Yaklaşık sekiz bin tutuklu ve mahkumun kaldığı, 938 bin metrekare alan üzerinde kurulu olan Silivri Cezaevi "tesisleri"nin geçen hafta ünlü konukları vardı.
Kamuoyunda sıklıkla dile getirilen cezaevi koşulları hakkındaki eleştiriler nedeniyle olacak, Adalet Bakanı Sadullah Ergin 11 Mayıs Cuma günü 11 gazeteciye cezaevi turu yaptırdı.
Hürriyet'ten Ahmet Hakan, Radikal'den Oral Çalışlar, Vatan'dan Ruşen Çakır, Milliyet'ten Aslı Aydıntaşbaş, Sabah'tan Emre Aköz, Star'dan Ergun Babahan, Cumhuriyet'ten Utku Çakırözer, Akşam'dan Nagehan Alçı, Taraf'tan Tuncer Köseoğlu Zaman'dan Bülent Korucu ve Türkiye'den Rahim Er'in katıldığı cezaevi turu sonrası kaleme alınan yazılarda hemen hemen ortak nokta, Silivri Cezaevi'nde hijyen koşullarının eski cezaevlerine nazaran daha iyi olmasına karşın, temel sorunun tutuklu ve hükümlülerin yalnızlaştırılmış olduğu gerçeğiydi.
Biz de söz konusu gazeteci ve köşe yazarlarının izlenimlerinden yola çıkarak, Silivri'de 3 No.lu cezaevinin eski "misafirlerinden" "Z" ile görüştük.
"Gerçekten bazı yazarların bahsettiği gibi tek sorun insanların yalıtılması mı?", "Yemekler bahsedildiği gibi güzel mi?", "Sıcak su, çamaşırhane, ortak kullanım alanları kullanılabiliyor mu?" gibi soruları yönelttiğimiz "Z", bunların bir kısmını doğrularken, bazılarının da "Önemli misafirlere hizmet" kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
"Yemekler yemek değil"
"Z", Nagehan Alçı ve Ergun Babahan gibi isimlerin "Yemekler güzeldi" tezine karşı çıkıyor. Yemeklerin aşırı derecede yağlı olduğunu söyleyen "Z", pek çok yemeği yiyemediklerini söylüyor.
"Yemeklerin üstünde yağ mı, gres yağı mı bir tabaka oluyor. Bu tabakayı süzmeden yemek mümkün değil."
"Silivri Cezaevi'nde kaldığım iki buçuk ayda 12 kilo verdim. Demek ki iki ay daha kalsam ölecektim."
"Kantinden haftada bir kez alışveriş yapma hakkımız vardı. Alışveriş günü alacaklarını aldın, aldın. Almazsan bir daha bir hafta alışveriş şansın yok."
"Yazarların bazıları çamaşırhane imkanından bahsetmiş. Ancak ben o çamaşırhanenin tutuklu ve hükümlüler tarafından kullanıldığını bir kez bile görmedim."
"Sadece kendi koğuşundakileri görebilirsin"
"Z", 21 kişilik L tipi koğuşta kaldığını söylüyor. Kendi koğuşlarında üçer kişinin kaldığı yedi oda bulunduğunu ve ayrıca ortak kullanım alanı ve sabah yoklamasıyla açılıp akşam yoklamasıyla kapatılan bir avlu olduğunu aktarıyor.
Cezaevindeki en kötü uygulamaların başında mahkum ve tutukluların yalıtılmasının geldiğini söyleyen "Z" koğuşta kalan insanların birbirleri dışında kimseyi görme şansının olmadığının altını çiziyor.
"Biz 21 kişiydik ama üç kişi kalanlar ve tek başına tecrit hücrelerinde kalanlar da var. Bu kişilerin de başkalarını görme, konuşma şansı yok."
"Gazetecilerin yazdığı haftalık spor alanı kullanımı doğru. Yazın haftada 50 dakika futbol sahasına, kışın 50 dakika basketbol sahasına götürüyorlar. Ancak yine koğuşta kaç kişi kalıyorsanız o kadar kişi spor yapabiliyorsunuz."
"Kurallar çok sıkı. En ufak bir olumsuzlukta sizi 'tektek' denilen tek kişilik hücrelere atabiliyorlar. Artık orada bir hafta mı kalırsınız, bir ay mı belli değil."
"Ayrıca insanlara sürekli olarak altı ay görüş yasağı veya altı ay telefon yasağı gibi cezalar da veriliyor."
"Sadece koğuşların içinde yatak olan odalar kamerayla izlenmiyor. Ortak kullanım alanları, avlular her yer 24 saat kamera kontrolü altında."
"Girişte röntgen çeken cihaza oturtuluyorsun"
"Z", cezaevine adım attığınız an baskının başladığını söylüyor. Parmak izi, retina okuma gibi işlemlerin yanı sıra, insanların donlarına kadar soyulup röntgen çeken bir cihazın üstüne oturtulduğunu söyleyen "Z", bu gibi uygulamalarla insanın onurunu kapıda bırakmak zorunda olduğunu ifade ediyor.
Cezaevinde çok fazla insan kalması nedeniyle bazı koğuşlarda kapasitenin üstünde insan kalıyormuş. "Bay Z", bunu bizzat cezaevi müdüründen öğrenmiş. Müdür bazı 21 kişilik koğuşlarda 30'a yakın kişinin kaldığını, insanların yerlerde yatmak zorunda olduğunu söylemiş "Z"ye.
"Bazı 'olumlu' yanları var"
"Z" Silivri cezaevi hakkında yazılan yazılanlarda bazı doğru noktalara da temas edildiğinin altını çizerek, eski cezaevleriyle kıyaslayınca şu özelliklerin olumlu olduğuna dikkat çekiyor:
* Cezaevi hijyenik. Benim görebildiğim kadarıyla böcek falan yoktu.
* Pazartesi ve perşembe günleri sıcak su veriliyor.
* Hastalıklarım nedeniyle ilaç kullanma zorunluluğum vardı. İlaçları dışarıdan sokmama izin vermediler ama kaldığım süre boyunca günü gününe ilaçları temin ettiler.
* Bilgisayar gibi çeşitli kurslar var. Cezaevinin diğer bölümlerini bilemem ama belli aralıklarla koğuşa gelip kursa katılmak isteyen olup olmadığını soruyorlardı. (EKN)