Uluslararası Af Örgütü, insan haklarının uluslararası bir norm olarak kabul edildiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin hazırlanışının 75. yılında 156 ülkeyi kapsayan detaylı bir rapor açıkladı.
Dünyada insan haklarına en kapsamlı bakışı ve son durumu sunan raporun küresel lansmanı emeklilik reformu protestolarının yaşandığı Fransa’nın başkenti Paris’te yapılırken Türkiye’deki tanıtım adresi örgütün Karaköy’deki ofisindeydi.
Türkiye’deki sunumunu Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan ile Kampanya Koordinatörleri Damla Uğantaş ve Deniz Akdeniz Belovacıklı yaptı.
Örgütün 2020 raporu daha eşit daha adil dünyaya ihtiyacının önemini ön plana çıkartırken, 2021 raporu uluslararası kurumların çöküşüne dikkat çekiyordu. 2022 raporu ise uluslararası normların çöküşüne işaret ediyor. Ayrıca 2022’nin Türkiye ve dünya için zorlu bir dönem olduğunu ortaya koyuyor.
Önce Türkiye
Af Örgütü, Türkiye için 2022 özeti olarak kronikleşmiş sorunların devam ettiğine vurgu yapıyor. “İnsan hakları krizine ek milyonlarca kişi için yaşam maliyeti krizinin derinleştiği ülke” diyor.
Avrupa Sosyal Haklar Komitesi’nin, Türkiye'de “yoksulluk ve sosyal dışlanma ile mücadele için yeterli ve koordineli bir yaklaşımın bulunmadığı” tespitine yer veriyor.
Ayrıca 2022’de Türkiye’de sivil toplumun, hakları korumak için düzenlenmesi gereken yasaların hakları kısıtlıyor olmasına karşı mücadele ettiğini belirtiyor. Seçim öncesi toplanma özgürlüğü üzerindeki baskıları işaret ediyor.
Raporda Türkiye’de geçtiğimiz yılın insan hakları koşullarını şöyle özetlenmiş:
“İnsan hakları savunucuları, gazeteciler, muhalif siyasetçiler ve diğerleri hakkında temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkumiyet kararları devam etti. Parlamento, mevcut yasalarda çevrimiçi ifade özgürlüğünü daha da kısıtlayan sert değişiklikler yaptı. Polis, birçok ilde yasaklanan Onur Yürüyüşlerine katılan yüzlerce kişiyi hukuka aykırı güç kullanarak gözaltına aldı ve barışçıl toplanma hakkı ciddi şekilde kısıtlanmaya devam etti. Danıştay, 2021 tarihli İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını bozmayı reddetti.
“Türkiye, dünyanın en yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülkesi olmayı sürdürdü. Ancak siyasetçiler arasında ve medyada yükselen mülteci karşıtı ırkçı söylemlerin yarattığı zeminin etkisiyle Afganların ve diğer mültecilerin başvuruları alınmadan geri gönderilmeleri ölümlere ve ciddi yaralanmalara neden oldu. İşkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin ciddi ve güvenilir iddialar söz konusuydu.”
Türkiye raporlarının değişmeyen başlığı: İfade özgürlüğü
Raporda Türkiye ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, cezasızlık, insan hakları savunucuları, ayrımcılık, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, mültecilerin ve göçmenlerin hakları, işkence ve diğer türde kötü muamele alt başlıklarıyla yer alıyor.
İfade özgürlüğü konusunda sansür yasasından, Diyarbakır’da Kürt gazetecilerin tutuklanmasına, Gülşen’in tutuklanıp tahliye edilmesinden, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin 11 üyesinin yargılanmasına kadar örnekler mevcut. Diğer alt başlıklar da dahil olmak üzere bazı örnekler şöyle:
- Ekim’de parlamento, “sansür yasası” olarak anılan bir paketle çeşitli yasalarda değişiklikler yaptı. “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu kanunlara soktu. Aralık’ta, Bitlisli gazeteci Sinan Aygül, doğrulanmamış cinsel istismar iddialarını paylaştığı bir tweet nedeniyle yeni suç kapsamında tutuklanan ilk kişi oldu. Haziran’da, üç medya kuruluşundan 16 gazeteci ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı, Diyarbakır'da “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderildi. Hâlâ iddianame hazırlanmış değil.
Toplanma özgürlüğü hiçe sayıldı
- Cumartesi Anneleri, Onur Yürüyüşlerine yapılan müdahaleler, 2022’nin öne çıkan barışçıl protesto hakkı engelleri oldu.
- Haziran’da çevik kuvvet polisi Cumartesi Anneleri 900. toplanmasını engelleyerek çok sayıda kayıp yakınını gözaltına aldı. Ağustos ayında polis, Cumartesi Anneleri’nin Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü münasebetiyle Altınşehir Mezarlığı’nda düzenlediği barışçıl protestoyu engelledi ve 14 kişiyi gözaltına aldı. Ağustos 2018'de 700. toplanmaya katılan 46 kişi hakkındaki temelsiz yargılama devam etti. Eylül ayında polis, grubun beşinci duruşması öncesinde Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yapmasını engelledi ve üçü avukat olmak üzere 16 kişiyi gözaltına aldı.
- Onur Yürüyüşlerine yönelik hukuksuz kısıtlamalar devam etti. Ülke genelinde 10 Onur Yürüyüşü yasaklandığı ve Onur Haftası'nda 530'dan fazla kişinin gözaltına alındığı. İstanbul'daki Onur Haftası etkinliklerini keyfi olarak yasaklandı. 26 Haziran'da polis, yasağa karşı koyarak İstiklal Caddesi'nde toplanan LGBTİ+ aktivistlerini göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullanarak dağıttı ve en az 370 katılımcıyı gözaltına aldı.
Örgütlenme özgürlüğü baskı altında
- HDP'nin kapatılması ve 451 yönetici ve üyesine beş yıl siyaset yasağı verilmesine yönelik dava, yıl sonunda hâlâ sürüyordu.
- Nisan'da “kadın haklarını savunma kisvesi altında, yasa dışı ve ahlak dışı faaliyetlerde bulunduğu, Türk aile yapısını zedelediği” iddiasıyla Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na yönelik kapatma davası başladı.
- Tarlabaşı Toplum Merkezi'ne, “toplumda LGBTİ+ olarak bilinen bireylerin cinselliğini normalleştirerek çocukların cinsel yönelimlerini etkilemeye çalışmak” iddiasıyla Mayıs ayında açılan dava yıl sonunda devam ediyordu.
İnsan hakları savunucuları özgür değil
- Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarında mahkemeler AİHM kararlarını uygulamadı. Nisan ayında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, herhangi bir delil olmamasına rağmen Osman Kavala ve diğer yedi kişiyi yeniden yapılan Gezi Parkı yargılamasında suçlu buldu. Osman Kavala'ya yardım ettikleri iddiasıyla sanıklardan Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Can Atalay, Mine Özerden, Çiğdem Mater, Hakan Altınay ve Yiğit Ekmekçi 18'er yıl hapis cezasına mahkum edildi.
- İHD Eş Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, insan hakları avukatı Eren Keskin yargılanan diğer isimlerdi. Eren Keskin'in cezaları yıl sonunda toplam 26 yıl 9 aya ulaştı.
Ayrımcılık başlığında: Kadın hakları ve LGBTİ+’ların hakları
- Mayıs’ta kadınları ve sağlık çalışanlarını şiddetten korumayı amaçlayan bir yasa yürürlüğe girdi. Kanun, kadına yönelik ısrarlı takibi ayrı bir suç olarak tanımladı.
- Hükümetin açıkladığı resmi istatistiklere göre erkekler yılın ilk 10 ayında kadın cinayetlerinde en az 225 kadını öldürdü, ancak bazı raporlar çok daha yüksek sayılar kaydetti.
- Temmuz’da, Danıştay, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye yönelik 2021 Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için onlarca kadın örgütü, baro ve diğer kuruluşların yaptığı başvuruyu reddetti. Mahkeme bu kararla, yürütmenin sözleşmeden tek taraflı olarak çekilmesini bilfiil tasdiklemiş oldu.
- Hükümet yetkilileri dahil bazı siyasetçiler devamlı olarak LGBTİ+’lara karşı nefret söylemine ve karalama kampanyalarına başvurdu ve bunlar medya tarafından körüklendi.
Mültecilerin ve göçmenlerin hakları
- Türkiye yetkilileri, sınırda koruma bekleyen binlerce Afganistanlıya yönelik, başvuruları alınmadan İran’a geri gönderilmeleri için atış mühimmatı dahil olmak üzere hukuka aykırı güç kullandı. Bazı durumlarda sınırdan geçmeye çalışan mültecilere karşı ateşli silah kullanıldı ve bu olaylar ölüm veya yaralanmalarla sonuçlandı. “Gönüllü geri dönüş” kisvesi altında, bazı kişiler hukuka aykırı bir şekilde uçaklarla Afganistan'a sınır dışı edildi.
- İnsan hakları örgütleri, Şubat ve Temmuz arasında Türkiye makamlarının yüzlerce Suriyeli mülteciyi keyfi olarak gözaltına aldığını, alıkoyduğunu ve hukuka aykırı şekilde geri gönderdiğini belgeledi.
Şimdi dünya
Af Örgütü’nün 2022 raporunun küresel kısmında en dikkat çekici başlık Ukrayna. Örgüt, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline verilen tepkilerin, uluslararası sistemin küresel krizlerle başa çıkmaya elverişsiz olduğunu gösterdiğini savunuyor.
Dünyanın dört bir yanında insan haklarına yönelik çifte standartların altını çiziyor ve uluslararası toplumun, tutarlı bir şekilde uygulanan insan hakları ve evrensel değerler etrafında birleşemediğine dikkat çekiyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde insan hakları suistimallerine dair çifte standartların ve yetersiz müdahalelerin cezasızlığı ve istikrarsızlığı körüklediği tespitinde bulunuyor.
Batı’nın, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına verdiği güçlü tepkinin, İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır gibi bazı müttefikleri tarafından işlenen ciddi ihlaller karşısında somut adımlar atmamasıyla keskin bir tezat oluşturduğunu söylüyor.
Devletlerin ülke içinde hakları korumak ve gözetmekte başarısız olduğu için kadın haklarının ve protesto özgürlüğünün tehlike altında olduğunu belirtiyor.
Rapor ayrıca Çin’in insanlığa karşı işlediği suçlara yönelik uluslararası müdahaleleri bastırmak için başvurduğu tehditkar taktiklere ve üyelerinin bireysel çıkarları yüzünden işlevsiz hale gelen küresel ve bölgesel kurumların Etiyopya, Myanmar ve Yemen gibi ülkelerde binlerce kişinin öldürülmesiyle sonuçlanan çatışmalara yanıt vermekteki yetersizliğine vurgu yapıyor.
Af Örgütü’nün verdiği bazı örnekler şöyle:
- İşgal altındaki Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler için 2022, BM’nin kayıpları sistematik olarak kayıt altına almaya başladığı 2006’dan bu yana geçen en kanlı yıllardan biriydi. İsrail güçleri onlarca çocuğun da aralarında bulunduğu en az 151 kişiyi öldürdü. İsrail yetkilileri Filistinlileri evlerinden zorla çıkarmaya devam etti ve hükümet, işgal altındaki Batı Şeria’nın tamamında yasa dışı yerleşimleri büyük ölçüde genişletme planları hazırladı. Çok sayıda Batılı hükümet, İsrail’in apartheid sistemine son vermesini istemek yerine bu sisteme karşı çıkanlara saldırmayı seçti.
- ABD, Rusya’nın Ukrayna’daki ihlallerini yüksek sesle eleştiren ülkeler arasındaydı ve savaştan kaçan on binlerce Ukraynalıyı ülkeye kabul etti; ancak Eylül 2021 ile Mayıs 2022 arasında, kökleri Siyah karşıtı ırkçılığa yerleşen politikalar ve uygulamalar kapsamında 25 binin üzerinde Haitiliyi sınır dışı etti, birçoğunu işkence ve diğer türde kötü muameleye maruz bıraktı.
- AB üye devletleri sınırlarını Rusya’nın saldırısından kaçan Ukraynalılara açarak, dünyanın en zengin bloklarından biri olarak, güvenlik arayan çok yüksek sayıda insanı kabul etmeye ve sağlık, eğitim ve konaklamaya erişimlerini sağlamaya fazlasıyla muktedir olduğunu gösterdi. Buna karşılık, birçok AB ülkesi kapılarını Suriye, Afganistan ve Libya’daki savaş ve baskılardan kaçanlara kapalı tutmayı sürdürdü.
Hiç mi iyi bir şey olmadı?
Raporda iyi örnekler sınırlı da olsa var. İlki Türkiye’den. Af Örgütü örnek olarak Mayıs’ta gazetecilerin ve vatandaşların gösteri ve eylemleri kaydetmesini engelleyen genelgenin yürütmesinin durdurulmasına yönelik Danıştay kararının kesinleşmesini gösteriyor.
Bir diğer örnek olaraksa Af Örgütü işkence, kötü muamele ve infazlarda kullanılan ekipmanların denetlenmesini ve sınırlandırılmasını ön gören Birleşmiş Milletler nezdinde bir İşkencesiz Ticaret Anlaşmasından bahsediyor. Sözleşme henüz imzalanmış değil ama 2022’de işkence araçlarının ticareti konusunda hukuki açıdan bağlayıcı bir sözleşmeye zemin hazırlayabilecek bir uzman raporu yayımlanmış. Raporda kolluk kuvvetlerinin kullandığı araçların ticaretine denetim getirmek yönünde bir tavsiye kararı da var.
Diğer iki örnek Fas ve Ürdün'den. Fas kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına dair protokolü onayladı. Ürdün'de de yapılan bir anayasa değişikliğiyle kadınların hakları yasalar önünde erkeklerle eşitlendi.
(HA)