Ne ki, Peron aynı Peron değildir artık. Sol topluluklar havalimanı kapısından uzaklaştırılırken bir kargaşa çıkar. Üç kişi ölür, yüzden fazlası yaralanır. Ezeiza Katliamı, sonradan Triple-A, 3A ya da AAA olarak ünlenecek Arjantin Anti-Komünist Alyansı'nın damga vuracağı günlere uzanan yolu açar. Juan Peron ertesi yıl ölecek, cumhurbaşkanlığı görevini Isabel Peron üstlenecektir. İçişleri bakanlığındaysa, Triple-A şefi López Rega vardır.
Bugünün temsilciler meclisi üyesi Fernando 'Pino' Solanas, "74 karanlığı" ortasında yeni bir film hazırlığındadır, "Los Hijos de Fierra" . Filmin post-prodüksiyon çalışmaları "neredeyse yeraltında" tamamlanır. Peronist sol entelektüellerin çoğu gibi Solanas da Triple-A'nın hedefi olduğundan, stüdyoya onun orada olduğunu kimsenin tahmin etmeyeceği gün ve saatlerde girip çıkar.
23 Mart 1976 gecesi Solanas ve müzisyen Astor Piazzolla, Charcas ve Parana sokakları köşesinde kalan bir lokantada buluşur. Gece yarısından sonra Solanas, evinin bulunduğu Belgrano semtine giden bir otobüse binmek üzere 9 de Julio caddesine çıkar. Bir tuhaflık olduğu bellidir. Yolda, birkaç tank görür. Ertesi günün ilk saatlerinde haber gelir. Jorge Rafael Videla başkanlığındaki cunta iktidara el koymuş, "Ulusal Yeniden Yapılanma Süreci" başlatılmıştır. Cunta, Şili'dekine benzer darbe gerekçelerine sahiptir. Ülkenin dayandığı "Batılı ve Hıristiyan' değerleri tehdit eden siyasal, iktisadi ve ahlaki çöküşü durdurmak.
Solanas, Latin Amerika'da kalmak ister. Meksika ve Venezüella'yı dener, ancak bu ülkelerden orada oturup çalışmasını sağlayacak bir vize alamaz. Madrid, Barcelona, Paris serüveni başlar böylece.
Solanas'ın ifadelerini Pagina12 gazetesinin Otuzuncu Yıl özel ilavesinden aldım. Bunun gibi pek çokları, bugünlerde gazete ve dergilerde geniş yer kaplıyor, radyo ve televizyon kanallarından yansıtılıyor. Askeri darbe ve belleklerin direnişi, 24 Mart 2006'da 30 yaşına basıyor.
Otuz Yıllık Mücadele
24 Mart 1976'dan bugüne, mücadele dolu bir otuz yıl yaşadı Arjantin. 1978 FIFA Dünya Kupası'nın Arjantin'de düzenlenmesine karşı kampanya öyle ses getirmişti ki, dünya futbolunun gelmiş geçmiş en önemli yıldızlarından Hollandalı oyuncu Johann Cruyff, maçlara çıkmayacağını ilan etmişti.
Adolfo Perez Esquivel, diktatörlüğe karşı mücadelesiyle 1980'de Nobel ödülü aldı.
1981 başlarındaki Plaza de Mayo mitingi, aynı yılın ortasında tüm büyük siyasal partilerin hukuk devletine dönülmesini talep eden ortak çağrısı, dönüm noktaları oldu. 1982'nin mart ve aralık aylarındaki kitlesel mitingler yüz binleri buluşturdu. Plaza de Mayo Anneleri'ni zaten biliyoruz da, 1983 yılı ağustos ayında, askerler iktidardan daha tam ayrılmamışken, yargıç Nicosio Dibur'un cunta üyesi Massera'ya açtığı davaya değinmeden olur mu? Emilio Eduardo Massera, yaşanan işkence ve cinayetlerin yanı sıra, terör çetesi Triple-A ile rabıtasından dolayı suçlanıyordu.
Darbecilerin giderayak, 20 Ağustos 1983'te yayınladıkları kendilerine dokunulmazlık veren kanun, on binlerin katıldığı mitingler sayesinde aynı yıl iptal edildi.
2001 sonundaki halk ayaklanması ise, yargılamaların tamamlandığı 1985 yılına değin yakalanmamış olanları affeden Punto Final kanununun iptaline giden yolu açacaktı.
Plaza de Mayo Anneleri, geleneksel perşembe yürüyüşlerinden ayrı, her yılın bir günü 24 saat süren Direniş Yürüyüşleri düzenlediler 25 yıl boyunca. Öğrenciler ise her yıl 16 Eylül'de Kalemlerin Gecesi (La Noche de los Lapices) için toplanıyor. Ucuz otobüs bileti kampanyası düzenledikleri için öldürülen yedi lise öğrencisi, o günden bugüne hem öğrenci hareketinin, hem toplu taşıma araçlarından makul fiyata yararlanma hakkının ve hem de diktatörlüğe karşı mücadelenin simgeleri arasında.
Silahlı kuvvetler ve Plaza de Mayo Anneleri
Darbenin otuzuncu yıldönümünde, karşımızda farklı bir Arjantin var. Yaygın deyişle, "Peronist Gençlik'in efsanevi yetmişlileri" tarafından yönetilen bir Arjantin.
Nestor Kirchner iktidara geldikten bir süre sonra darbeci general Videla'nın askeri okul binasında asılı son resmi törenle indirilmiş, itiraz eden bazı subaylar emekliye ayrılmıştı. Yine bu dönemde 24 Mart, "Gerçek ve Adalet İçin Ulusal Bellek Günü" ilan edildi.
Bu yıl Bellek haftası yaklaşırken, medyada en fazla yer bulan açıklamalar silahlı kuvvetler mensupları tarafından yapılanlar oldu. Donanma komutanı Jorge Godoy'un ardından, Hava kuvvet komutanı Eduardo Augusto Schiaffino sert bir konuşma yaptı.
Başında bulunduğu kurumun diktatörlük yıllarındaki unsurlarının insan varlığına karşı işlediği suçları kamuoyu önünde tanımanın hava kuvvetlerinin ve kendisinin ahlaki sorumluluğu olduğunu belirten Schiaffino, bu suçlarla ve işkenceyle hiçbir dayanışma göstermeyeceklerini bildirdi.
Genelkurmay Başkanı Roberto Bendini ise daha ileri giderek, darbecilerin yalnızca insanları öldürmekle kalmadığını, bir diktatörlük ekonomisi de kurduklarını söyleyecekti. Darbecilerin mazur gösterilemeyecek bir baskı sistemi kurduklarını belirten Bendini'ye göre, ülkenin sanayisizleştirilmesi, yoksullaştırılması, emeğiyle geçinenlerin yaşamının zorlaştırılması, bu diktatörlük ekonomisinin unsurlarıydı.
Schiaffino ve Bendini'nin açıklamaları, diğerlerinin yanı sıra, Plaza de Mayo Anneleri Derneği tarafından da tatmin edici bulundu. Tabii bu derneğin son zamanlarda hükümete ve devlet kurumlarına fazla yakın durduğu yolunda hayli eleştiriler yapıldığını da belirtmek gerekiyor.
Plaza de Mayo Anneleri'nin dernek dışındaki kesiminin temsilcileriyle Kirchner arasındaysa, 24 Mart'ın tatil yapılması kararı üzerine bir tartışma yaşandı. Senato tarafından alınan karar uyarınca, bu yıldan itibaren, 24 Mart Bellek Günü, tatil ilan edildi.
Bu, 24 Mart'ın Arjantin tarihindeki öneminin vurgulanması açısından önemli bir karar. Ancak Plaza de Mayo Anneleri, okulların ve kamu kurumlarının açık tutulmasını, konuyla ilgili etkinlikler yapılmasını savunuyorlardı. Bu acılı günün turistik bir kampanyaya çevrilmesinin doğru olmayacağı görüşündeydiler. Gerçi Arjantin'de bayramlar ve önemli günler haftanın hangi gününe gelirse gelsin, tatiller ertesi haftanın pazartesi günü yapılıyor. 24 Mart pazartesi gününe gelmediği müddetçe okullar açık kalacak. Ama diğer yandan laik bayramların genelde mutluluk verici vesilelere dayandığı, aksine pek rastlamadığımız da bir gerçek. Turizm acentelerinin reklamlarında 24 Mart promosyonlarından söz edildiğini görmek, o kadar da hoş olmayabilir belki. Diğer yandan, uzun soluklu bir mücadelenin tatille ödüllendirilmesine kim karşı çıkabilir ki?
23 Mart Perşembe'den itibaren, üç gün boyunca, pek çok yürüyüş ve miting düzenleniyor Arjantin'de. 1983'ten beri söylendiği gibi, "bir daha asla", "Nunca Mas!" (GÇ/TK)