İlk kez 2012 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın Türkiye'de konuşulan dillerin öğretimini amaçlayan bir proje olarak Türkiye gündemine girmiş olan ‘Yaşayan Diller ve Lehçeler’ kapsamında yapılan secmeli dil dersleri, her yıl olduğu gibi bu yıl da Kürtçe uzerinden anadil ve bunun kamusal alanda kullanımına ilişkin tartışmaları tekrar gündeme getirdi.
Kürt dili, ‘Yaşayan Diller’ başlığına hapsedilerek, adı dahi anılmadan 2012 yılından bu yana her yıl yoğun olarak tartışmalara konu olmakta, buna rağmen herhangi bir yasal düzenleme yapılmış degil. Türkiye’de milyonlarca Kürt hayatını ‘anadilini konuşarak sürdürmesine rağmen Kürt dili ısrarla yok sayılmakla kalmayarak birçok vesile ile yasaklarla gündeme geliyor.
21 Şubat Dünya Anadili Günü nedeniyle Eğitim-Sen Genel Sekreteri Zülküf Güneş, Kürtçe Dil Gönüllüleri Birliği (DILKURD) ve Kürt Dil Hareketi Eğitim Derneği’nin (HEZKURD) çalışmaları içerisinde yer alan Türkçe öğretmeni Hüdai Morsümbül, Kürt Dil Gönüllüleri Birliği (DİLKURD) Baskani Fevzi Bulgan, “Baskı altında olan bir dilin yaşatılması ve korunması için ‘seçmeli ders’ yeterli mi?” sorusunu yanıtladı.
“Anadili hakkı için mücadele edeceğiz”
Zülküf Güneş, şunları söyledi:
"Anadilde eğitim hakkını reva gören sistemin, bu hizmeti ‘seçmeli ders’ olarak sunması da ülkemize has bir durum olmuştur. Elbette 30 milyonu aşkın bir halkın dilinin seçmeli değil de, kamusal alanda ve anaokulundan üniversiteye kadar tüm kademelerde eğitim dili ve Anayasal bir zeminde kullanılması gerekiyor.”
“Seçmeli ders eğitimini Kürtçenin eğitim dili olma sürecine katkısı olmadığı gibi oyalama ve bu talebin içini boşaltmaya dönük olduğunu düşünüyorum. Dünya üzerinde konuşulan dil ve lehçelerden korunması ve yaşatılması için öğrenilmesi, yazı dili olması ve sonraki nesillere aktarılması gerekiyor. Ancak seçmeli derslerle bunların hiçbirinin yapılamayacağını geride bıraktığımız on yıldan okuyabiliyoruz.”
“Eğitim-Sen, 2001 yılında tüzüğüne ‘anadilinde eğitim hakkını savunur’ maddesini ekledi. Kapatılma davaları ile uğraşsa da bu ilkeden taviz vermeden bugün de anadilde eğitim hakkı için mücadele ediyoruz. 21 Şubat Uluslararası Anadili Günü’ne doğru giderken Türkiye’de yaşayan tüm halkların çocuklarının kendi anadilinde eğitim görmeleri için kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz.”
“Kürtçe akademi dünyası içinde ve ortaokul düzleminde yaygınlaşıyor”
Kürtçe Dil Gönüllüleri Birliği (DİLKURD) ve Kürt Dil Hareketi Eğitim Derneği’nin (HEZKURD) çalışmaları içerisinde yer alan Türkçe öğretmeni Hüdai Morsümbül, Türkiye sınırları içerisinde Türkçe’den sonra en çok konuşulan dilin Kürtçe olduğunu, Kürtçenin Resmi dil olması dışında yaşama şansının olmadığını ve dilin kamusal alanına girmediği takdirde asla korunamayacağını söyledi.
Morsümbül şöyle dedi:
“1996 yılına kadar konuşulması yasak olan bir dildi. 2004 yılından sonra da kısmen kamusal alana girdi. 2008-2009 yılında da eğitim hayatının içerisine girdi. Bunun hukuk ve idari bütün alanlarda hayatın içinde dahil olması gerekiyor. Özellikle ‘çözüm süreci’yle başlayan Kürtçe akademi dünyası içinde ve ortaokul düzleminde yaygınlaşıyor. Okur yazar sayısı artıyor. Buna paralel olarak şiir, öykü ve roman başta olmak üzere Kürt edebiyatının gelişmesi ve izlenmesi takibi artıyor.”
“Basın yayın kuruluşlarının da çok fazla ilgisini görüyoruz. Yayınevlerinin ciddi ilgileri var ve özellikle sanayi odaları ile ilişkileri ile oradan kitapların ilçe halk ve kütüphanelerine hediye edilmesi söz konusu oluyor."
Kampanyaların dönüşlerinin heyecan verici olduğunu söyleyen Morsümbül, bu yıl, İstanbul, İzmir, Antep, Diyarbakır, Adıyaman, Malatya, Mersin, Erzincan, Erzurum, Elazığ, Bingöl, Siirt, Muş, Bitlis, Van Hakkari Cizre Şırnak Silopi ve bu şehirlerin muhtelif ilçelerinde kamuoyunu bilgilendirici bildiriler dağıttıklarını ve Kürtçe öğretmenleri basta olmak üzere okul müdürleri, kaymakamlar, valiler ve siyasi parti yetkilileriyle görüşmeler yaptıklarını anlattı.
“Anadilinde eğitim haktır"
Okullarda, üniversite ve halk eğitim merkezlerinde Kürtçe’nin önündeki engellere ilişkin de bir rapor yayınlayan Kürt Dil Gönüllüleri Birliği (DILKURD) Baskani Fevzi Bulgan ise ‘kültür merkezli bir bölge valiliği’ önererek şunları söyledi:
"Türkiye’deki okullarda “Yaşayan Diller” adıyla verilen, Kürtçenin de içinde yer aldığı seçmeli derslerin anayasal güvence altına alınması ve eğitim dili olmasını kapsamına alan bir yeni bir anayasa ile kesin ve tatminkar bir çözüme ulaşabilir. Diller bir milletin varlık sebebidir. Dil sadece bireyler arasında konuşma aracı değildir. Dil, tarihî, kültürü, geleneği, edebiyatı yeni kuşaklara aktarır. Aynı zamanda bu birikim ve potansiyel ile bulunduğu çağı sağlıklı okumayı sağlayarak geleceğe ışık tutan insan olmanın dolayısıyla millet olmanın bir parçası hatta özüdür. Anadilde eğitim ise bu anlattıklarımızın işlevselliğini sağlayan bir mekanizmadır.”
“Bu mekanizma yani anadilde eğitim olmadan dil: dilsiz, sağır, öngörüsüz bir varlığa dönüşür. Tarihimizde Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılması medreseler dışında pek görülmemiş olabilir ancak dilimiz (dengbejlik) (çirokbêjlik) gibi kurumlarımız aracılığıyla şifahi bir kültürle kendini koruyabilmiş ve geliştirebilmiştir.”
“Anayasada yer alan 126. Maddeye dayanarak geçmişte güvenlik merkezli Olağanüstü Hal Valiliği kurulmuştu. Pekala kültürel merkezli bir bölge valiliği kurulabilir. Türkiye, merkezi idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayrılır.”
“İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır. Kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden çok ili içine alan merkezi idare teşkilatı kurulabilir. Bu teşkilatın görev ve yetkileri kanunla düzenlenir.Ancak kısa veya orta vadede önemli şeyler yapılabilir. İlköğretimden lise son sınıfa kadar haftada en az 2-4 saat Kürtçe dersler müfredata konmalıdır."
"Cumhuriyetin ilanından itibaren başlayan sistematik asimilasyon politikaları Kürtlerin Kürtçe ile bağını koparmak amacıyla uygulamış olup büyük ölçüde Kürtçeye zarar vermiştir. 2010’lardan sonra AB uyum yasaları yerel Kürtçe Anadil eğitimi imkanları oluştu.”
(EMK)