Jan Axin, Avrupa'ya da İstanbul'a da gönül bağlamamış müzisyenlerden. O hem bağlamayla rock yaptığı için, hem de ilk Kürt rockçılarından olduğu için çok özel.
İki yıl kadar önce çıkarttığı albümü Bajardan (Şehir) sonra, şimdi de yeni albümü üzerinde çalışan Jan Axin'e, Kürt müziğinden Diyarbakır'daki yaşama; Cıwan Haco'dan Mıhemed Şexo'ya; Pink Floyd'tan Diyarbakır Kültür Festivaline kadar pek çok soru sorduk.
Aşkın da müzisyeni olmak istiyorum
Rock müzik geleneğinin ya da kültürünün olmadığı bir yerde, hem de Kürtçe rock yapmak neye mal oluyor, ne gibi tepkilerle karşılaşıyorsun?
Yeni çıkan ve Kürtçe rock yapan biri dikkat çekiyor. Bundan önce de benzer rock denemeleri olmasına rağmen pek bir ilgi görmemişti Kürtler arasında.
Albümüm Bajar, biraz daha derli toplu bir kompozisyon olduğu için, sadece müzik dinleyenlere değil, edebiyatçı kesime de hitap ettiği için bir fark yarattı. Tabii sert olmamakla birlikte olumsuz tepkiler de aldım. Kürt müziğini bozduğum söylendi, otantik kalıpların dışına çıkmamak gerektiği falan söylendi.
Kimlerdi bu tepkileri gösterenler?
Daha çok Kürt müziğinin aynı şekilde, otantik çerçevede yoluna devam etmesi gerektiğini söyleyenler. Kendilerine göre haklı nedenleri var. Benim de Kürt müziğinin otantik yapısına elbette saygım var.
Hala ortaya konmamış otantik öğeler var ve onlara göre, bu yapılmadan farklı arayışlara yönelmek yanlış. Fakat Kürt müzikseverlerinin artık belli nakaratlardan sıkıldığını düşünüyorum.
Bundan ben de sıkıldım ve yeni bir şeyler ortaya çıkarmaya adadım kendimi. Amacım yeni bir alan yaratmaya çalışmak. Zaten ben hiçbir zaman Kürt müziği yapıyorum iddiasında olmadım. Daha çok batı kalıplarında Kürt dili ile müzik yapma duygusundayım. Bir Kürt olarak Kürt gırtlağının rock müziğine de yatkınlığının farkında olduğumu da söyleyebilirim.
Hangi enstrümanı kullanıyorsun?
Ben bağlama çalıyorum, biraz da gitar.
Bağlamayla rock nasıl yapabiliyorsun?
Aslında her enstrümanla rock yapabilirsin. Rock'ı sadece bir enstrümanın içine sıkıştırmamak gerek. Fakat biz bu müziği batıdan öğrendiğimiz için, gitar olmadan rockın olamayacağını düşünüyoruz. Ama mızıkanın da hakim bir biçimde eşlik ettiği rock parçaları vardır, yine keman, özellikle Bob Dylan albümlerine baktığımız zaman bunu çok yakından görüyoruz. Yani rock sadece gitarla başlayıp bitmiyor.
Biz rockı gitarsız düşünemiyoruz ve ülkemizdeki rock gruplarında da gitar eksik olmaz. Bağlama ise rock'a uymuyor görünüyor. Doğunun enstrümanıyla batının müziğini yapıyorsun sen.
Zaten bu coğrafyanın müziğinden kendinizi sıyıramazsınız. Ben bu coğrafyanın müzisyeniyim. Batılı gruplardan da etkilenen bir insanım. Pink Floyd, Gunsn Roses, Deep Purple, Rolling Stones, U2 gibi bir çok kişi ve grup dinliyorum. Ama kendi coğrafyamdan besleniyorum. Benim varlığım ikisinin buluşmasıdır.
Bir şeyi seviyorsunuz ve onu kendi toplumunuza uyarlıyorsunuz, ben bunu yapıyorum Bu enstrüman olayına tekrar dönmek istiyorum.
Türkçe rock yapan Moğollar var. Folklorik rock yapıyorlar ve folklorik enstrümanlar da kullanıyorlar. Benim de buna benzer örneğin Sinem şarkım var. Veya Xeydoka Bajar şarkım da folklorik rocktır. Ama Kerim Lawo Çekılmast tamamıyla batı rock'ıdır.
Öte yandan biz sanatçıların, özellikle Türkiyeli sanatçıların bir engeli var. O da şu; insanlar sadece tek bir tarzda müzik yapmanız gerektiğine inanıyorlar. Batılı müzisyenleri dinlediğiniz zaman aynı albümde dört beş farklı türden şarkıyı görebiliyorsun. Blues yapıyor, jazz yapıyor, punk yapıyor...
Yani hoşuna nasıl gidiyorsa öyle yapıyor. Bunun en tipik örneği Pink Floyd'dur. Bir Eric Clapton'a baktığın zaman jazz, blues ve rock'ı aynı albümde toplayabiliyor. Biz daha çok, bir kalıp içine sokulmak isteniyoruz.
Yaptığı şey aykırı, farklı bulunanlar biraz yalnızlık mı çekerler? Sen böyle farklı bir çıkış yapmak için cesareti ve gücü nereden aldın?
Bu bir cesaret olayından çok bence bir birikim olayıdır. Yıllarca müzik dinliyorsun ve bir noktadan sonra kendin icra etmek istiyorsun bunu. Üstelik farklı bir biçimde aktarmak istiyorsun. Bu farklı olmak için yapılan bir şey değil aslında, yapmak istediğini yapıyorsun.
Dinlediğim müzikle yaptığım müzik birbirine yakın. Ve dinlerken nasıl haz alıyorsam, yaparken de aynı hazzı alıyorum. Dediğim gibi, bu daha çok bir birikim olayı, bir cesaret meselesi değil. Ve biraz da yaptığın şeye duyduğun inançla ilişkili.
Sanatçı bir şey yapınca, insanlar bunu sever mi sevmez mi diye kaygılanmaz. Kendisi sevmişse yapar bunu. Zamanla insanlar da onu kabullenmeye başlar. Mesela Bajar çıktıktan iki yıl sonra beğenilmeye başlandı. Çünkü dinleyicide de bir arayış vardı. Ve belki de Kürtçe müzikte özlediği sesleri fark etmeye başladı. Dinleyici hep aynı şeyleri dinlemekten sıkıldı.
Bu coğrafyada uzun süre çatışmalı bir süreç yaşandı; politik sanat gelişti; politik şarkılar yapıldı. Stand-upçısından rockçısana kadar çok çeşitli sanat dalları neden şimdi ortaya çıkmaya başladı?
Tabii bu konunun da uzmanları var ama ben bir sanatçı olarak görüşümü belirtecek olursam; evet insanlar politik anlamda çok şey biriktirdi, ama bazı şeyler ihmal edildi bu süreçte. Mesela aşk; Bajar bir aşk albümüdür örneğin. İnsanlar aşkı yok saydılar hep. Zaten ölümün olduğu yerde, aşk ikinci plana itilebiliyor. Tabii bölgemizde çatışmalı ortam bir ölçüde azalınca, aşk da rock da ortaya çıkmaya başladı. Aşk şarkılarımız dün de vardı ama, ölümün olduğu yerde insanlar bunları unutmuştu artık.
Müziğini daha çok gençler seviyor
Bu tabii müzik tarzından kaynaklanıyor. Gençler rock seviyor. Ama ben aşkın da müzisyeni olmak istiyorum. Ve aşk hissini de bir yaşa bağlamanın doğru olmayacağını düşünüyorum.
Bajar albümünde rock yapıyorsun ama bir de acı hissediliyor şarkılarında
Bajar albümünde Aragonun Mutlu aşk yoktur ve Baba Tahır Uryanın Delal isimli şiirleri de yer alıyor. Burada, edebiyatla müziğin iyi bir diyalogu var aslında. Acı duygusu bir çok insanda ortak olmasına rağmen, ifadesi sanatçının ifadesi veya görevi oluyor.
Yurt dışında yaşayan çok sayıda Kürt sanatçısı var. Oraya gitme fırsatın olursa, kiminle tanışmak istersin en çok?
Yurt dışına çıkarsam, tanışmak isteyeceğim ilk insan her halde Cıwan Haco olur. Abbas Ahmedi de tanımak istiyorum.
Cıwan Haco senin için ne ifade ediyor?
Saygı.
Neden İstanbula gitmedin? Burada müziğini nasıl icra edebiliyorsun?
Diyarbakırda artık yenilikçi ve çağdaş bir müzik kitlesinin de oluştuğuna inanıyorum. Ayrıca Diyarbakırı seviyorum. Buradaki genç arkadaşlardan da çok olumlu düşünceler alıyorum.
Diyarbakır 2. Kültür ve Sanat Festivalinde konser vermiştin. O konser hakkında ne düşünüyorsun?
Evet bir konser verdik. Çok zor bir hazırlık aşaması geçirmiştik. Bize bir buçuk saat süre verilmişti, aksamalar meydana geldi. Bize ancak yirmi dakikalık bir süre kaldı.
Buna rağmen sahnede olmak gerçekten de görkemliydi. O konser, müzik hayatıma devam etmem için çok önemli bir unsur oldu. En son biz çıkmıştık. İnsanlar tam alandan ayrılmaya başlamışlardı ki , bizim sahneye çıkmamızla geri döndüler. Bu benim için çok önemliydi. Bundan çok etkilendim.
Toplumda kendini çok sıkışmış hissediyor musun?
Hayır kendimi sıkışmış hissetmiyorum. Yalnızlıktan bahsedebiliriz ancak. Bu yalnızlık da kişisel bir şey. Diyarbakırda kaliteli müzik yapanların sayısı çok az. Bu da insanın kendini fiziksel olarak yalnız hissetmesine neden oluyor.
Bazı Kürt müzisyenler, belki de bu yalnızlık duygusu yüzünden de Avrupayı çıkış yolu olarak görüyor. Senin Avrupa hayalin var mı?
Avrupaya gitmek istiyorum ama orada kalmayı düşünmüyorum. İnsanın kendi gerçekliklerinin ve eksikliklerinin farkında olması gerekiyor. Ben burada kalıp bu eksikliği gidermeye çalışmak istiyorum. Ayrıca, burada benim için muazzam bir gıda var. Müziğimin seslerini, içinde yaşadığım coğrafyadan almak istiyorum.
En çok hangi Kürt sanatçılarından etkilendin? Mesela Mıradkodan etkilendiğini söylemişsin bir söyleşinde.
Mıhemed Arif Cızrawinin sazı ve sesi çok özeldir. Mıhemed Şexo çok muazzam bir sestir. O yüzden kimse ona kolay kolay dokunmaz. Mıhemed Şexo büyük bir deryadır. O deryada yüzmek için iyi bir yüzücü olmak gerekiyor.
Mıradkoya gelince, Mıradko ve o dönem müzisyenlerden bu gün de etkilenen çok sayıda kişi ve grup var. Tabii ki onun ritmi kendine özgüdür. Beni en çok etkileyen yönü, bellek gücüdür. Notayı hatta okuma yazmayı iyi bilmemesine rağmen doğaçlamayla bir çırpıda bir albüm doldurabilecek bir yeteneğe sahipti. Sizce de bu etkileyici değil mi?
Sen hiç müzik eğitimi aldın mı?
Müzik okulu eğitimi almadım. Ama üniversite yıllarında kurslara gitmiştim. Tabii bunlar yeterli olmadı. Sonra biz Ninova Eğitim Merkezi diye bir müzik merkezi açtık. Ninova Eğitim Merkezinde müziğimi biraz daha geliştirme fırsatım oldu.
Diyarbakırda bir de Portakal Kitap isminde bir kitap-cafe işletiyorsunuz
Evet, üç arkadaş birlikte açtık burayı. Portakalı bir ihtiyacın sonucu olarak açtık. Burada satılan kitapların bir çoğu Diyarbakırın başka bir yerinde bulanamayacak kitaplar. Yine az bulunur CDler ve dergileri de buraya topladık. Amacımız burada sevdiğimiz müzikleri dinlemek ve dinletmek; iyi bir kültür, edebiyat ortamı oluşturmak.
Yeni kaset çalışmaların var mı?
Hazırlanıyorum. Yine rock olacak. Şarkıların bazılarını ben yazdım. Bir tanesi şair Mem Bawere ait. Oscar Wilde ile ilgili de fikirlerim var. Bir de Murathan Munganın bir şiiri var. Çalışmalarımı yürütüyorum.
Son olarak şunu sorayım; idealin ne, önüne koyduğun yol ne?
Ben sadece şarkı söylemeye devam etmek istiyorum. Ve işimi daha kaliteli yapmak istiyorum.
Yapılan her müzik kaliteli değildir. Bunun halk tarafından sevilmesinin nedeni, dinleyicinin bir kaliteye çekilememesidir. Eğer kendiniz kaliteli değilseniz, kaliteli bir dinleyici kitlesi de yaratamazsınız. Bu anlamda dinleyicilerime kaliteli müzik yapma kaygımın benim için bir ideal olduğunu söyleyebilirim. (İA/BB)