Londra Üniversitesi'nden akademisyen Robert Ferguson "İfade özgürlüğünüzün olması demek sözünüzün dinlenileceği anlamına gelmez. Radikal mesajları topluma verirken nasıl tartışmaya açtıracağınız önemli" dedi.
Galatasaray Üniversitesi (GSÜ) İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özden Cankaya İletişim fakültelerinin işlevlerinin sektöre teknisyen değil dünyayı sorgulayan, aydınlatıcı, eleştirel bireyler yetiştirmek olduğunu söyledi.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'ndan (UNICEF) Lila Pieters medyanın çocuk haklarını ihlal etmelerinin arkasında akademide bu konuda eğitim almamaları gerçeğinin yattığını ifade etti.
GSÜ İletişim Fakültesi öğrencileri Gökçe Susam ve Mutlucan Şahin başka bir iletişim için başka bir eğitimi sorgulamakla başlamak gerektiğine dikkat çektiler.
Ankara Üniversitesi, İletişim Fakültesi öğrencileri Selma Arslantaş, Ayşe Özge Doğal, Elvin İnce medya ve akademinin uğursuz evliliğin sonucu olarak öğrencilerin yaşadığı ikilemlerle ilgili bir belgesel gösterimi yaptılar.
Panelin kolaylaştırıcılığınıysa Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde Yard. Doç. Esra Arsan yaptı.
Ferguson: İfade özgürlüğünü kazanmak yeterli değil
Panelistlerden Ferguson görüşlerini "İletişim Eğitiminde Farklı Modeller" başlıklı konuda paylaştı.
Ferguson, medya iletişimcisi sıfatıyla medya alanında çalışan gerek öğrenci gerek akademisyen gerekse gazetecilere "5 P" diye tanımladığı bazı öğütler verdi.
Ferguson'un bahsettiği beş "p" güç (power), zevk (pleasure), politika (politics), üretim (production) ve pedagoji.
İktidarın gündelik hayatta zaten varolduğunu söyleyen Ferguson önemli olanın iktidarı kimin kullandığının, kimin denetlediğinin olduğunu söyledi.
Ferguson'a göre iktidar mekanizmalarının iyi tanımak işin "olmazsa olmaz"larından.
Çünkü iktidarlar ilgili söylenmek istenecek her durumda devreye ifade özgürlüğü giriyor.
Fakat Ferguson'a göre ifade özgürlüğünü edinmekle de mücadele bitmiyor. İfade özgürlüğüne sahip olmak demek anlatılacakların dinlenilmesi anlamına gelmiyor.
Bu durumda radikal mesajların topluma nasıl verileceğinin mesele olduğunu söyleyen Ferguson eğlence içermeyen mesajların yer bulmadığını hesaba katmaktan yana.
"Haber yazarken önemli olan sizin gibi düşünmeyen insanlara derdinizi en doğru şekilde nasıl aktaracağınızdır" diyen Ferguson okur ve izleyicide tartışma yaratacak bir dil kurmanın önemine değindi.
Diğer bir "p" olan zevk konusunda ise Ferguson üzerinde Che Guevera'nın resminin bulunduğu Çinj'de imal edilmiş giyim değil süs amaçlı hediyelik bir minyatür T-shirt'ü gösterdi.
Guevera'nın resminin üzerinde İngilizce "Buraya tıklayın ve beni çıplak görün" yazısına dikkat çeken Ferguson eşya ile aynı zamanda cinsiyet ayrımının da mesajlarla verildiğini söyledi.
"Zevkten bahsederken zevk düşkünü olmaktan bahsetmiyoruz" diyen Ferguson bu bağlamda eğitimde kuşkulu olmanın ve hemen hemen her şeyi sorgulamanın şart olduğunu ifade etti.
İletişimci aynı zamanda eğitimci
Kastettiği "politika"nın kimlik ya da hem kişisel hem uluslararası alanlara bağlı politika olduğunu söyleyen Ferguson "Politikaya araç pembe diziler mi çizgi filmler mi ya da başka yayınlar mı oluyor, tek tek incelenmesi ve her birinin aslında sürecin parçası olduğunun anlaşılması gerek" dedi.
Ferguson'a göre iletişimci aynı zamanda eğitimci de.
"Mesele bağımsız ya da muhalif olmakla ilgili değil o dünyayı anlamakla ilgili."
Üretim sürecindeyse "Herkesin kullanabileceği bir bakış açısıyla üretim yapılması gerekli" diyen Ferguson buna rağmen geniş kitlelere ulaşmanın şart olmadığını da not düştü.
Ferguson, eğitim sürecinin akademiden de bağımsız sürdüğünü söyledi.
"İnsanlar kendi kendilerine düşünmeye başlamamalılar. Eleştirel özerkliğe sahipseniz medya eğitimiyle de pekiştirirsiniz. Ben bunu bir adım ilerletip 'eleştirel dayanışma' diyorum."
"Türkiye'de Eğitim İletişimi"
Sedat Simavi'nin İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne yazdığı bir yazıda üniversitelerde gazetecilik eğitimi yapmanın zorunluluk haline geldiğini belirttiğini anımsatan Galatasaray Üniversitesi İletişim Dekanı Cankaya, buna karşılık Peyami Safa'nin 1948 yılında kaleme aldığı bir yazı ile, "gazetecinin tek enstitüsü bir gazetenin kendisidir" dediğini ifade etti. Dekan Cankaya o yıllardan bu yana pek çok değişikliğin yaşandığına işaret etti.
"İletişim eğitiminin sektörün ihtiyacını karşılamadığı için 'siz medyaya düşman yetiştiriyorsunuz' eleştirisi yapılıyor" diyen Cankaya iletişim fakültelerinin yalnızca meslek edindirmeye yönelik enformasyon vermekle yükümlü olmadığını söyledi.
Cankaya: Biz teknisyen yetiştirmiyoruz
"Bu dünyayı anlayacak, sorgulayacak ve eleştirel bakacak öğrenciler yetiştirmek zorundayız. Tartışma konusu ise teknisyen mi yoksa toplumdaki sorunları tartışarak algılayacak medya üreticileri mi?"
Öğrencilerinse mezun olduklarında sektörden aldıkları eleştirilerle eğitime daha farklı tepkiler verdiklerini kaydeden Cankaya "Öğrencilerin çoğu çalışmaya başladıklarında geriye bakıp uygulamalı eğitimin daha fazla olması gerektiğini düşünüyor. Anaakım medyanın da iletişim fakültelerinden beklediği -staj yaparken bile katkıda bulunmayıp" hazır yetişmiş eleman. Fakat biz teknisyen yetiştirmiyoruz."
Öğrencilerin kendi mesleklerini icra ederken bağımsız olabilmeleri için 301. madde gibi, ya da sendikal haklar gibi pek çok sorunun o bağımsızlığı yetersiz kıldığını aktaran Cankaya'nın dikkat çektiği diğer sorunlardan biri fakültelere sektörün ihtiyacından daha fazla öğrenci alınması olurken diğeri de okulların bu kalabalık karşısında teknik altyapılarının yetersiz kalması oldu.
Kolaylaştırıcı Arsansa iletişim dışında diğer disiplinlerden de medya sektöründe çalışma talebinin de bu sorunların içinde ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Pieters: Medya çocuk haklarını ihlal ediyor
"İletişim Eğitimine Hak Odaklı Yaklaşım" başlıklı konuşmasında UNICEF'ten Pieters ise çocuk hak odaklı habercilik anlayışını değerlendirdi.
Pieters'a göre akademide gelecekte haber yapacak adayların yetiştirildiği düşünüldüğünde çocuk hakları eğitimi özellikle önem arz ediyor.
"Günümüzde çocuk ve medya küresel bir sorun. Medyanın bu konuda gücü var. Ancak hakları sürekli ihlal ediliyor" diyen Pieters'in dikkat çektiği ihlaller şöyle:
* Çocukların kendilerini özgürce ifade etme hakları var. Ancak medyada çocuk görüşüne neredeyse hiç yer verilmiyor.
* Çocukların da mahremiyeti var ve medyada eğer bu hak düşünülseydi gazetelerde bu kadar çok çocuk teşhiri görmezdik.
"Çocukların mahremiyetine saygı göstermelisiniz"
Bütün bu ihlallerin medya çalışanlarının gerekli eğitimi almadığından kaynaklandığını söyleyen Pieters Malatya Çocuk Yuvasında yaşananları örnek verdi.
"Remen haberi gördüğümde dehşete kapıldım. Çocukların kimlikleri, yüzleri verilirken yetkililer ya da sorumlular için gizleme çabası vardı."
Pieters tabii ki suça ortak olan veya öğretmenini öldüren bir çocuğun haberinin yapılabileceğini ancak onu suça götüren nedenlerin mutlaka haberde işlenmesi gerektiğini söyledi.
Pieters çocuk sömürüsü gibi pek çok konuyu medyanın gündeme getirerek başarılı olduğunu ama sorunun kendisine yönelik çözüm üretemediğini ifade ederek medyanın akademilerle sıkı ilişki içinde olması gerektiğini belirtti.
"Başka bir iletişim" için "başka bir eğitim"
Galatasaray Üniversitesi'nden öğrenci Şahan ve Susam'ın konuşmaları "Eğitimi 'Disiplin' Değil Bir Özgürleşme Süreci Olarak Yeniden Düşünmek" üzerineydi.
Susam özgürleşme süreci olarak eğitimden ne anlaşıldığını sorarak konuşmasına başladı.
"Foucault, Gramsci, Althusser gibi bir çok önemli kuramcı eğitimi bedenleri kontrol mekanizması olarak egemen sınıfın aracı ya da devletin hegomonya aracı olarak teorize ediyorlar" diyen Susam ancak eğitimin bu işleyiş içerisinde edindiği olumsuz karakterini bertaraf etmeye yönelik çabaların da hep varolduğunu Neil, Paulo, Illıch gibi isimleri örnek vererek aktardı.
Militarist, erkek egemen, kapitalist, milliyetçi söylemlerin hakim olduğu bir toplumda kadının ve erkeğin kendilerine biçilen namus taşıyıcılığı, annelik, askerlik, iyi vatandaşlık, tüketicilik vs. roller karşısında eleştirel mesafe alabilmesini kastediyoruz. Bu mesafe özgürleştirme ve yaşamı dönüştürme gücü için önemli bir ön koşul."
Susam "Aslında sistem denilenin istisnasız tutarlı bir şekilde işleyen mutlak bütünlüklü bir yapı olmadığını onun belirleyiciliğine bu denli vurgu yapıp karşısında küçük ve iktidarsız hissetmek onun mutlak gücünü bir kez daha onaylamak anlamına geldiğini söyledi.
"Buna karşı egemenlerin meşruiyetlerini tartışmaya açarak sorgulayarak asıl tehdidi oluşturabilir, iktidarın sınırlarını zorlayabiliriz. Bu dönüşümü şekillendirme hedefi önümüze koyulduğunda 'bir özgürleşme süreci olarak eğitimin' ne demek olabildiğine kafa yormanın bizlere ufuk açacak sağlam bir başlangıç olacaktır."
Şahan ise eğitimin toplumsal sürdürülebilirlik için kabile yaşamından günümüze önemine değindi.
Sınıflı toplumlarda egemen ideolojinin burjuvanın ideolojisi olduğunu söyleyen Şahan Fransız devriminden sonrasını örnek verdi.
Aynı değişimin Kemalist devrimden sonra da olduğunu söyleyen Şahan eğitimin ilk değiştirilen olgu olduğunu ifade etti.
Eğitimin "eğip bükmek" işlevi üzerinden tanımlandığına dikkat çeken Şahan "Tornacının malzemesi ahşapken eğitiminki insan. Bu ayrıştırmayı yaparken nasıl olacağını iyi sorgulamalıyız" dedi.
"Doğalgaz gibi insan kaynakları departmanları var. Eğer insana malzeme olarak bakarsanız formasyonu da eğip bükme şekil verme olarak tanımlarsınız. Halbuki insana malzeme olarak değil kişisel yetenekleri ve gizil yönleri olan varlık olarak bakmalısınız."
Şahan iletişim alanında henüz taşların oturmamış olmasının mücadele için bir fırsata da dönüşebileceğini de söyledi.
"Nihayetinde aslında ileri kapitalist ülkelerde iletişim çok önemli bir alan ve bence özgür mücadelenin kendisi."
"Uğursuz Bir Evliliğin Çocukları: İletişim Eğitiminin İkilemlerinin Üstesinden Gelmek" başlıklı belgeselde ise Ankara üniversitesinden Arslantaş, Doğal ve İnce yaygın ve bağımsız medyadan Ertuğrul Özkök, Ertuğrul Kürkçü, Haluk Şahin, Mithat Bereket, Aydın Bolan gibi isimlere ve öğrencilere iletişim eğitimini sorarak bu uğursuz evliliğin taraflarınca sorunu tartışmaya açmışlar. (EZÖ)