Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), anayasa izleme çalışmaları kapsamında “Yeni anayasada temel ilkeler ve hükümet sistem tercihi” başlıklı raporunu yayımladı.
Levent Köker'in hazırladığı rapor Conrad Oteli’nde yapılan toplantıda tanıtıldı.
Köker, raporun yasama yürütme ilişkilerini düzenleyecek parlamenter ve başkanlık sistemi için tercih belirtme yerine tartışma yürütme amacı taşıdığına dikkat çekerek mevcut sistemde düzenlemenin şart olduğunu belirtti.
"Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilebilecek belki seçildiğinde şu anda kullanılmayan yetkileri de kullanabilecek. Yani hem yetkisi var, hem halk seçecek ama anayasa göre sorumluluğu yok. Bu sistemin adını daha net koymak için yeni anayasal düzenleme şart."
Almanya ve İspanya anayasası sentezlenmeli
Köker, ister parlamenter ister başkanlık ister yarı başkanlık sistem tercihi ne olursa olsun, devletin bağlı kalması gerektiği temel ilkeleri şöyle anlattı:
* Bugünkü anaysa birey değil devletten hareketle tanımlanıyor, bundan vazgeçilmeli.
* Dünyada iki ideal tip anayasa var: İnsan onurunu dokunulmaz kılan Almanya anayasası, farklı kültürlerin eşit saygıya laik olduğunu gösteren İspanya anayasası. Yeni anayasayı bu ikisini birleştirerek kurmalıyız.
Özgürlükçü laiklik anlayışı
* Anayasa mutlaka Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarına göre yeniden inşa edilmeli.
* Din ve vicdan hürriyeti bakımından Diyanet ve zorunlu din dersleri sorun yaratıyor; bunlar özgürlükçü laiklik anlayışına göre yeniden düzenlenmeli.
Demokratik özerklik ve anadil
* Mevcut Anayasaya göre yasak olan Türkçe dışındaki diğer dillerde anadilde eğitim yapılabilmesinin önü açılmalı.
* Bağımsız yargı tesis edilmeli. 2010 anayasa değişiklikleri ile aşama kaydedildi ama şu anki statüsü ile HSYK tam bağımsızlığı temin edemiyor.
* Yerel demokratik özerklik meselesinde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na göre düzenleme yapılmalı.
İki sistem arasındaki farklar
Köker, iki model olarak parlamenter ve başkanlık sistemini birbirinden ayıranın yasama ve yürütme organı arasındaki ilişkiler olduğunu belirterek şöyle açıkladı:
* Parlamenter sistemde, yürütüme yasamadan çıkar, ona karşı sorumludur, yasama Gensoru ile vb. ile yürütmeyi görevden alabilir. İç içe geçmiş birbirinden bağımsız olmayan bir sistem ama yasamanın üstünlüğü var. Parlamentonun sisteme adını vermesinden belli oluyor zaten.
* Başkanlık sisteminde yasama, yürütme organik olarak ayrıdır. Birbirilerine karşı yükümlülükleri yok. Temel sebebi yasama ve yürütmenin tek elde toplanarak otoriter baskıcı bir modelin ortaya çıkmasını engellemek. Örnek ülke ABD'de de çoğunluk tiranlığının önünün kesileceği düşüncesi var.
Avrupa parlementer sistemi tercih ediyor
* Avrupa'da 37 demokratik ülkeden 34'ü üniter devlet. Bunlardan 32'si parlamenter, 4'ü başkanlık, biri yarı başkanlık sistemi ile yönetiliyor.
* Dünya üzerinde ABD dışında başkanlık sistemini deneyen ülkeler demokratik biçimde bunu sürdürmekte başarılı olamadılar. Örnek: Latin Amerika, bir kısım Afrika ve uzak doğu ülkeleri. Bunun nedeni de yasama yürütme ayrılığını yeterince yapamamaları ve tarihsel sorunları.
Başkana kararname yetkisi verilemez
* İlle de başkanlık sistemini tartışacaksak adem-i merkeziyetçi devlet yapılanması başkanlık sisteminin ön şartı olmalıdır. AKP'nin TBMM'ye sunduğu sistemde başkanlık kararnamesi düzenlemesi var; yürütme organı olan başkana yasama yetkisi verildiğini ama böle telaffuz edilmediğini görüyoruz. Yani bu kararname ile yasa ile düzenlemeyen konularda başkana kararname çıkarma yetkisi veriliyor. Yürütmeye kanun yetkisi verirseniz bu başkanlık sistemi olmaz. ABD'de başkan bu kararname yetkisini anayasa ve yasaları düzgün uygulamak için kullanıyor. Türkiye'de bu şekilde kullanmak lazım aksi taktirde bu içerikte iyi bir şey olmaz. (NV)