İnce olmak biz kadınlar için öyle kolay bir iş değil. Bir kere mutfak işiyle çoğunlukla biz ilgileniyoruz. Yemekle bu kadar içli dışlı olup iştahsız olmak o kadar mümkün değil. Bazılarımız için yemek yemek bir oyalanma biçimi. Sıkıldıkça atıştırıyoruz.
Kimimiz için sosyalleşme aracı. Komşu gezmelerinde, günlerde yemeden duramıyoruz. Kimimiz için problemlerimizden kaçış, ya da başetme aracı. Üzüldükçe yiyen pek çok kadın tanıyorsunuzdur.
Üstelik biyolojik olarak kilo almaya erkeklerden daha yatkınız. Kadınlar, "incelik" konusunda erkeklerden daha dezavantajlı. Kadın bedeni yağlanmaya daha elverişli. Kilo alınsın alınmasın doğum ve menopoz sonrası kalınlaşılıyor. Kas dokusu yağ dokusundan daha fazla kalori yaktığı için, daha kaslı olanlar, yani erkekler bizden daha fazla enerji tüketiyor.
Kısacası, kilolu olmak için çok nedenimiz var.
"Kadın olmayla kendine güvenli olma arasında bir bağ var"
Peki, kilolu olmak dünyanın sonu mu? İlle de ince olmak zorunda mıyız? Bu soruların yanıtını İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Anabilim Dalı Başkanı Şahika Yüksel veriyor
Biz kadınlar bedenimizle yeterince barışık mıyız?
Kadın olmayla kendine güvenli olma arasında bir bağ var. Kadınlar genel olarak kendilerinin var olan özelliklerinin varlığına zor ikna oluyorlar ve "olumsuz" sayılan özelliklerini de çok fazla abartıp üzerinde duruyorlar. Bu temel bir özellik. Kadının beğenilir, sevilir olmasıyla, önemli olmasıyla, tercih edilebilir olmasıyla dış görünüşü arasında sıkı bir bağlantı var. Bu bağlantı içinde de pek çok kadın, beğenilir, istenir olmasını, hatta akıll-hoş vs. olmasını, kendisinin kabul edilebilmesini bedenin güzel olmasına, o devrin o yörenin, bedeninin, o bölgenin bedensel olarak ölçüleri neyse ona uygun olmasına bağlar. O yüzden kadınlar sürekli olarak bedenleriyle uğraşırlar, oynarlar. Ve onun ideal diye sunulan ölçülere yakın olmasını beklerler.
İdeal bir ölçü var mı?
Öyle bir ideal yok aslında. Mankenlerin vücut ölçülerine sahip kadınların oranı yüzde 3. Yani tüm dünya genelinde bu oran yüzde 3. Çok farklı bir modeli, çok farklı bir beğeniyi ifade eden, gerçek olmayan bir grubu, bedensel açıdan sanal bir grubu ifade ediyorlar. Ama beğenilir, cazip olduğunu bilmek sanki hep bedene endeksliymiş gibi görülüyor ve bu cinselliğin ve ve cinsel olarak arzu edilebilir olmanın da bir ölçüsü olarak görülüyor. Bir başka şey, madem ki zayıf olmak doğruyu oluşturuyor, zayıf olmak uygun bir şey, o zaman eğer biz zayıf değilsek kontrolünü kaybetmiş, kendini kontrol edemeyen, kendine bakmayan biri olarak görülüyoruz.
-Sokak röportajlarımızda bir kadın, evlenebilmek için zayıf olmak gerektiğini söyledi.
Çelişik bir durum. Zayıf, ince, orantılı, cazip, seksi, beğenilen kadın imajı, aynı zamanda da "kötü kadın" imajı da olduğu için fazla uygun görülmez. Sokağa, kamuya açılması uygun değildir. Kadınların çoğu kilolu ve evli. Sürekli bir partnerleri var. Bu aslında doğru bir ölçü değil. Belirli çevre ve yaş için ve çok dar bir alan için geçerli.
-İnce olan bir kadın bile örneğin iki kilosunu sorun ediyor.
Çocukluğumuzun masalında Pamuk Prenses'in üvey annesi "Söyle ayna en güzel kim?" diye sorup duruyor ya. Pamuk Prenses uzaya gitse de o anne en güzel olmayacak. Çünkü çok kötü kalpli. Aslında o santimetre ve kilolarla bağlı kalmamız, onlara takılıp kalmamız ve sürekli düşünmemiz bir bakıma güvenle ilgili. Bir de bunu, erkeklerle birlikte düşünmemiz lazım. Özellikle göğüs kısmı şişman olan erkekler, kalp hastalıkları için daha riskli grup. Tıbbi olarak erkek sağlığıyla şişmanlık arasında daha kesin ilişki kurulabiliyor. Üstelik erkekler yaş aldıkça, göbeklendikçe çok cazip kadınlarla birlikte olabiliyor. Bir eksiklik, bir zorluk yaşamıyor. "Ben şöyle bir erkeğim, şöyle bir kadınla birlikte olabilirim," diye düşünüyor.
Fazla kilolarımızı sevsek hayatımız kolaylaşır mı?
Kilolarımıza kafamız takılıyor. Kilomuz var diye hayatın dışında kalmamalıyız. Fazla kilo, ne dans etmenin önünde bir engel ne de istediğimiz renkte giyinmenin. Hayatın içinde olmalıyız. Çünkü hayatın içinde oldukça kendimizi bedenimizle değil, farklı biçimlerde gösterdikçe, kendi güzelliklerimizi, değerimizi tanıyabiliriz ve kendimize güvenme kapasitemiz artar. Kendimize güvendiğimiz zaman, hem kilolar zihnimizde daha az yer eder, hem de atıştırma nöbetlerimiz de güvenimiz arttıkça ters orantılı azalır.