"Tartışmak" kelimesini mecazi anlamda kullanmıyorum. Yaygın medya eliyle, konuyla ilgili hemen hemen her haberde rızası dışında resmi teşhir edilen bir bebeğe, makatından penetre edilip edilmediği üzerine fikir yürütüyor; Adli Tıp Raporları'nı yorumluyoruz.
Önce "Tecavüz yok zorlama var" haberleri geldi, ortada bir cinsel istismar varken penetrasyonun tam olarak gerçekleşmiş olup olmamasının sanki mağdur açısından çok önemi varmış gibi...
Sonra Adalet ve Kalkınma Partili (AKP) doktor milletvekili Turhan Çömez açıkladı da, içimize su serpildi: "Tecavüz kesin" .
Turhan Bey, muhafazakar haber sitesi Haber 7'de yayınlanan Sabah gazetesi menşeli haberde, belki teşhisinden şüpheye düşeriz diye bu sonuca nasıl vardığını da uzun uzun anlatıyor:
Turhan Bey hekimliğinden gururlu: "Defalarca tecavüz var. Tecavüz demeyen doktorların diplomaları tartışılmalı."
"Bebeğe tecavüz" başlığıyla haberleştirilen bu olayın yaygın medyada yer alışı ve akabinde kamuoyunda gelişen tartışmalar, birkaç açıdan düşündürücüydü.
Birincisi, yaygın medyanın cinsel saldırı olaylarını haberleştirişindeki cinsiyetçi, sansasyon yaratıcı ve şiddeti pornografikleştirici tutum bir kez daha gözler önüne serildi.
İkincisi, toplumda son yıllarda yaygınlaşan "göze göz, dişe diş" temelli, şiddete dayalı, suçu ve suçluyu ötekileştirici adalet anlayışı, kamuoyunda mağdur bebeğin annesine ve tecavüzcülere reva görülen cezalarla yine su yüzüne çıktı.
Üçüncüsü, toplumda bu olay üzerine sıkça dile getirilen "nasıl olur da yetişkin bir erkek, bir bebeği arzular" şeklindeki hayret dolu nidalar, bir iktidar aracı ve şiddet eylemi olan tecavüzün, bunlarla değil, daha çok cinsellikle ilişkilendirildiğini ortaya koydu.
Yaygın medya ve tecavüz
Yaygın medyada yer alan tecavüz haberleri, diğer suç haberlerinden farklı olarak mağdur odaklı.
Hemen hemen her tecavüz haberinde, mağdurun yaşı, medeni durumu ve yalnız yaşayıp yaşamadığına dair bilgilere yer verilmesine karşın, faile ilişkin bu tip bilgilere aynı sıklıkta rastlanmıyor.
Bu haberlere, mağdurun kimi zaman boydan, kimi zaman vesikalık - ancak her zaman failin resminden çok daha stratejik bir yere yerleştirilmiş olan - bir resmi eşlik ediyor. Bu yönleriyle, tecavüz haberleri, toplumda tecavüzün sorumluluğunu kadına yükleyen, tecavüzü kadının kim olduğu, ne yaptığı ve nasıl göründüğüyle ilişkilendiren cinsiyetçi anlayışı yansıtıyor.
Öte yandan, yaygın medya, tecavüz suçlarına ilişkin haberleri sıklıkla sansasyonel ve okuyucuda dehşetle karışık cinsel heyecan yaratıcı bir dille veriyor. Tecavüzün kaç kez gerçekleştiği, kaç tecavüzcü olduğu, tecavüzün mekanı ve tecavüzün nasıl bir cinsel eylem içerdiği (vajinal ya da anal penetrasyon, oral seks, vb.) gibi detaylar haberin başlığında ve içinde tekrar tekrar, kimi zaman ünlem işaretleriyle vurgulanıyor.
Tecavüzün birden çok kez gerçekleşmiş olması "defalarca", tecavüzcülerin tecavüzü grup halinde gerçekleştirmesi "toplu tecavüz", teker teker gerçekleştirmiş olmaları ise "sırayla" sözcükleriyle vurgulanırken, mağdurun 18 yaş altı ya da 50 yaş üstü oluşu tecavüz haberini ilginç ya da çekici kılacak bir detay gibi değerlendiriliyor. Böyle durumlarda, mağdurun yaşı çok defa haberin başlığında yer alıyor.
"Bebeğe tecavüz" başlığıyla verilen haberlerde de yaygın medya hiçbirimizi şaşırtmadı. Haberi yaygın medyanın odak noktası yapan, mağdurun yaşıydı. Nitekim haber başlıklarının hepsinde, mağdurun yaşı ya da bebek oluşuna ilişkin bilgi vardı.
Ayrıca hemen hemen tüm haberlerde bebeğin resmi yer aldığı gibi, kullanılan dil de, içerdiği pornografik ifadeler nedeniyle bizzat istismarı yeniden üretici nitelikteydi.
"Tecavüzcüleri kısırlaştıralım"
Kamuoyu, "bebeğe tecavüz" başlıklı haberlerde çarşaf çarşaf yayınlanan uzman açıklamaları ve Adli Tıp raporlarıyla tecavüzün gerçekten de vuku bulmuş olduğuna kanaat getirip rahatladıktan sonra, sıra tecavüzcülere ve anneye verilecek cezayı tartışmaya geldi.
Annenin, hiçbir güvenlik önlemi alınmadan yerleştirildiği cezaevinde diğer mahkumlarca ağır bir şekilde dövülmesi, yaygın medyada kinle karışık buz gibi bir "oh olsun"la, "vicdansız anneye linç girişimi" ve "savcıya cezaevinde linç edilme korkusu yüzünden tutuklamaması için yalvaran anne F.B.'nin korktuğu başına geldi" ifadeleriyle haberleştirildi.
Yaygın medyanın Internet versiyonlarındaki okuyucu yorumlarına göre, birçok insan da bu "oh olsun"u paylaşıyor.
Öte yandan, okuyucular, tecavüzcüler için kısırlaştırmadan, cinsel organ kesmeye, ve idama kadar bir dizi ceza öneriyor.
Bir haber sitesi bu konuda bir anket bile düzenliyor: "17 aylık bebeğe tecavüz olayından sonra, idam cezası hakkında ne düşünüyorsunuz?" . Ankete göre, okuyucular yüzde 90'lara varan oranlarda idam cezasını savunuyorlar.
Bebek ya da yetişkin: Tecavüz tecavüzdür
Birkaç gün önce, bir sohbet sırasında, bu son tecavüz olayından yola çıkarak tecavüz suçunu işleyenlerin kısırlaştırılmasını hararetle savunan bir erkeğe, Türkiye'de evlilikiçi tecavüzün ne kadar yaygın olduğunu bilip bilmediğini sordum.
Şaşkınlıkla yüzüme baktı: "evet, ama bu... farklı... yani... bu bir çocuk... bebek... nasıl olur tecavüz..." minvalinde bir şeyler geveledikten sonra konuyu değiştirdi.
Haber organlarında hemen hemen her gün kız çocuklarına ve kadınlara yönelik tecavüz haberleri yer alırken, bu son olayın yaygın medyada kendisine bu kadar çok yer edinmesinin ve toplumda bu denli infial yaratmasının ardında yatan nedenin, mağdurun yaşı olduğu açık.
Nitekim yaygın medyada da olay, tecavüz olayı olarak değil, "bebeğe tecavüz" olayı olarak duyuruldu.
Olay karşısında yaygın olarak hissedilen öfke ve dehşetin ise iki temel nedeni var: birincisi, olayın bir çocukla cinsel yakınlık içermesi.
İkincisi, bu çocuğun kendisiyle kurulan bu yakınlığa onay verecek ya da karşı duracak zihinsel ve fiziksel yetkinliğe ulaşmamış olduğunu biliyor oluşumuz. Birincisi, ahlak duygumuzu sarsarken, ikincisi adalet duygumuzu zedeliyor.
Tecavüzü sıradan, rızaya dayalı bir cinsel eylemden ayıran tek şey, rızaya dayalı olmaması. Ataerkil toplumlarda, omnipotan ve denetimdışı olarak tanımlanan bir erkek cinselliği üzerinden açıklanan (ve kimi zaman meşrulaştırılan) tecavüzün içerdiği cinsellik, özü olan şiddet ve zorbalığı görünmez kılıyor.
Bir başka deyişle, tecavüz şiddetle değil, cinsellikle ilişkilendiriliyor. Bu yüzden, yaygın medyada "bebeğe tecavüz" olarak yer alan haberlere toplumun çeşitli kesimlerince verilen ilk tepki, "nasıl olur da yetişkin bir erkek bir çocuğu cinsel yönden arzulayabilir" oluyor.
Oysa, tecavüzün feminist bir analizi, tecavüzün, cinsel arzularla değil, mağdurun bedeni üzerinde iktidar kurma, denetim ve şiddetle ilgili olduğunu açıkça ortaya koyar. Bu anlamda 1.5 yaşındaki bir bebeğe ya da bir köpeğe tecavüz, tecavüz iktidar ve denetim kurma çerçevesinde tanımlandığında, hiç de anlaşılmaz değil.
Çocuklara yönelik cinsel saldırılar, mağdur çocuk ile saldırıyı gerçekleştiren yetişkin arasında fiziksel güç ve zihinsel olgunluk bakımından bir eşitsizlik olduğu için, ortak bir adaletsizlik duygusu yaratıyor.
Çocuklara yönelik cinsel saldırı vakalarının hepimizde yarattığı güçlü hisler bununla ilgili. Oysa, tecavüz bir iktidar aracı ve şiddet eylemi olarak, zaten her zaman eşitsiz güç ilişkilerine dayanıyor.
Evlilikte tecavüze uğrayan ve kocası olduğu için tecavüzcüsüne ses çıkaramayan kadınlar; henüz ergenliğe girmiş ve ailesinde bulamadığı sevgiyi sevgilisinde ararken onun tecavüzüne uğrayan kız çocukları; sarhoşken tecavüze uğrayanlarımız; tecavüze uğrayan fiziksel ve zihinsel engelli hemcinslerimiz, bir başka deyişle, kendisiyle silahla, tehditle, zorlamayla ya da bir şekilde etkisiz hale getirilerek, rızası dışında cinsel yakınlık kurulan her kadın ve kız çocuğu ile tecavüzcüsü arasında eşitsiz bir güç ilişkisi var.
Tecavüz cinsellik değil, şiddettir
Ataerkil toplumda erkek cinselliğine "dizginlenemez" ve "kontrol edilemez" gibi nitelikler atfedildiğinden bahsetmiştik. Bu yönüyle erkeğin cinsel arzuları ve fantezileri, doğa yasaları gibi sabit ve toplumsallaşmadan bağımsız; herhangi bir toplumsal kontrole de tabi değil.
Örneğin, evli erkeklerin eşlerini aldatmaları, toplumda yaygın olarak "doğalarına karşı koyamamaları", "genlerine yenik düşmeleri" üzerinden açıklanıyor ve kabul görüyor.
Ya da kadına yönelik şiddetin en acımasızca yaşandığı fuhuş sektöründe müşteri olarak yer alan erkeklerin, sektöre yarattıkları talep aynı gerekçelerle eleştiri konusu yapılmaktan kaçınılıyor.
Zira yaygın anlayış, bir erkeğin eline geçirdiği her fırsatta ve ne pahasına olursa olsun cinsellik yaşamasının doğasının bir gereği olduğu yönünde.
Toplumsal bilinçaltında tecavüz de, durdurulamaz, dizginlenemez olarak tanımlanan erkek cinsel arzularının bir sonucu olarak görülüyor.
Erkek cinsel arzuları tıpkı tsunami ya da deprem benzeri bir doğa olayı gibi kontrol dışı görüldüğü için, bu arzuların hedefi olan kadının sorumlu davranarak, bedenini örtmesi ve erkeği tahrik edecek davranışlardan kaçınması bekleniyor. Bir başka deyişle, ataerkil toplumda tecavüzü önleme sorumluluğu erkekte değil, kadında.
Tecavüz böyle kavramsallaştırıldığında, sıradan yetişkin bir erkeğin, sıradan yetişkin bir kadına tecavüzü tepki çekse de, örneğin, sıradan yetişkin bir erkeğin, bir çocuğa - özellikle de ergenliğe erişmemiş bir çocuğa - tecavüzü kadar infial yaratıcı olmuyor.
Bunun arkasında, hem tecavüzün, rızaya dayalı cinsellikten niteliksel olarak çok da farklı değilmiş gibi görülmesi, hem de yetişkin bir erkekle, bir çocuk arasındaki eşitsiz ilişki verili kabul edilirken, yetişkin kadınlarla yetişkin erkekler arasında, tarihten gelen ve kapitalist toplumda çeşitli şekillerde yeniden üretilen benzer bir eşitsiz iktidar ilişkisinin var olduğu gerçeğinin görmezden gelinmesi var.
Bu nedenle, örneğin, "bebeğe tecavüz" başlığıyla haberleştirilen olayda, bir çocuğun cinsel saldırı mağduru oluşu kelimenin tam anlamıyla içimizi dağlarken, bebeğin annesinin fuhşa zorlanmış olması kamuoyunda aynı tepkiyi yaratmıyor.
Oysa tecavüz ve fuhşa zorlanma, ataerkil sistemde kız çocukları ve kadınların bedenleri üzerinde kurulan iktidar ve denetimin farklı, ama bağlantılı ve aynı derecede şiddet dolu iki yüzü.
Tecavüz, fuhuş ve pornografi de dahil olmak üzere, kadına yönelik her türlü cinsel, psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddetle mücadele ise, bu şiddeti uygulayan erkeklere "insanlıkdışı" cezalar vererek değil, özel alanda (aile, sevgililik ilişkisi) ve kamusal alanda (okul, çalışma hayatı, din ve yaygın medya) kadın bedeni üzerinde iktidar ve denetim kuran her türlü sosyal mekanizma ve anlayışın teşhiri ve ortadan kaldırılmasıyla mümkün. (AS/BA)