Fotoğraflar:csgorselarsiv.org, Evrrim Kepenek/bianet, çizimler:Mert Tugen
“Hikâyem çok insanın ilgisini çekiyor. Senin gibi önce de oldu, anlatmamı istediler. Oyun sanıyorlar herhalde ya da diziler var ya onlardan. Dizide izleyince heyecanlı oluyor tabii…”
Suriyeli Rana
“Benim için sakın üzülmeyin ne duyarsanız duyun ancak sakın kavga etmeyin…”
Samsun’dan Bahar
“Başlangıçta oyun gibi geldi sonraları korktum.”
İzmir’den Leyla
“Oğlum seni bir gün bulacağım”
İstanbul’dan Safiye
“Diyarbakır’da 12 yaşında zorla evlendirdim, 13 yaşındayken kayınpederim de bana tecavüz etti.”
Diyarbakır’dan Leman.
Avukat Beliz Özkan, bir gün erken yaşta zorla evlendirilen Safiye ile tanışıyor ve bu meselenin peşinde düşüyor.
Dava dosyalarını inceliyor, evlendirilen çocuklara ve ailelere ulaşıyor.
Yaklaşık dört yıl önce kaydetmeye ve araştırmaya başlıyor. Bir İzmir’e gidiyor, bir Samsun’a. Başka bir gün Ağrı’da, Diyarbakır’da, Sivas’ta alıyor soluğu.
Her yolculukta kendi içine doğru bir yolculuğa çıkarken, dinlediği her kız çocuğu ve aileden duyduklarıyla da başka biri oluyor. Kronik hale gelen bu sorunu daha çok kesimlere duyurmak, konuya dikkat çekmek istiyor.
İşte, adını erken yaşta zorla evlendirilen Ağrılı Melek’in babasının cümlesinden alan kitabını yazıyor: “Kızım Artık Evindesin”.
Melek’i belki hatırlarsınız. Eşi ve ailesinin tuvalete kapattığı aç, susuz bıraktığı Melek, 24 yaşında 2012’de hayatını kaybetmişti.
Beliz Özkan, hem Tara Kitap’tan çıkan “Kızım Artık Evindesin” isimli kitabını ve hem de Türkiye’deki erken yaşta zorla evlendirme gerçeklerini anlatıyor.
Bir avukat olarak bu kitabı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Ülkenin geldiği nokta ve ruhen kendimizi iyi hissetmememizle ilgili bir süreç. Bir de çocukluğum var. Güzel bir çocukluk geçirdim ama yine de bir iç hesaplaşma. Kendiyle ilgili bir hesaplaşması vardır ya her insanın öyle bunalımlı bir dönemdeydim.
“Ne yapabilirim?” diye düşünüyordum. Sonra kitapta da hikâyesi anlatılan Safiye Teyze ile tanıştık. Erken yaşta zorla evlendirilmiş. O beni çok etkiledi.
Safiye teyzeyi gördükten sonra dedim ki 1960’larda böyle durumlar vardı, şimdi Türkiye’nin durumu nedir? Özellikle çocukların evlendirilmesiyle ilgili hangi noktada Türkiye?
Soluğu Bakırköy Adliyesi’nde aldım. Mahkeme kararlarına baktım. O kadar çok dava vardı ki çok şaşırdım. Böyle olmaz, bu bir araştırmanın ötesinde, bunu kitap yapayım dedim. Yedi bölgeden yedi çocuk seçtim ve hukuki süreçlerini de anlattığım bu kitap ortaya çıktı.
Avukat olarak çıktınız bir kitap yazdınız…
Evet. Kitabı yazarken üç amacım vardı.
Birincisi, bu sorunun her bölgede olduğunu göstermek. İkincisi, çocuklar evleniyor ama daha kendini koruma yetisine sahip değil bu konuya da değinmek.
Üçüncüsü de belki en son anlamı işte Safiye teyzeden yola çıkarak aslında hani o yıllardan bu yıla ülkemiz ne hale gelmiş? Bir iyileşme var mı yoksa kötüleşme mi var? Onu göstermekti.
Peki bu konuda bir gerileme olmuş mu?
Zaman zaman sayıların düştüğü dönemler olmuş. Bence biraz da kesintisiz eğitimin olduğu dönemler kız çocukları daha uzun okulda kalıyormuş. Araştırmalara göre, göreceli de olsa bir azalma söz konusu olmuş. 1960’lardan bugüne baktığımda onca yıla yakışır bir ilerleme olduğunu düşünmüyorum.
Kitabın dili de etkiliyor. Ajite olmayan bir dil var. Bunu nasıl sağladınız?
Gerçekten kitapta yazanlar da, hissettiklerim de gerçek. Biraz boşluk duygusu içerisindeydim. Bu kitap için köylere gittiğimde, her yolculuk -belki çok klasik gelecek ama- benim için bir iç yolculuktu. Kendi içime yolculuk yaptım.
Şunu anlıyordum her defasında, her bir kadını dinlediğimde benim bunları dinlemeye, onların da anlatmaya ihtiyacı var. Bana onlardan daha iyi geliyordu.
Çizimler özel olarak bu kitap için çizildi?
Çizimler Mert Tugen’e ait. Evet çok sağ olsun. Çok hissederek çizdi.
Bir avukat olarak erken yaşta evliliklerin yargıdaki süreci nasıl ilerliyor? Cezalandırma sistemi nasıl?
Bu evlilikler “nitelikli cinsel istismar” suçu olarak kabul ediliyor. Buna aracı olmuş ve vesile olmuş herkesin yargılanması gerek ki bununla baş edelim. Hukuksal açıdan söylüyorum bunu.
Bu olayın birçok kaynağı var. Benim kendi konumla ilgili bakacak olursam hukuksal olarak mahallede, köyde, nerede olursa olsun böyle bir suç varsa bunu hemen yargıya bildirmek gerekiyor. Emsal olsun diye. “Bak kızını erken yaşta evlendirdi başına neler geldi?” bunu gördün orada yaşayan herkes.
Peki sizde nasıl bir değişikliğe neden oldu kitap? Tanık olduklarınız sizi nasıl etkiledi?
Bende büyük kırılma yarattı. Avukat olarak bu davalara dair bakış açımı etkiledi ve erkek şiddetiyle ilgili davalarda da daha dikkatli davranmam gerektiğini anladım.
Bende başka bir farkındalığa neden oldu.
Mesela Suriyeli Rana’yı dinlerken de çok değiştim. İlk kez birisi ona ne yaşadığını soruyor. O kadar sert ve dik duruyordu ki konuşmayacak, anlatmayacak sandım. O anlattıkça ben ağladım. Beraber ağladık.
Kendine bir kalkan oluşturmuş. Bütün kötülükler o kadar üstüne gelmiş ki, o artık öyle olmuş.
Bugün onunla arkadaşız. Rana beni etkiledi, ufkumu açtı, başka hayatları gösterdi.
Peki şimdi şöyle bir durum var. Çocuklar evlendiriliyor ve kocaları bu suçlar ortaya çıktıktan sonra tutuklanıyorlar. Bir dönem bu çok gündem oldu. Aradan 25 yıl geçiyor ve artık çocuk, iki çocuk annesi olmuş, kocası ise cezaevinde. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Evet erkekler tutuklanınca kızlar ikinci defa mağdur oluyor, fakat bu sorunun çözümü onları serbest bırakmak değil daha en başta çocukların evlendirilmesine engel olmak.
Kocaları tutuklu olsa da bu kadınların büyük bir kısmı çalışmıyor, çocuk yaşta evlendirilmiş çünkü. Bu nedenle devletin bu kadınları koruyacak bir mekanizmayı devreye sokması gerekiyor. İş sağlamak, barınma ihtiyacını karşılamak gibi.
Son olarak ne eklemek istersiniz?
Dediğim gibi ben hikâye anlatıcısı gibi anlatmaya çalıştım. Gördüklerimi, yaşadıklarımı aktarmaya çalıştım. Ve okumakla birebir görmek arasında çok fark oluyor.
Her bölgenin bence kendine has başka problemleri var. Onları görmek başka bir şey. Onları yazmak belki başka bir şey. O yüzden benim için de inanılmaz bir tecrübe oldu. O yargılamaları görmek.
Bu olayın çok fazla sebebi var. Tabii ekonomik boyutu var, örf, adet, adetler var, gelenekler var. Eğitim çok önemli. Bu olayda çok önemli. Diğer şiddet türlerinden daha fazla önemli eğitim meselesi burada.
Yargısal olarak etkin bir yargılama süreçlerinin olması bu olayın açısından önemli olacak.
Bir de son olarak kitapta da elimden geldiğince olayı ajite etmemeyi ve acıklı bir şey anlatmamayı tercih ettim. Her şeye rağmen hepimizin olduğu gibi bir umudum var.
(EMK)