Isparta Eğirdir zorlu askeri eğitim verilen Dağ Komando okuluyla bilinir. Okulun yakınlarında bir başka askeri eğitim merkezi kurulacak ve 40 genç kadın burada askeri eğitim görecek. Televizyon izleyicileri de bu eğitimi ve başarısız olan asker adaylarının elenişini pür dikkat izleyecek.
Bu "dahice" fikirlerine "Şafak 105" adını veren program yapımcıları projelerini geçtiğimiz günlerde (26 Eylül) medyayla paylaştı. Büyük bir ilgiyle karşılandı. Subaylar arasında Hilal Cebeci, Arzu Yanardağ; jüride Fulden Uras, Sümer Tilmaç, Nihat Doğan'ın isimleri geçiyordu, magazin basını bu duruma sessiz kalamazdı.
Böylece"biri bizi gözetliyor" yarışmalarında bir başka noktaya ulaşmış olduk.
Biri bizi gözetliyor formatı zaten tartışmalı; Şafak 105'te tartışma katmerleniyor çünkü çerçeveye militarizm olgusu da giriyor.
"Her Türk asker doğar!"
Program hakkında, yapımcı Gül Altın'la beraber formatı geliştiren Selahattin Taşdöğen'le konuştuk. Taşdöğen, bianet'e "Şafak 105"in temelinde, "kızların da askere gidebileceği" fikri olduğunu anlattı.
"Malum bugün Türkiye'de askeri çatışmalar var. O yüzden askerlikle dalga geçildiğinin düşünülmesini istemeyiz. Bu yarışmanın temelinde, 'kızlar da askere gidebilir" fikri var. Bakarsınız kızların askere gitmesinin de önü açılır."
Peki, kadınların askere gitmesi fikri seyirciyi nasıl etkiler? Taşdöğen'e göre bu basit bir eğlence programı: "Türkiye Cumhuriyeti'nde 7'den 70'e herkes zaten askerdir. Biz asker bir milletiz. Asker doğarız ve asker gibi ölürüz. TV'de daha önce de askerlik veya polislik hakkında diziler ve filmler yapıldı. Kimse onların gerçek olduğunu düşünmedi."
Ya kurgu gerçeğe dönüşürse!
Taşdöğen "basit bir eğlence" olarak açıklasa da yaptığını; aslında konu kitle iletişimi olunca her şey o kadar da "basit" değil.
Medyanın militarizme etkisi üzerine başvurduğumuz Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arus Yumul, militarizmin savaştan daha geniş bir kavram olduğunu vurguluyor.
"Militarizm, savaşa ait anlam ve faaliyetlerin, yaşamın her alanına nüfuz etmesini içerir. Yani militarizm sadece savaşla, ordunun siyasal ve toplumsal alandaki rolüyle sınırlı değildir. Bizimki gibi, militarizasyon sürecinden fazlasıyla nasibini almış toplumlarda, askeri değerler sivil hayatı şekillendirmekle kalmaz; 'savaş' ile 'barış', 'askeri' ile 'sivil' arasındaki sınırlar bulanıklaşır."
"Popüler kültürün militarizmle buluştuğu tek örnek 'Şafak 105' değil tabii ki. Ancak burada erkekliğin talim edildiği alanlar olan ordu ve savaşa kadınları da dâhil ederek, bir anlamda onların erkeksileştirilmesi amaçlanıyor. Savaşların/militarizmin en önemli mağdurlarından olan kadınları, kurgu yoluyla da olsa bu kültüre dâhil etmek, toplumda militarist kültürün yaygınlaşmasına hizmet edecektir. Bugün kurgudan ibaret olan 'Şafak 105', yarın kurgudan gerçeğe dönüşürse analar ağlamakla kalmayacak, başka anaları/babaları da ağlatacaklar."
Kadınlar savaş promosyonunda
Vicdani retçi Hilal Demir de, askerlikle ilgili programların sanıldığı kadar masum olmadığı görüşünde. Demir, bu tarz yayınların Türkiye'de kadınların askere alınmasını veya profesyonel ordu tartışmalarını gündeme getireceğini düşünüyor.
"Bu program, kadınların da askerlik yapabileceği düşüncesini yayacak. Bu sayede bir eşitlik yaratılıyormuş gibi yapılırken, militarizm her alana yayılacak. Arkasından kadınların askere alınması tartışılacak. Savaş promosyonunda kadınlar gösterilecek ve böylelikle savaşın yüzü yumuşatılacak. Kadınların militarizm mağdurluğu ellerinden alınacak. 'Kadınlar da savaşabilir' cümlesi, seksizimi ortadan kaldırmaz, daha da sağlamlaştırır. Seksizim de militarizmin önemli araçlarındandır." (EG/HK)