CHP'nin yeni Ceza Yasası'nın 301. maddesinin değişmesine karşı direnci, Deniz Baykal'ın sağ oylara talip olduklarını açıklaması, asker sivil ilişkilerinde generallerin açıklamalarını onaylaması ve son olarak MHP Genel Kurulu'nun sonuçlarını benimser sözleri üzerine Tosun, Sosyal Demokrasi Vakfı'ndan (SODEV) Ercan Karakaş ve CHP'nin eski genel başkanlarından, CHP üyesi, gazeteci Altan Öymen'le konuştuk.
"CHP aslında Türkiye'de devlet katında statükodan beslenmek suretiyle toplum katında meşruiyet aramaya çalışıyor; beklentisi tamamen oy artırmak üzerine kurulu" diyor bianet'in görüştüğü Tosun.
"Demokratik süreç içinde toplumun taleplerini okumaktan uzak olduğu için, güvenliğe ve laikçiliğe tıkanmış bir anlayışla toplum katında prim yapmak istiyor. Günü kurtarmaya yönelik, çok pragmatik, sol açılımlardan tamamen uzak, gündelik birtakım beklentilere yanıt bulmak gayretinde."
Tosun: CHP'nin ne emek derdi var ne de insan hakları
Tosun, CHP'nin "tahayyülünün 'milli güvenliğe' indirgenmiş" olduğunu, emek hakları veya insan hakları gibi bir derdinin olmadığını söylüyor: "Sonuçta, bu da emek-sermaye çelişkisinin, insan hakları kaygılarının üstünü örtüyor. CHP'nin tahayyülündeki bu güvenlik boyutu, sosyal demokrasinin, solun besleneceği damarı da kesiyor."
Tosun, CHP'nin toplumdan beslenmediğini de söylüyor. "Beslendiği alan toplumun steril kaymak tabakası. Burada askeri bürokratik elit başı çekiyor. Halk katında, CHP'yle özneler arasında tamamen kopukluk var."
Yapılan araştırmalarda "Niçin CHP'ye oy vermiyorsunuz" sorusuna gelen yanıtların sadece CHP'nin lider kadrolarına olan güvensizliği değil, CHP'nin toplumun sorunlarını dillendirmediğini de gösterdiğine işaret ediyor Tosun.
Karakaş: CHP'nin parti programını anımsaya ihtiyacı var
Sosyal Demokrasi Vakfı'ndan (SODEV) Ercan Karakaş da CHP'nin parti programı, kurultay belgeleri gibi temel belirleyici metinlerinde bir değişikliğin olmadığını, ama söylemin farklılaştığını, söylemde "merkez sağ seçmene açılma arayışı"nın olduğunu saptayarak, bir örnek veriyor:
"Partinin bir grup sözcüsü [yeni Ceza Yasası'nın] 301. maddesiyle ilgili olumsuz, değişmemesi yönünde açıklamalar yaparken, Zülfü Livaneli 301. maddenin değiştirilmesiyle ilgili Meclis'e değişiklik teklifi veriyor. Burada çelişkili bir durum var."
CHP'nin temel beklentisinin seçmen tabanını genişletmek olduğunu Karakaş da söylüyor. "Herhangi bir seçimde, seçmenlerin yüzde 45'i parti değiştirebiliyor. Bu nedenle milliyetçi oylara talip oluyorlar. Ama bu demokrasi açısından sağlıklı değil. Bu nedenle, Türkiye'de merkez sağ ve solun iki ayrı eksen olarak bütünleşmesi demokrasi açısından da sağlıklı."
Demokrasinin derinleştirilmesinin, Kürt sorununun demokratik yoldan çözümünün, özgürlüklerin genişletilmesinin CHP'nin parti programında yer aldığını anımsatan Karakaş, "Ama söylem farklı" diyor.
"CHP'ye oy veren seçmenlerle yapılan kamuoyu yoklamalarında, seçmenler 'CHP'yi solda gördükleri için' oy verdiğini söylüyor. CHP'nin daha net olmaya, programını anımsamaya, bunu söylemine yansıtmaya ihtiyacı var. Parti program demektir. Ama Türkiye siyasi kültüründe program partisi olmak tam olarak bilince çıkmış değil. Yalnızca CHP'ye özgü bir durum değil bu; genelde siyasi kültür böyle."
"CHP aslına rücu ediyor"
Tosun, CHP için bir tür "köklerine dönüş" ten de bahsedilebileceğini söylüyor. "Bu CHP'nin 1930'lardaki aslına rücu etmesi demek. 1930'lardaki devletçi bürokratik yapının düzeni devam ettirme arzusuna nasıl dönemin CHP'si adres olmuşsa, bugünkü CHP'nin de öyle bir adres olma arayışı var."
Sosyal Demokratların kendi sol tahayyüllerini sorgulaması gerektiğini söyleyen Tosun, "Solun neresinde duruyoruz, diye ideolojik bir hesaplaşma gerekiyor. Bu sorunun adı konmadan, açılımların olması mümkün değil. Yoksa sadece günü kurtarmaya indirgenmiş strateji geliştiriliyor."
Öymen: 301'i savunmak CHP'lilere düşmez
"Bir konuyu değerlendirirken somut olguların üzerinde durmak gerektiğini düşünüyorum" diyen gazeteci, CHP üyesi ve partinin eski genel başkanlarından Altan Öymen'se CHP'nin 301. madde konusundaki tutumunu eleştirdi; "parti yönetiminin 301. madde konusundaki politikasını yanlış bulduğunu" söyledi.
"301, eski 159'un devamıdır. Gazeteciliğe başladığımdan beri gazeteciler için basın ve düşünce özgürlüğünü katı bir şekilde sınırlayan bir maddedir bu. Falih Rıfkı Atay'dan Çetin Altan'a birçok kişi yargılandı. O maddeye göre hapse girenler oldu. 301 haline gelirken cezalar biraz hafifledi. Ama maddenin ana niteliği değişmedi. Değiştirilmesi gereği daha da belirgin bir şekilde ortaya çıktı."
Öymen, "301'in düşünce özgürlüğü açısından değişmesi gereken bir madde olduğunu hep hatırlamalıyız" diye ekledi: "Niyet ne olursa olsun, 301'i savunmak CHP'lilere düşmez."
İHD'den CHP'ye: Gerçek bir sosyal demokrat parti gibi davranın
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi de, CHP Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün cevaplandırması istemiyle sunduğu soru önergesinde, Özgür Gündem Gazetesinin yayının tamamen durdurulmasını istemesi üzerine Baykal'a bir mektup gönderi ve şöyle dedi:
"Dünyadaki gelişmelerin tersine baskıcı ve statükocu yönetim biçimlerinde ısrar etmek sosyal demokratların değil, faşistlerin, ırkçıların ve statükocu tahammülsüzlerin işidir. Baskıda ısrar, halklar arasındaki düşmanlığın da körüklenmesine katkı sunar.
"Sayın Baykal, İnsan hakları savunucuları olarak; partinizin, basın, düşünce ve inanç özgürlüğüne yönelik tutumunu baskıcı ve statükocu bulduğumuzu, benimsemediğimizi bilmenizi isteriz.
"Bu tutumunuzu gözden geçirerek gerçek bir sosyal demokrat parti gibi düşüncenin ifade edilmesi önündeki engellerin kaldırılması ve basın özgürlüğü için sürdürülen çabaya katkı sunmanızı dileriz."
CHP'de son birkaç ay
Milliyet'te Fikret Bila'nın bugünkü (21 Kasım) haberine göre, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal "kendini milliyetçi sağda tanımlayagelmiş MHP'nin ve lideri Bahçeli'nin, milliyetçi yaklaşımını cumhuriyet değerleri, Atatürk ilkeleri ve kurucu felsefeye oturtmasını önemsedi."
"301'i değiştirmek mi, başka kapıya": Baykal, Başbakan Erdoğan'ın 301. maddenin değiştirilebileceğine dair konuşmasının, "muhalefetle oturur konuşuruz" demesinin ardından, "Başbakan, Türkiye'de Türk kimliğine hakaret etmeyi serbest bırakmanın ayıbına ortak arıyor. Benim cevabım ise başka kapıya" dedi.
TBMM'nin resmi Meclis Haber yayınına göre, Baykal 17 Ekim'de 301. maddeyi savundu; "Bu, sizi niye bu kadar rahatsız ediyor? Bunun, insan hakları, düşünce özgürlüğü, demokrasiyle ne ilgisi var? Tahkir ve tezyif edilmemeyi talep etmek hakkımız değil mi? Önüne gelen Türkiye'ye sövüp sayacak mı? Kendi elimizle kendi yasamızı değiştirerek, Türkiye'ye hakaret edilmesini serbest mi bırakacağız?"
Askerlerle ilişki: Baykal, 20 Ekim'de NTV'de katıldığı yayında şunları söyledi: "İçinde bulunduğumuz ortamda bizim sakınmamız gereken en temel konu, bir asker-siyasetçi tartışmasına sürüklenmekten kaçınmak. Türkiye üzerinde bir kuşatma var. Bu ortamda Silahlı Kuvvetler benim tarihi sorumluluğum var diyor. Anayasanın da yasalarında bana verdiği görevler var diyor. Şimdi bunu anlayışla karşılamaya ve o konularda bizim bir gereksiz sürtüşmeyi tahrik edecek tavırlardan uzak durmaya ihtiyacımız var."
Sağ oylar: Baykal, 27 Ekim'de de CNN Türk'te şunları söyledi: "Benim gördüğüm şudur; merkez sağda yer alan seçmenlerin önemli bir kısmı bu defa CHP'nin konumunu, durumunu değerlendirerek ona destek verme eğilimi içine girmişlerdir. Bu CHP'nin çizgi değiştirmesi, ideolojik bir yeni kimliğe bürünmesi, eski kimliğini terk etmesi anlamında değildir. CHP'nin bir kimliği vardır. CHP milli mücadele şartları içinde, ulusal bağımsızlık mücadelemiz içinde şekillenmiş bir bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu şartları içinde ortaya çıkmış bir siyasi partidir ve bu siyasi parti daha sonra çağdaş sosyal demokrat siyaset anlayışı içinde yerini belirlemiştir ve bu kimliğiyle de Türk halkının hizmetindedir."
Sağ oyların nedeni: CHP'nin yayın organı Halk Gazetesi'nin 68. sayısında, "Yapılan seçim anketlerinde sadece soldan değil, merkez sağdan da CHP'ye kayışın üç önemli nedeni" olarak şunlar gösteriliyor: "1 Ulusal bütünlük - 2 Laiklik - 3 Ulusal onur."
Yurttaşa yabancı muamelesi: CHP milletvekilleri Vakıflar Yasası görüşmeleri sırasında, gayrimüslim Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından ya yabancı olarak bahsetti ya da ancak yabancı devletlerin yurttaşlarına uygulanabilecek karşılıklılık ilkesini gündeme getirdi. (TK)