O zaman ben Genel Yayın Yönetmeni, Ramazan Ülek yine Halkla ilişkiler Müdürüydü. İçeriye meşin ceketli, kara tenli, sakalları daha yeni ağarmış, bir genç mahcupkar ve utangaçça içeri girdi. Ramazan; "Gel Burhan. Seni Şükrü Hoca ile tanıştırayım" dedi.
Tarifsiz bir gülüşü vardı. Tokalaştık. Biraz sohbet ettik. Ve ben ayrılmak zorunda kaldım. Çünkü onun gazeteci ağabeyleri durumunda olan Cengiz Altun, Hafız Aldemir, Yahya Orhan peş peşe devriliyordu.
Onu bekleyen tehlikeler
O ise Diyarbakır'dan ölüme nanik çekerek, güle oynaya işinin başındaydı. İçimden "gençlik işte' belki onu bekleyen tehlikelerden bile habersiz" dedim.
Daha aradan çok zaman geçmemişti.
Diyarbakır'da Hafız'ın cenazesi kaldırılmış. Daha mezarda teni burcu burcu kokuyordu ki; Burhan'ın vurulduğu haberini aldım.
Canevimden vurulmuştum. En çok da onu görmem beni sarsmıştı.
Keşke görmeseydim, tanımasaydım!
Neden insan gördüğüne, tanıdığına ve sevdiklerini yitirince o kadar derinden sarsılır o an daha çok inandım. O zaman da aynı şeyi söyledim. "Keşke o genci görmeseydim. Tanımasaydım. Şimdi bir ömür boyu nasıl bu acıyı taşıyacağım" dedim. Günlerce kıvrandım.
Ve Mehmet Ruken'lik yanım heder oldu. Oturdum, "Gerçeğin Silahsız Savaşçıları"nı yazdım. Burhan İçinse ayrı, küçük bir bölüm düşmüştüm.
Burhan'ın buralara gelmesine yardımcı oldum. Kurtulmuştu. O celladını görmüştü. Bizim için karun hazinesinden de değerliydi.
Barış ayırdı
Ama onun değimiyle; "Bizi savaş birleştirdi. Barış ayırdı".
Kuşkusuz burada da uzun bir zaman beraber olduk. Ben Essen'de, o yirmi daika ilerde olan Bochum şehrinde kalıyordu. Güzel bir ilişkimiz ve ülke iklimli bir çevremiz vardı. Her türlü acı ve zorluğu paylaşıyorduk.
Savaşın ve mülteciliğin mağdurlarıydık. Birbirimize daha çok kenetlenmemiz gerekirdi. Ama heyhat, bizi savaş birleştirmiş "barış" ise ayırmıştı. Buna barış demek gerekir mi onu da tam bilmiyorum.
Yaralı kuşlar ölürken saklanır
Burhan, yaralıydı. Kırıktı. Umutları, geleceği hüsrana uğramıştı. O genç yaşında bir türlü sakat kalmayı içine sindiremedi. Felçli durumu, arkadaşlarına, sevdiklerine "yük oluyorum" düşüncesi onu her gün erim erim eritiyordu. Onun için de sınırsız ve hesapsız içiyordu
Medtv'ye gelip gidiyordu. Onun için yaralı kuşlar ölürken saklanır. Belki de yalnız ve kimsesiz ölmeyi tercih etti. Buna büyük çoğunluk içinde yalnız başına ölüm de demek mümkün.
Burhan 1992'de vuruldu. O zaman öldü. Bugüne kadar yaşaması pek kayda geçmedi. Biz yeni Burhan'ın kendini yaratmasına fırsat vermedik.
Burhan öldü.
Ama aramızda ölüm sırasını bekleyenler o kadar fazla ki... (ŞG/NM)