İnsan hayatı gözünün önünden geçen film kareleri gibi izleyince, dünyanın gidişatı pek hayırlı gözükmüyor. Günlük işlerin rutininin dışına çıkamayınca yaşamak kekremsi bir tat bırakıyor ağızda. Hayata iğne deliğinden bakınca, kalan her yeri gri bir sis kaplıyor.
Oysa, "Dünyanın Sokakları her şeye rağmen aykırı renklerini barındırıyor." Bu renklerin farkına varabilmek için iki yol var. Birincisi zor olan; çıkıp sokak sokak aramak. İkincisi daha kolay sayılabilir; daha önce o sokaklardan geçmiş birini bulup "anlat bana" demek de gri sis bulutunu dağıtabilir.
Dünyanın toprak sokakları
Metin Yeğin zor olanı seçmiş atmış kendini sokaklara; dolaşıyor. Ama yalnızca dolaşmakla kalmıyor, bir yandan da gördüklerini filme alıp belgeseller üretiyor. Göremeyip de sezdiklerini ise, uzun zamandır Açık Radyo'da yaptığı programlarda anlatıyor.
İletişim Yayınları'nın "söz uçar, yazı kalır" ilkesinden hareketle yaptığı girişimle bundan sonra Metin Yeğin "filmkitaplar" üretecek. Bu girişimin "ilk meyvesi", kitapçıların raflarındaki yerini aldı: "Topraksızlar: Brezilya'da Topraksız Köylü Hareketi - MST".
Kitap MST üzerine yazılmış en kapsamlı çalışmalardan biri. Esas olarak Metin Yeğin'in Topraksızlarla birlikte geçirdiği günlerin dökümü olan kitap, araya giren söyleşilerle zenginleşiyor. James Petras'ın yazdığı önsöz ve Monica Dias Marins'in makalesi de MST'ye derinlemesine bir bakış sunuyor. Bu "filmkitap"ın en güzel sürprizi olan "film bölümü" de bir vcd olarak kitabın içinde.
MST (Movimento dos Trabalhadores Rurais Sem Terra) dünyanın en büyük muhalif hareketlerinden biri. Yaklaşık bir milyon 700 bin insanın kolektif bir yaşamı örgütledikleri, eğitimden sağlığa yaşamın her alanında, varolan sisteme alternatif yollar geliştirdikleri bir mücadele.
MST'nin doğuşu günümüzden 25 yıl kadar gerilere gidiyor. 1979'da Rio Grande do Sul'deki ilk toprak işgalleriyle başlayan hareket 1980'lerin ortalarında Brezilya'da toprak reformunun yeniden yakıcı bir sorun olarak gündeme oturmasıyla birlikte ülke çapında yaygınlaştı. 1990'lara gelindiğindeyse MST artık toplum nezdinde meşruiyeti olan bir kitle hareketine dönüştü. Bugün MST'nin işgal ettiği toprakların toplamı Belçika'dan büyük bir alanı kaplıyor.
İnsanca bir yaşam için
Topraksızlar hareketi Metin Yeğin'in kitapta ısrarla vurguladığı gibi, yalnızca ekonomik yetersizliklere karşı bir hareket değil. Bunun çok ötesine geçerek, ekonominin sosyal ve kültürel yapıyla olan ilişkisinin farkına vararak, yepyeni bir hayatı örgütlemeyi başarıyor MST. Örneğin eğitime çok önem veriliyor ve her yerleşim biriminde çocuklara ve büyüklere yönelik programlar düzenleniyor. Kendi ilaçlarını kendileri üretiyorlar ve hiç kimsenin doktor bulamamak gibi bir sorunu yok.
Hareketin kazandığı meşruiyet sayesinde bugün Topraksızların kurduğu eğitim sistemi Brezilya'da kabul görüyor. MST bütçesinin yüzde elliden fazlası kendi militanlarının eğitimine ayrılıyor.
Topraksızlar hareketi, büyük toprak sahiplerine ait, üzerinde üretim yapılmayan toprakları işgal ederek ve bu topraklarda bir yaşam kurarak büyüyor. Toprak bir kere işgal edilince, plastik çadırlarını kuran aileler onları çıkartmak için gelecek saldırılara karşı koymak üzere örgütleniyorlar.
Daha sonra o kullanılmayan topraklarda yeni bir yaşam kurulmaya başlanıyor. Toprak işleniyor, tarım yapılıyor. Ortak kullanım alanları kuruluyor ve o birimin kendi ayakları üzerinde durabilmesi için gerekenler yapılıyor.
Bu yönüyle MST varolan neo-liberal sisteme ve onun yarattığı insan tipine de bir alternatif yaratıyor. Hareket içinde kadınların, etnik azınlıkların eşitliği için mücadele ediliyor. Alınan bütün kararlar belli bir bölgede yaşayan herkesin katılımıyla alınıyor.
Bütün bunlara rağmen her şey toz pembe değil. Zaten öyle olması da mümkün değil; Metin Yeğin'in belirttiği gibi "mükemmel bir toplum hayali faşizan bir istek. Her toplumun sorunları olur, önemli olan onları çözecek mekanizmaların üretile bilinmesidir".
MST deneyimi Türkiye için de önemli dersler içeriyor ve alternatif bir yaşam biçimi olarak önümüzde duruyor. Tarımın dünya çapında neo-liberal politikalar doğrultusunda örgütlenmesi, insanlığın geleceğine dair büyük bir problem. Genetik olarak oynanmış bitkiler, bir kere ekildikten sonra tekrar çıkmayan "terminatör" tohumlar bir süre sonra tüm insanlığın beslenme ihtiyacını birkaç çok uluslu şirketin eline teslim edebilir.
Bütün bu gelişmelerin insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkileri ise, henüz bilinmiyor. Oysa MST kendi tohumlarını üretiyor ve organik tarım yapıyor, yapabiliyor. Metin Yeğin Türkiye'de de yavaş yavaş uygulamaya konulmaya başlanan neo-liberal politikaların -örneğin şeker pancarı ve tütün düzenlemeleri- çiftçi olsun olmasın herkesi yaşamsal bir biçimde etkileyeceğini söylüyor.
Biz neden yapmayalım?
25 yıllık süreçte 1500'den fazla militanı öldürülen Topraksızlar bugün artık sadece Brezilya'daki büyük toprak sahiplerini rahatsız eden köylüler değiller. Varoldukları her dakika "başka bir dünyanın mümkün olduğunu" kanıtlayarak, neo-liberalizme kafa tutuyorlar.
O yüzden, Rize Çay Kongresi'nde ya da İzmit'te Metin Yeğin'in altı ay boyunca aralarında yaşayarak, onlarla birlikte 16o küsur kilometre yürüyerek hazırladığı belgeseli izleyenler hep aynı şeyi soruyor: "Biz neden böyle bir şey yapmayalım?"
Metin Yeğin zor yolu seçmiş olmaktan memnun. Şimdiye kadar Meksika Chipas'da uluslararası insan hakları gözlemcisi, Ekvador'da bambu evlerin yapımında işçi, Guatemala yerli hakları kongresinde katılımcı, Nikaragua'da karides avcısı olarak filmler çekti, kitaplar yazdı. Bir daha ki durağı büyük ihtimalle Güney Afrika olacak. Dünyanın sokaklarını dolaşmayı ve başka dünyaları kayda almayı sürdürüyor. (EÜ/BB)