Şair ve yazar Sezai Sarıoğlu’nun kolaylaştırıcılığında ayda bir kez düzenlenen "Nehir Muhabbetler" söyleşi dizisinin beşincisi, 6 Nisan'da Kadıköy Livane Kafe’de gerçekleştirildi.
Söyleşinin konuşmacısı Kayıp Söz, Erguvan Kapısı, Hiçbiryer'e Dönüş ve Elveda Alyoşa gibi kitapların yazarı Oya Baydar'dı.
Yüzleşme ve Ödeşme
Baydar yazarak kendisiyle ve tarihle yüzleştiğini ve ödeştiğini söyledi:
"Yazmak insanın kendisiyle ve tarihle, toplumla yüzleşmesini sağlıyor. Edebiyata hatırlamalar ve yüzleşmeler toplamı olarak bakıyorum. Acılarımızla, sevinçlerimizle, eksiklerimizle ve suçlarımızla yüzleşmek…
Yüzleşmek yazarı ve toplumu arındırıyor. Elbette bir yarım kalmışlık, bitmemişlik olmamalı. Yüzleşilen şeyle barışılmalı. Bunun yolu da ödeşmekten, hesabını verebilmekten geçiyor. Hayatta günahlarımla, suçlarımla, eksiklerimle ödeşmeden hiçbir adım atamadım."
"Duvarın yıkılışı bizi soru sormaya itti"
Sosyalist yazar, reel sosyalizmin çökmesinin geçmişle yüzleşmesinde önemli rol oynadığını da ifade etti:
"17-18 yaşlarında roman yazdığım için neredeyse okuldan atılıyordum. Siyasi mücadeleye girince bıraktım. Tekrar yazmaya duvar yıkılınca başladım. Duvarın yıkılışı hayallerimizin de yıkılışıydı, kimliklerimizin yara almasıydı. Duvar üzerimize yıkıldı, canımızı acıttı. Bu, bizi soru sormaya, soruşturmaya itti. Duvar yıkılmasaydı yazmayacaktım."
"Erguvan Kapısı için 'fikir fahişeliğinin kapısı' dediler"
Baydar, yüzleşme çabalarının önemli bir hedefinin solda bireyi, özgür düşünceyi ve eleştiriyi baskılayan örgüt kültürü olduğu belirtti:
"Kitaplarımda özenle üzerinde durduğum bir konu örgütlerin bireyi, özgür düşünceyi ve eleştiriyi baskı altına alması. Kolay değildir insanın kendi örgütüne karşı çıkması. Çok kahramansınızdır, devlete karşı çıkarsınız, her şeyi göze alırsınız ama örgütü içeriden eleştirmeyi göze alamazsınız.
Siyasal yaşamım süresince benim için de en zoru buydu. Her zaman 'kafası karışık yoldaş'tım. 'Dönek' lafı bana çok söylendi. Erguvan Kapısı kitabıma 'fikir fahişeliğinin kapısı' dediler. Hâlbuki Erguvan Kapısı bir umut kapısıdır. Orada kahraman eşitsizliğe karşı ama daha insan odaklı yeni bir dil bulmaya gider.
Sovyetler Birliği'nde de pek çok güzel şey yapılmıştı; fakat soru soramıyordunuz. Oradayken bir panelde tanrı addettiğimiz bir öndere 'Türkiye'de faşizan bir gidişat var, Sovyetler Birliği neden tavır almıyor?' diye sordum. Derhal toplantıdan uzaklaştırıldım. Ütopyamız herkes için özgürlük ve refahtı. Özgürlük kısıtlanınca ütopyanın hedefi şaşıyor."
"Tek doğru yok"
İnsanlardan umudunu yitirmediğini vurgulayan Baydar, başkalarını anlamaya çalışmanın önemine dikkat çekti:
"Ben hala insanlara inanıyorum. İnsanlar konuşarak anlaşabilirler. Hrant'ın (Dink) şöyle bir yeteneği vardı: Onu dövmeye gelen insanlarla konuşurdu ve birbirlerini anlayarak çıkarlardı. İnançlarımızı –izm'leştirmek, sorulara kapatmak kendi gelişmemizi engelliyor." (KM/GG)