Aralarında Türkiye’den IPS İletişim Vakfı/bianet’in de bulunduğu Batı Balkanlardan yedi ülkenin ve dokuz kuruluşun sivil toplum eylemi "Bizim Medyamız (Our Media)” ilk raporunu yayımladı.
Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Karadağ, Kuzey Makedonya, Sırbistan ile Türkiye’den değerlendirmelerin bulunduğu rapor, her ülkenin kendi sorunları üzerinden medya özdenetimini analiz ediyor.
Raporun Türkiye kısmını hazırlayan isim IPS İletişim Vakfı/bianet’in araştırma koordinatörü Sinem Aydınlı. Editör ve bölgesel sorumlu araştırmacı ise Brankica Petković.
Raporun balığı “Baskı altındaki medya ortamında zor bir görev: Türkiye’de Medya Özdenetimi” ismini taşıyor.
Aydınlı bu kapsamda Galatasaray Üniversitesi’nden Ceren Sözeri, IPI Türkiye ve Journo’dan Emre Kızılkaya, bağımsız medya ombudsmanı Faruk Bildirici, Alternatif Bilişim Derneği’nden Avukat Faruk Çayır, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, RTÜK’ün CHP kontenjanından üyesi İlhan Taşçı, bianet Genel Yayın Yönetmeni Murat İnceoğlu, Koç Üniversitesi ve Basın Konseyi’nden Murat Önok, IPS İletişim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Nadire Mater, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş ve Üsküdar Üniversitesi’nden Süleyman Irvan ile görüştü.
Devletin cezalandırma aygıtlarına dönüşen denetim mekanizmaları
Türkiye’de medyanın etik kurallarına ve özdenetim çerçevesine ilişkin rapor, etik ilkelerin uygulamadaki zorluklarına ve Türkiye’de sürdürülebilir özdenetim mekanizmalarının geliştirilmesine ilişkin bir değerlendirme sunuyor.
Rapordaki bulgular, Türkiye’de sürdürülebilir bir medya özdenetim çerçevesi olamamasını ve mevcut faaliyet ve girişimlerdeki eksiklikleri, ülkedeki antidemokratik ve baskıcı atmosferle ilişkilendiriyor.
Aydınlı raporda “Bu nedenle, gazetecilerin ve çalıştıkları kuruluşların devletin cezalandırma aygıtlarına dönüşen denetim mekanizmalarının çerçevelerine uymaları için ağır baskılarla karşılaşmaları ve Türkiye’de bağımsız medya özdenetiminin kurulamaması şaşırtıcı değil” diyor.
Aydınlı raporda, Basın Konseyi, TGC, TGS ve ımsız medya ombudsmanı gibi bağımsız kuruluşların mevcut çabalarını ve Türkiye’de medya özdenetimini potansiyel olarak geliştirebilecek stratejileri inceliyor.
Ayrıca medya özdenetimine ilişkin mevcut duruma dair perspektifler sunmayı ve medya özdenetiminin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemeyi amaçlıyor. Raporda medyada özdenetimin nasıl sağlanabileceğine ve etik kuralların dijital medyaya nasıl uygulanabileceğine ilişkin öneriler de sunuyor.
"Etik ilkelere uymanın önkoşulu bağımsız medya"
Aydınlı raporda etik ilkeler ve medyadaki özdenetimin önemine vurgu yapıyor ancak Türkiye’nin asıl odaktaki konunun şu anda medya özgürlüğü ihlalleri olduğunu söylüyor.
Bu bağlamda, medya özdenetiminin doğru düzgün işlemesinin ve gazeteciler ile medya kuruluşlarının etik ilkelere uymasının önkoşulunun, her türlü iktidar odağından bağımsız medyalara sahip olma ve demokratik bir toplumda yaşamak olduğundan bahsediyor.
Raporda görüşlerine yer verilen TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş “Türkiye’de gazetecilik, düşük ücretli, yüksek yargı tacizi riski taşıyan ve iş güvencesinden yoksun, güvencesiz ve riskli bir meslek olmaya devam ederken ve ülkede basın özgürlüğü konusunda ciddi bir gerileme yaşanırken özdenetim pek konu olamıyor” diyor.
TRT herhangi bir özdenetim mekanizmasına dahil değil
Aydınlı raporda Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’na (TRT) yönelik de bir eleştiri yapıyor. Gerekçe, bugün 18 televizyon, 17 radyo kanalı ile 41 dil ve lehçede yayın yapan TRT’nin bir etik kodu veya şikâyet mekanizmasının olmaması.
Aydınlı bunun için raporda “TRT, İletişim Başkanlığı’na bağlı ve yayın politikaları açıkça AKP hükümeti çizgisiyle paralel.
Bir kamu yayıncısının kamu yararına hizmet etmesi beklense de TRT’nin tarafsız olmadığı ve bütün siyasi parti ve gruplara eşit davranmadığı açık. Başka bir deyişle, Türkiye’de kamu yayıncılığı bağımsız değil ve bu durum uluslararası etik ilkelere aykırı. Dahası, TRT herhangi bir denetleyici şikâyet prosedürüne tâbi değil çünkü denetleyici mekanizmalar hükümet için zaten cezalandırma aracı olarak çalışıyor” diyor.
Medyanın özdenetimi için yeni yollar bulma çabaları devam ediyor
Elbet bulgular bununla sınırlı değil. Rapor özet olarak, şu temel bulguları tespit ediyor:
• Etik ilkeler ve medyadaki özdenetim önemli konular olmakla birlikte, Türkiye’de asıl odaktaki konu şu anda medya özgürlüğü ihlalleri. Bu bağlamda, medya özdenetiminin doğru düzgün işlemesinin ve gazeteciler ile medya kuruluşlarının etik ilkelere uymasının önkoşulu her türlü iktidar odağından bağımsız medyalara sahip olmak ve demokratik bir toplumda yaşamak.
• Özdenetime dair girişimlerin gazetecilik ve ifade özgürlüğü alanında çalışan hak örgütlerinin kendi araçlarına bırakıldığı, ancak tamamen terk edilmediği görülüyor. Medyanın özdenetimi için yeni yollar bulma çabaları devam ediyor.
• Mevcut koşullar altında Basın Konseyi’nin uyarılarının uygulamadaki etkilerini takip etmek için somut adımlar geliştirmesi öneriliyor. Görüşmeler, Konsey uyarılarının uygulanmasının bir takip mekanizması ve pratik eylemlerle desteklenmesi gerektiği konusunda hemfikir olunduğunu gösteriyor
• TGC tarafından hazırlanan ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’, etik standartların değişen şartlara göre geliştirilip revize edildiğine inanan gazeteciler için bir referans noktası olarak görülüyor.
• Yaygın bir öneri, medya kuruluşları için ilk adımın özdenetimi kendi kuruluşları içinde başlatmak olacağı. Medya temsilcileri, özdenetimin öncelikle medyanın kendi içinde ve gönüllü olarak başlaması gerektiğine inanıyor.
• Mevcut tek ombudsmanın çabaları takip edilmeye değer görülmekle birlikte bu çalışmaların uzun vadede ancak her türlü güç odağından bağımsız medya kuruluşlarının desteğiyle gerçek bir etki yaratabileceği düşünülüyor.
• Sonuç olarak gazetecilik ve ifade özgürlüğü alanında faaliyet gösteren hak örgütlerinin gündemi, baskıcı siyasi atmosferin yanı sıra medya sahipliğinin tekelleşmesi ve medya sahiplerinin hükümet karşısındaki siyasi ve ekonomik çıkarları nedeniyle medyada etik ilkeler konusundan basın özgürlüğüne kaymış durumda. Bu nedenle, Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası, yapay zekâ ve çevrimiçi içeriğin ortak düzenlenmesi gibi AB düzenlemelerindeki güncel konular henüz yerel gündemde değil.
Raporun Türkçesine buradan, İngilizcesine de buradan ulaşabilirsiniz.
Proje hakkında
Bizim Medyamız: Medya Okuryazarlığının ve Aktivizminin Çoğaltılması, Kutuplaşmanın Önlenmesi ve Diyalogun Teşvik Edilmesi için Sivil Toplum Hareketi" projesi üç yıl sürecek.
Projenin ilk odağı, Balkanlar ve Türkiye'de, STK'lerin, medya profesyonellerinin, genç aktivistlerin ve kamunun; medya özgürlüğünün yanında medyanın gelişimine ve sürdürülebilirliğine dair eğilimler ve zorluklar hakkında kapasite geliştirmelerini sağlamak olacak.
AB tarafından finanse edilen ve 2023 – 2025 yıllarını kapsayacak "Bizim Medyamız" projesinin partnerleri şöyle:
Güney Doğu Avrupa Medya Profesyonelleşmesi Ağı (SEENPM), Arnavutluk Medya Enstitüsü (Tiran), Mediacentar Vakfı (Sarajevo), Kosova Basın Konseyi, Karadağ Medya Enstitüsü (Podgorica), Makedonya Medya Enstitüsü (Üsküp), Novi Sad Gazetecilik Okulu (Novi Sad), Barış Ensitüsü (Ljubljana), bianet (Türkiye)
Yeni bir sivil toplum hareketi: Bizim Medyamız
(HA)