|
Gazeteciler, son olarak anneye cezaevinde linç girişimine kadar uzanan olayı Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi' ndeki uyarıları ve Basın Kanunu' ndaki cezaları ve Çocuk Hakları Dair Sözleşme' nin ilgili maddeleri görmezden gelerek olayı haberleştirdi.
Haberlerin çoğunda çocuğun fotoğrafı görsel efekt uygulamalarına karşın kimliğini belli edecek şekilde kullanıldı. Yaşadıkları mahallenin, apartmanın ve kimi haberlerde annenin ismi doğrudan verilerek çocuğun ve annenin kimliği deşifre edildi. Olayda ihmali bulunduğu iddia edilen anne ve diğer üç zanlı Masumiyet Karinesi ihlal edilerek damgalandı.
Medya organları çocuğun yüksek yararını hiçe sayarak yukarıdaki ihlalleri tekrarladıkları haberlerde, hem diğer yayınların haberleriyle hem de kendi diğer haberleriyle çelişen hikayelere ve iddialara yer verdi. Üstelik, haberlerinde yer alan çelişkileri okuyucularına da duyurmadılar. Haberlerde cinsiyetçi, pornografik, şiddeti haklı gösteren ve kışkırtan bir dil kullandılar.
Hürriyet Başyazarı Ekşi meslek ilkelerine aykırı diyor ama...
Örneğin Hürriyet olayı önce "17 aylık bebeğe tecavüz edilmiş" sonrasındaysa "Tecavüz yok zorlama var" başlığıyla haberleştirdi.
İlk haberde "17 aylık bebek N.N.B'nin defalarca tecavüze uğradığı ortaya çıktı" diye yazarken ikincisindeyse tecavüz olayına iddia olarak yer veriyor ve Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Nejat Aksu'nun "Tecavüz bizim için de hala iddia. Kesin dememiz mümkün değil" açıklamasına yer veriyor. İlk haberde hiçbir kaynağa dayandırılmadan kesin yargılar iddiaya dönüşüyor.
Hürriyet'in Başyazarı ve Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi ise Zaman Gazetesi'nde yer alan açıklamasında "gerçekler yeterince araştırılmadan yayın yapılmasının basın meslek ilkelerine aykırı olduğunu" vurguluyor.
Altaylı'nın üzüntüsü gazetesine yansımadı
Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı olayla ilgili yazdığı "Bu davaya çocuğunuzun davası gibi bakın" yazısının sonuna düştüğü notta şöyle diyor:
"Tecavüze uğrayan bebeğin fotoğrafı, bütün basın kuruluşları gibi Sabah'a da ulaştı. Ancak biz bu fotoğrafı yayınlamayı uygun bulmadık. Doğrusunu isterseniz ben vicdan sahibi herhangi bir gazetenin bu fotoğrafa yer vereceğini de ummamıştım. Ama yanılmışım. Neredeyse hepsi kullanmış. Üzüldüm."
Altaylı'nın üzüntüsünü dile getirdiği gün genel yayın yönetmeni olduğu gazetenin beşinci sayfasında yer alan "Tecavüz edilen bebek yuvada havale geçirdi" başlıklı haberde çocuğun fotoğrafı yer alıyor. Sabah haberlerinde annenin fotoğraflarınıysa mozaikleme gereği bile duymadan doğrudan sayfalarına taşıdı.
Akço: Çocuk daha fazla riske açık hale geldi
İstanbul Barosu avukatlarından Seda Akço'ya göre 17 aylık bir bebeğin yaşadığı cinsel istismarın ardından medya, olayla ilgili haberleri veriş biçimi, kullandığı dil ve fotoğraf seçimiyle çocuğu "taciz" etmeye devam ediyor.
Haberlerin çoğunun Basın Kanunu'nun "Haber konusu olan çocuk suç faili de olsa mağduru da olsa kimliğe ilişkin hususlara azami özen gösterilmelidir" diyen 21. maddesine aykırı olduğunu belirten Akço, şöyle diyor:
"Kamuoyunun dikkatini çekmek gerek; ama bu haberlerle çocuk daha fazla riske açık hale geldi. Haberlerle çocuğun bulunduğu ve yerleştirildiği yerlerde ve sonrasında da benzer istismarlara maruz kalma riski artırılmış durumda. 21. madde bu tarz ihlaller insanlardan gizlensin diye değil, çocuk tekrar risk altında kalmasın diye konulan bir yasak."
Bir istismar da medyadan: İhlali duyurmaktan çok pornografik bir dil kullanıldı
Akço, medyanın olayı çocuğun zarar gördüğü ihlali duyurmaktan çok pornografik bir dil kullanarak haberleştirdiğine, dolayısıyla haberlerin de bir anlamada istismar içerdiğine dikkat çekiyor.
"Mesela 'defalarca tecavüz edildi' sözü, bir ajitasyon; ancak böyle bir duygu durumuna hitap edebilecek bir şey. 17 aylık bir bebek cinsel tacize maruz kaldı diye bir haber verilse, bu zaten yeterince dikkat çekici bir şey değil mi?"
"17 aylık bir bebeğin böyle bir tacize ve riske maruz kalması ve buna karşı korumasız olması bence bir haber konusu. Ama..." diyen Akço, medyanın bu olayı çocuk koruma odaklı bakış açısıyla yaptığında, olması ve olmaması gerekenlere ilişkin şunları söylüyor:
Kimliklerin deşifre edilmemesi: Annesinin ve bebeğin kimliği bu kadar açık olmamalıydı.
Kamuoyunun bilgilendirilmesi: Haberlerde "17 aylık bir bebeğin ciddi fiziksel tacize veya şiddete maruz kaldığı tespit edildi. Tedavisi ve koruması için çocuk hastaneye kaldırıldı" demek yeterliydi. Kamuoyunun bilgilendirilmesi gereken kısmı bu çünkü.
Olumlu hizmetlerden bahsetmek: Medyanın bu tip durumlarda yararlanabilir hizmetleri tanıtması ve bilgilendirmesi lazımdı. "Böyle bir çocuktan haberdar olanlar ne yapabilirdi"yi yanıtlaması gerekirdi.
Koruma hizmeti: Annenin başka çocukları da var ve Sosyal Hizmetler'de koruma altında. Medeni Kanun'a göre eğer bir çocuk için koruma kararı alınmışsa ve aksi bir karar yoksa, bu yeni doğacakları da etkiler. Bunu soruşturabilirdi.
Sosyal hizmetler süreci: Esas şunu soruşturabilirdi. Bir kadın çocuklarına bakamayacak durumda ve onu Sosyal Hizmetler'e bırakma ihtiyacı duyuyor. O zaman Sosyal Hizmetler'in diğer çocukları alıp kadını ortada bırakması, devlet ve sosyal hizmet anlayışıyla bağdaşır bir şey mi? Bu kadına neden bir sosyal hizmet sunulmadı? Neden çocuklarına bakıp bakamadığına yönelik araştırma yapılıp bu bakamama hali giderilmeye çalışılmadı? Veya bunlar yapıldı mı? Yapıldıysa benzer bir risk altındaki insanın ne tip hizmetlerden yararlanabileceğini anlatabilirlerdi.
Olması gerekeni araştırmak: Böyle bir durumda ne yapılabiliri göstermesi gerekirdi. Eğer böyle bir durumda hiçbir şey yapılamıyorsa da bunun üstüne gitmesi gerekirdi. Bu "üç adam-bir anne" meselesi değil ki. Onları cezalandırdın; sonra ne olacak . Böylesi durumlar için işleyen bir sistem yok; bunu gösterebilirdi. Bu boyutuna hiç değinmediler.
Devletin sorumluluğunu göstermek: Faillerin dışında bu sonucun meydana gelmesinde sorumluluğu bulunan devlet kurumlarının medyada yer alan yayınlar sayesinde konunun odağı olması gerekirken, içinde bile değiller.Annenin diğer çocuklarıyla beraber risk altında olduğu devletçe öğrenilmesine rağmen önlem alınmamış olmasının üzerine ciddiyetle gitmek gerekiyor.
Bu eylemi yapanlar bulunmalı ve cezalandırılmalı
Akço, haberlerin masumiyet karinesinin ihlal edildiği bir linç psikolojisiyle hazırlandığına da dikkat çekiyor ve ekliyor:
"Bu eylemi yapanlar tabii ki bulunmalı ve cezalandırılmalı. Bu çok önemli. Bulunan üç adam ve anne dışında başka failler var mı? Ya da bu kişiler fail olmayabilir, asıl failler serbest geziyor olabilir. Bu yaratılan psikolojiyle gerçek fail olmayan birileri cezalandırılabilir, asıl failler de tehlike saçmaya devam ediyor olabilirler. Dolayısıyla kamuoyunun gerçek faillerin bulunmasını sağlayacak sağduyuda yargılamanın yapıldığından ve gerçek faillerin cezalandırıldığından emin olması gerek."
Bu örnek önleyici faaliyetlerin hem önemini hem eksikliğini ortaya koyuyor
Akço, asıl önemlisinin, risk altındaki başka çocuklarla ilgili riskin sürmesi olduğunu belirtiyor; bunun da önleyici hizmetlerin bulunmamasından kaynaklandığının altını çiziyor.
Akço annenin yardıma ihtiyacı olan bir insan oluşuna hiç dikkat edilmemesiniyse şöyle eleştiriyor:
"Anneye hiçbir destek verilmemiş. Anne de çocukları da başından bu yana böyle bir risk 'geliyorum' derken, yararlanacakları önleyici bir hizmet bulamamışlar. Kadının yaşadığı koşullar da son derece insanlık dışı. Ve bu toplumun içinde, bu insanlık dışı bir durum. Toplumun dikkat etmesi gerek. Bu örnek önleyici faaliyetlerin hem önemini hem eksikliğini ortaya koyuyor."
Polat: Medya yanlışlarına rağmen olayı örtbas edilmekten kurtardı
Türkiye Çocuk Hakları Koalisyonu Koordinatörü Prof. Dr. Oğuz Polat ise, olayda zincirleme hatalar bulunduğunu, ancak medyanın tüm yanlışlarına rağmen yaptığı haberlerle olayı örtbas edilmekten kurtardığını söyledi.
Polat, medyanın her olayda yaptığı gibi çocuğun kişisel haklarını pek göz önüne almadan yorum yaptığını ve her iddiayı, açıklamayı haberleştirdiğini belirtti. Ancak "Medya bu kadar çok haber yapmasaydı, olayın üzerine şimdi olduğu kadar çok gidilir miydi" diye de sordu.
Basında yer alan çocuk pornosu iddialarının araştırılması gerektiğini söyleyen Polat, "Çocuk pornosu ve fuhuşu Türkiye'de inanılmaz bir boyuta ulaştı. Ama sürekli olarak görmezden geliniyor. Yaşanılan olay bu yönüyle de soruşturulmalı" dedi. (KÖ/TK)