Küçük büyük herkesin sevgi ve ilgiye doyduğu, diğer insanlarla duygu alışverişinin yaşandığı, dayanışma, görgü, temizlik, özen, ölçülü davranışlarla karakterize bir sosyal öğrenme ortamına dönüşürdü her yer. Mutlu olma-mutlu etme çerçevesinde yaşanırdı günler...
Günümüzde yaşam biçiminin değişmesiyle birlikte geçmişin akıllarda kalan -yeni giysiler, bayram yerleri, harçlıklar, doyasıya şeker, tatlı yemek, büyükleri ziyaret etmek, hoşgörü ve insanların kucaklaşması- bayramların da anlamı değişti, farklı yaşanır oldu.
Olumlu yanlarından yararlanmak yerine gelenekleri tümden reddedenlerin karşısına, geçmişi aynen koruma çabasına girişenler çıktı. Olumsuz gelişmeler karşısında çaresiz kalan bazı yetişkinler kendi davranışlarını sorgulamak yerine, her duruma uygun bir suçlu ya da sorumlu bulma kolaycılığına sığınmaya başladılar.
Tüm dünyada olduğu gibi toplumumuzda da artan şiddet olaylarının nedenlerini ve gençlerin şiddet eğilimlerini tek bir nedende aramak ne kadar hatalıysa, toplumda yaşanan olguları ve yetişkin modellerini yok saymak da bir o kadar yanlış olacaktır.
Bu bakımdan, kültürlerin geleceğe taşınmasını/korunmasını, çeşitliliğin zenginlik sayılmasını, farklılıklara saygıyı ve insanların kaynaşmasını öngören çağımızda bayramlar, kültürel aktarım ve sosyal yaşamın çocuklara öğretilmesi için bir fırsat olarak görülebilir.
Ancak çocuklar, özellikle de Kurban Bayramı'nda yetişkinlere "bayram-kurban-din-inanmak-tanrı-ölüm" gibi kavramları ve bunların ne demek olduğunu sormaları/sorgulamaları mümkündür.
Nasıl Anlatmalı?
Çocuklara neden kurban kesildiğini anlatmak mümkün olsa da onların bunu anlamaları hele de kabul etmeleri kolay olmayabilir.
Kurban kesimine tanık olan çocuklar aşırı duyarlılık geliştirebilir korku duyabilirler. Yetişkinler çocuğun sorularını yanıtlarken, kendi yaşam algılarını ve değerlerini de aktarmış olduklarını bilmelidirler.
Söyledikleriyle davranışlarının tutarlı olması, çocuğun yetişkine inanmasında ve güven duymasında etkendir. Bir canlıyı öldürmenin kötü olduğu söyleniyorsa çocuğun kurban olgusunu olumlu algılaması zor olacaktır. Diğer yandan kurban kesimini çok doğal bir olgu olarak izlemesine izin vermek, çocuğun, bir canlıyı öldürmeyi olağan bir olgu olarak algılamasına ve şiddet eğilimleri geliştirmesine yol açabilir.
Bu nedenle çocukların kesime tanıklık etmemesi (medyada dahi olsa) tercih edilmeli, eğer bu önlenemiyorsa uygun açıklamaların uygun biçimde yapılması gereklidir. Vahşete varan uygulamalara ise hiç yer verilmemelidir. Sevgiyi öne çıkarmayı hedefleyen bayramların kanlı görüntülerle bunu sağlamasının ne kadar olası olduğunu unutmamakta yarar vardır.
Normal koşullarda çocuğun sorularını yanıtlamak, yaşına uygun bilimsel açıklamalar yaparak bilgilendirmek yeterli olacaktır. Asıl önemli olan çocuğun duygularını ifade etmesine izin vermek, fırsat yaratmak ve onu dinleyerek anlamaya çalışmaktır.
"Çocuklara neler nasıl yaşatılmalı ve anlatılmalı?" sorusu ise, öncelikle çocukların en iyi kendi somut deneyimlerinden öğrendiklerinin, zihin yapılarının yetişkinlerden farklı ve gelişimin sürekli ve ardışık olduğunun, zihinsel, duygusal, fiziksel ve sosyal gelişim aşamalarının bilinmesini gerektirir. Çocuklara nelerin ne kadar ve nasıl aktarılacağı konusunda çocuğun içinde bulunduğu gelişim döneminin dikkate alınarak yaklaşılması önem kazanmaktadır.
Doğal olarak devamlı faal durumda olan çocuklar, dünyalarını ve onlara anlam verenleri araştırır, "yaparak-yaşayarak" zihinsel yapılarını yenilerler. Böylelikle karmaşık bilgilere ve gerçek öğrenmeye ulaşırlar. Zihinsel gelişim dönemleri sabit bir sırada meydana geldiği halde, farklı çocuklar bir dönemden diğerine farklı yaşlarda geçerler. Zihinsel gelişimin üç önemli basamağını bilmek çocukları anlamak açısından önemlidir.
* 4-7 yaşlar arasında "Sezgisel Düşünme" döneminde çocukların gerçek olayları ve kurguları ayırt etmesi zordur. Doğal objelerin insanlar tarafından yapıldığına, insanlara hizmet vermek için var olduğuna ve insan tipi güdüleriyle hareket ettiğine inanırlar. Bir defada bir durumun çeşitli boyutlarını inceleme gücüne sahip değildirler. Bütünü veya parçaların bir kısmını düşünebilirler ama ikisini aynı anda düşünemezler. Doğru-yanlış, en iyi- en kötü, en büyük- en küçük biçimindeki değer yargıları sezgilerine, ilk etkilere ve kişisel hoşnutluk veya hoşnutsuzluk için harcadıkları çabaya göre gelişir.
* 7-11 yaşlar arasında "Somut İşlemler" dönemine geçen çocuklar kavramları, ilişkileri, süreçleri, zihinsel olarak problemleri düşünme, kuralları anlamaya, sebep-sonuç ilişkisini kavramaya başlarlar. Giderek somut objelerin yerini semboller almaya başlar. Kuralların nasıl oluştuğunu, tutarsızlıkları ve yetişkinlerin hatalarını görebilir, adil olmak konusunda ısrar ederler.
* 11-15 yaşlarda "Soyut İşlemler" dönemiyle birlikte soyutlama, her konuda kuramları formüle etme, gerçek olandan başka olasılıklarla ilgilenme, gerçek dünyanın ötesinde kavramlarla düşünme başlar. Artık gerçek nesnelere uygun semboller olmadan akıl yürütebilir, kuramdan yola çıkarak olay ve olguları açıklayabilirler. Olasılıkları sorgular, doğru ve yanlışı kuramlara dayandırırlar.
Çocuklarda görülebilecek tepkiler:
* Eğer çocuk kurbanlıkla kesim öncesinde duygusal bir bağ geliştirmişse, kendisi için önemli olan canlının kaybına aşırı derecede üzülebilir.
* Gece korkuları geliştirebilir. Yalnız yatmaktan, karanlıktan, ani seslerden korkabilir. Kabus görebilir.
* Okul öncesi çağdaki çocuklar, olayla ilgili abartılı hikayeler anlatabilirler.
* Kolayca ağlayıp üzülebilirler. Kendilerini suçlu hissedebilirler.
* Yetişkinlere güvenlerini kaybedebilir, kızgınlık duyabilirler.
Ölüm kavramı:
* Ölüm sondur: Ölüler göremez, duyamaz, konuşamaz, duygulanamaz
* Ölüm değişmezliktir: Ölüm yaşamın tersidir. Ölü hiçbir zaman canlanmaz.
* Ölüm kaçınılmazdır: Her canlı sonunda ölür.
* Ölüm evrenseldir: Farklı nedenleri olsa da tüm dünyadaki canlılar ölümlüdür.
Çocukların ölümü algılaması - Yaşlara göre ölüm kavramı:
0-5 Yaş: Çocuk kavramı anlayamaz ancak yetişkinlerin tepkilerine duyarlıdır.
5-6 Yaş: Ölümün son olduğunu ve bazı biyolojik yönlerini anlayabilir.
6-7 Yaş: Ölümün son ve değişmez olduğunu anlayabilir.
7-10 Yaş: Bilişsel düzeyde anlar. Sondur, değişmezdir, kaçınılmazdır, evrenseldir.
10-12 Yaş: Bilişsel olarak kavradığı gibi, felsefi olarak da düşünür.
Çocuk korkuyorsa
Çocukların neredeyse sınırsız olan hayal güçleri, bazı ayrıntıları kafalarında rahatlıkla birer canavara dönüştürebilir. Hayal dünyalarında devler, canavarlar, yaratıklar sıklıkla yer alır.
Erken yaşlarda onlar için hayalleri gerçeklerden ayırmak oldukça zordur. Bu yüzden çocukların korkuları hafife alınmamalı, onlara saygı duyulmalı ve sabırlı olunmalıdır.
* Korkusuna duyarlı olun ve çocuğunuzu dinleyin.
* Yumuşak bir ses tonuyla konuşarak sakinleşmesini sağlayın.
* Korkusunu hafife almayın, asla alay etmeyin.
* Kendisini güvende hissetmesini sağlayın.
* Korku ve şiddet içeren filmlerden/programlardan - özellikle geceleri - uzak tutmaya çalışın. Eğer böyle film izlemesine engel olamadıysanız yatmadan önce onun gerçek hayata dönmesini sağlayın. O gün yaşadıklarınızdan veya ertesi gün yapacaklarınızdan konuşun.
Koşullara bağlı olarak uygun şekilde konuşup, güven verdiğinizde çocuğunuzun rahatladığını göreceksiniz. Ayrıca çocuğunuza korkusuyla ilgili yazı yazdırarak veya resim yaptırarak da duygularını yansıtmasını sağlayabilirsiniz.
Duygularını ifade edebilen ve kendisine önem verildiğini, saygı duyulduğunu, anlaşıldığını hisseden çocuğunuzun hem kendisine hem de size olan güven duygusu artacak ve korkusu giderek azalacaktır. (SÖ/KÖ)
* Süheyla Özgirgin, Psikolojik Danışman