaten bu yüzden dava ettik. Yükseköğretim Kanunu diye bir kanun var ve bu kanunda senatoya görev verilmiş.
"Senatoyu bu konuda çalıştırmamak ne demek? Takdir hakkını keyfi kullanabileceğiniz, kişilerin liyakatini değil de sadakatini öne çıkaran birtakım atama yöntemleri izliyorsunuz demek. Eğer bu ilana dayalı olarak atamalar yapılırsa hukuki yollara başvuracağız."
Dört günde iki fakülteProf. Ünal Zenginobuz, Boğaziçi'ne Hukuk ve İletişim Fakültelerinin nasıl kurulduğunu da şöyle hatırlattı: "Üniversitenin hiç haberi olmadan bir gecede açılan iki fakülte var ortada. Sonradan ve ancak açılan dava nedeniyle mahkeme kararıyla istenen belgeler aracılığıyla haberdar olup görebildiğimiz bir paragraflık bir yazıyla o sıradaki Rektör Melih Bulu 3 Şubat'ta YÖK'ten iki fakülte açılsın diye talepte bulunmuş. "Bu karar, gerçekten o tarihte yapılıp yapılmadığı tam anlaşılamayan bir YÖK Yürütme Kurulu toplantısında, hemen ertesi gün, yani 4 Şubat'ta YÖK'ten geçip Cumhurbaşkanlığı'na iletilmiş. "Cumhurbaşkanlığı da bir gün sonra, yani 5 Şubat'ta fakülteleri kurma kararı almış; 6 Şubat'ta, yani hemen ertesi gün de karar Resmi Gazete'de yayımlanmış. Yani üç günde iki fakülte tepeden indiriliyor, dördüncü gün de ilan ediliyor!" | |
(DŞ)