OHO 2013'ün üçüncü gününde Özgür Gündem editörü Bayram Balcı ''Anaakım Dışında Olmak/Kürt Medyasında Gazetecilik'' başlıklı sunumuna Özgür Gündem’in 20. yılı belgeselini izleterek başladı.
Balcı, Özgür Gündem'in kısa tarihini anlatan belgeselin ardından, “İktidarın bilinmesini istemediklerini yazan, görülmeyeni haber yapan dün de vardı, bugün de var, gelecekte de olacak,'' sözleriyle sunuma başladı. Anaakım medyanın dışında kalarak Kürt medyasında gazetecilik yapma deneyimini paylaştı.
“Doksanlı yıllarda Türkiye zor bir dönemden geçiyordu. Kürdistan’da 1984'de Kürt hareketinin silahlı mücadeleye başlamasıyla birlikte yoğun insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir ortam vardı. Anaakım medya bu süreci çarpıtıyordu. 1991’de, 1992’de Basın Kanunu’nun el verdiği ölçülerde bunu anlatmaya çalıştık. O günlerde ‘Kürdistan’ yazmak yasaktı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde yargılanan arkadaşlarımız oldu, ‘Kürdistan da neresi?’ sorularına artık ‘Kuzey Kutbu’nda bir yer’ cevabı veriyorlardı.”
Gazeteci Balcı Kürdistan bölgesinde yaşanan savaş suçlarını haberleştirmeye çalıştıklarını önce haftalık gazete olarak yola çıktıklarını anlattı; anaakım medyada hayali bir köyde, hayali baskınlar yapılmış gibi haberler gördükçe alternatif habercilik yapmaya karar verdikleri aktardı.
“Siyasi iktidarın ve resmi ideolojinin bilinmesini engellemeye çalıştıklarını yazdığımız için okur kitlesi birden arttı, biz de daha profesyonel bir iş yapmaya başladık. Haftalık gazete yetersiz gelmeye başladı, sıcağı sıcağına haber vermek gerekiyordu. 1992'de günlük Özgür Gündem'i çıkardık. “
“Kürt medyasını buldozer gibi ezmek istediler”
“İlk sayımızı 30 Mayıs 1992’de çıkardık, bir hafta sonra 7 Haziran’da ise bir muhabirimizi katlettiler. Buldozer gibi bizi ezmek istediler. Bu süreçte dağıtımcı ağırlıklı olmak üzere 77 arkadaşımız katledildi, 12-13'ü muhabirimizdi. Hiçbirinin faili açığa çıkarılmadı. Hem anaakım medya, hem de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Basın Konseyi gibi meslek örgütleri yaşadığımız sıkıntıları görmezden geldiler. Katliamlar yokmuş gibi davranıldı, öldürülen arkadaşlarımızın haberleri üçüncü sayfada küçücük çıkıyordu.”
“Biz çok iyi ve doğru bir iş yaptığımızın, tam da bu yüzden saldırıya uğradığımızın farkındaydık. Gazetenin çıkması gerektiğinden emin olarak yolumuza devam ettik. Anaakım medya bizim 20 yıldır yaptığımız haberleri son iki üç yıldır yeni yeni yapmaya başladı. 20 yıldır görmediklerini artık manşetlere taşımaya başladılar. Biz zaten 20 yıldır söylüyoruz ama artık anaakımda da “4 bin köy yakıldı,” “17 bin faili meçhul var,” gibi haberler çıkıyor.”
“Barış sürecinde devletin de artık bizim gibi gazetecilere ihtiyacı var. Bugünlerde üzerimizde pek baskı yok. İki yıl önce Abdullah Öcalan fotoğrafı bastık diye kapandığımız oluyordu, artık böyle bir şey yok. Fakat basın özgürlüğünü kısıtlayan Basın Kanunu hala değişmiş değil, sadece politik ortam sebebiyle görmezden geliyor. Günümüzde pek çok gazeteci Kandil’e gidiyor, Murat Karayılan ile röportaj yapıyor. Bu hukuki olarak hala suç sayılabilir ama devlet bu suçu görmezden gelebiliyor. Bize gelen son büyük darbe 2011 yılında KCK Basın Konseyi adı altında pek çok arkadaşımızın tutuklanmasıydı.”
Şu anda Türkiye’de 64 gazeteci ve 25 dağıtımcı tutuklu bulunuyor. Bu tutukluların üçte ikisinden fazlası Kürt basınında çalışıyor.
OHAL Valiliği dağıtımı ve satışı yasaklamıştı
“Doksanlı yıllarda Olağanüstü Hal (OHAL) Bölge Valiliği bölgede bizim gazetenin dağıtımını ve satışını yasakladı. İstanbul’da vardık ama Urfa ötesinde bulunamıyorduk. Bayiiler gazeteyi satmak istemiyorlardı, tehdit ediliyorlardı ve korkuyorlardı. Buna tepki olarak kendimiz bir dağıtım ağı kurduk; 12-20 yaş aralığında çocuklar gazeteyi sokakta satmaya başladılar. Bu çocuklara satırlarla saldırdılar, polis çocukları alıp ellerindeki gazeteleri yırtıp atmaya başladı. Bu olayların ardından vali satışı toptan yasakladı.”
“1994’te Adana Bürosu bölge temsilcisiydim. Bizim ofise Diyarbakır’dan 13-16 yaşlarında çocuklar geliyordu gazeteyi almak için. “Diyarbakır’a 500 gazete götüreceğim,” diyorlardı; Van’a kadar gazeteyi her yerde dağıtmak, yaymak istiyorlardı. Biz onların başına bir iş gelecek diye vermek istemezdik ama bizimle kavga ederlerdi, vermek zorunda kalırdık. Halk, gazeteyi çok sahiplenmişti. Gazete bu yüzden sürekli isim değiştirerek yıllarca inatla devam etti. Halk bizi bu kadar çok sahiplenip istedikten sonra “çok baskı var, çalışamıyoruz" diye gazeteyi kapamak olmazdı.”
“Oysa mesleği yapamaz hale gelmiştik, gazetecilik uğraşı dışında pek çok sorunla mücadele etmek zorunda kalmıştık. Habercilik yapmak dışında gazete nasıl okura ulaşacak, hastanedeki arkadaşa kim ilaç götürecek, katledilen arkadaşımızın cenazesi ne olacak diye düşünmek zorundaydık.”
“Sadece Kürt medyası çalışanları değil, o bölgede çalışan anaakım medya çalışanları da büyük baskı altındaydı. OHAL valiliğinin istemediği türde haber yapınca kulakları çekiliyordu, gazetelerinin Yazı İşleri onlara tepki gösteriyordu.”
“Avrupa’dan gelen muhabirler bizi haberleştirmek istiyorlardı, çalışma şartlarımızı merak ediyorlardı. Bana "Arkadaşlarını öldürüyorlar, sen de ölebilirsin, niye hala burada çalışıyorsun?'" diye sorarlardı ama bu birine "Kişiliğini, kim olduğunu bırak," demek gibi bir şey. Bu iş tarihe belge bırakmak için yaptığımız bir iş."
''Bölgede yaşanan acılara sırtımızı dönüp gidemezdik. Üstelik anaakım medyada çalışan pek çok arkadaşımız bize kaynak sağlardı, fotoğraf getirirdi çünkü onların da vicdanı el vermiyordu. Bizle çalışamasalar ve mesleklerini özgürce yerine getiremeseler de durumdan rahatsızlardı. Özgür gündem pek çok şeyin karanlıkta kalmamasına sebep oldu. Anaakım medya da artık bu gerçekleri görmemezlikten gelemiyor.”
“Özgür Gündem o yıllarda Avrupa’da da basılıyordu, artık Avrupa baskımız yok ama olduğu dönemde tiraj yaklaşık 10 bindi. Dünya medyası bizim haberlerimizi yakından takip ediyordu. 1994 Aralık ayında gazete İstanbul’daki binamız bombalandı ve bir arkadaşımız öldü. Bu haber Türkiye’de pek ses getirmedi ama dünya medyası çok önemsemişti.”
“Özgür Gündem’in okul özelliği de var. Binlerce kişi gazetemizden gelip geçti. Şu an anaakımda çalışan ancak mesleğe Özgür Gündem’de başlamış yaklaşık 2000 kişi var.” (EK/HK)
* Özgür Gündem 20. Yıl belgeselini izlemek için tıklayınız.