Haberin İngilizcesi için tıklayın
"Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisine imza attığı için mesleğinden ihraç edilip, kampüslerden, anfilerden, öğrencilerinden uzaklaştırılan akademisyenden biri de Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç edilen Yrd. Doç. Dr. Hülya Kendir'di.
Kendir, 1 Eylül 2016'da 672 sayılı KHK ile Onur Hamzaoğlu, Özlem Özkan, Ümit Biçer, Zelal Ekinci, Aynur Özuğurlu'yla birlikte ihraç edilen 19 akademisyen arasındaydı. 19 akademisyen dayanışmayı bırakmadı 5 Eylül'de Kocaeli Dayanışma Akademisi’ni (KODA) kurmaya karar verdiler.
Dayanışma Akademisi'nin açılışı 28 Eylül'de yapıldı, bir hafta sonra ise dersler başladı. Üçüncü yılında, ihraç sürecini, akademiyi ve yaşananları Yrd. Doç. Dr. Hülya Kendir'den dinledik.
“Dayanışma bizi ayakta tuttu” diyerek söze başlayan Kendir, şunları anlattı:
"Hayatımız alt üst oldu"
“Barış Bildirisi kamuoyuna 11 Ocak 2016’da açıklandı. Temmuz 2016’da ise OHAL ilan edildi. 1 Eylül’ü 2 Eylül’e bağlayan gece ise ilk defa bir KHK listesinde, Resmi Gazete’de adlarımızı gördük.
"Barış imzacılarının hayatı Ocak 2016’dan itibaren zaten OHAL sürecine girmişti. Yüksek siyasi isimler bizler hakkında kötü konuştuktan sonra asıl sıkıntılı süreç başladı. Açıklamaların ardından idari soruşturmalar açıldı ve bizlerin hayatı alt üst oldu.
“Kocaeli’nden ihraç edilenlerin çoğu Eğitim-Sen’de Türk Tabipleri Birliği (TTB) ya da Sağlık Emekçileri Sendikası'nda (SES) aktif insanlardı. Dolayısıyla üniversitede olan çeşitli şeylere de ses çıkartan insanlardık. Fakat 11 Ocak’tan itibaren başlayan süreç çok daha farklı bir süreçti. Parmakla gösterildiğimiz, örtülü ya da açık tehditler hissettiğimiz bir dönemi yaşadık.
"Hepimizde 'Ne oldu' şaşkınlığı vardı"
“İlk zamanlar gerçekten ilginçti. Sürekli görüşmeye başlamıştık. Süreci anlamaya çalıştık. İhraç ne demek, bir daha kamu hizmetine girmemek ne demek onları anlamaya çalıştık. Haklarımız ne olacak onu anlamaya çalıştık, pasaport meselesini anlamaya çalıştık. İnsanın aklından o an her şey geçiyor. Ama gerçekten ilk başta bir anlama, idrak etme meselesi vardı.
"Hepimizde bir ‘Ne oldu şimdi’ şaşkınlığı vardı. Bir yandan sosyal-ekonomik haklarımız ne oldu ne bitti onları konuşuyoruz diğer yandan da neler yapacağımızı konuşuyorduk.
"Beraber hapse düşmek gibiydi..."
"5 Eylül’de bir araya geldik. Çok içten, samimi bir ortamdı. Bir tür beraber hapse düşmek ya da bir belaya uğramak gibiydi.
"Daha ilk toplantımızda 'Bir arada durmalıyız, dayanışmalıyız' dedik. Üniversiteyi terk etmeyeceğimizi, şehri terk etmeyeceğimizi konuştuk. Geri dönmek için her türlü politik ve hukuki mücadeleyi sürdürmemiz gerektiğini vurguladık.
"Odalarımızı sessiz sedası boşaltmayalım, sessiz bir şekilde gitmeyelim dedik. Çünkü bu artık kamusal bir meseleydi. Kocaeli Dayanışma Akademisi’ni kurma fikri de böyle çıktı. Bir tür akademi kurmak, seminerler yapmak aklımıza gelen ilk şey buydu.
"İhraç edilen diğer arkadaşlarımız da bize katıldı"
"28 Eylül’de bir açılış yapalım dedik. Sonraki hafta seminerlerimize başladık. İlk bir buçuk yıl seminerleri Kocaeli Eğitim-Sen Şubesi’nin salonunda verdik. KHK’lerin arkası geldi. İhraç edilen diğer arkadaşlarımız bizlere katıldı.
"Hem kentten hem öğrencilerinden kopmamak için çaba gösterdik. Yaz programları oluşturduk. Güven Bakırezer mühendislik ideolojisini anlattı, Derya Keskin 'Mühendislik ve Toplumsal Cinsiyet' başlıklı bir sunum yaptı. Ben 'Güvenlik Devleti ve Güvencesizleşen Toplum Üzerine' başlıklı bir seminer verdim, Onur Hamzaoğlu bilim insanının toplumsal sorumluluğu üzerine bir ders verdi.
"15 hafta boyunca her akademisyen bir seminer verdi, toplumu ilgilendiren konuları anlattı. Derslere, seminerlere öğrenciler geldi, STK'lar geldi, emekliler geldi. Her kesimden verdiğimiz seminerleri dinlemek isteyen insanlar geldi.
Mehmet Fatih Traş'ın anısına
"2017'de yaptığımız başvurunun kabul edilişiyle birlikte 2018 Ocak'ta Kocaeli Dayanışma ve Araştırma Derneği'ni kurduk. Amacımızı özerk, bilimsel, laik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir üniversite anlayışı temelinde bilimsel ve akademik çalışmalar olarak belirledik.
"Derslere burada devam ettik. Yaz programı oluşturduk ve programa Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri Bölümü'nden ihraç edildikten sonra intihar eden arkadaşımız Mehmet Fatih Traş'ın ismini verdik.
"Son seminerimizi Temmuz'da üç günlük bir programla gerçekleştirdik. "Doğa, insan teknoloji: Krizler ve imkanlar."
"İçi boş bir dayanışma değil bu"
"Bunları yaparken büyük sıkıntılar da yaşadık. Yaşadığım ilk sorun ekonomik ve sosyal hakların kaybıydı. Emeklilik hakkınız da engelleniyor. Hepimiz 10 yılın, 15 yılın üzerinde kamu hizmeti olan insanlardık.
"Her ayın 15’inde gelecek düzenli bir gelirin olmaması insanda çok büyük bir şaşkınlık yaratıyor. Mesela faturaların nasıl ödeneceği insan zihnini sürekli meşgul ediyor. Orada anlıyorsunuz dayanışmanın önemini. Eğitim-Sen o dönem hepimize belirli bir miktar dayanışma geliri bağladı, diğer üniversitelerden insanlar bizimle dayanışmak için çaba gösterdiler sürekli yanımızda oldular.
"Dayanışmayla hayata tutunduk. Ben gerçekten bir arada olmak bizi korudu diyorum. Bazı illerde tek başına ya da iki-üç kişi bu süreci yaşayan arkadaşlarımız bizlerle karşılaştırılmayacak kadar zorlu yaşadı bu süreci. Tek başına yaşandığında çok daha ağır bir süreç.
"İçi boş bir dayanışmadan söz etmiyorum. Haklarımızı geri almak için, üniversiteye geri dönmek için bir direnç bu. Sadece zor günleri atlatmak anlamında bir dayanışma değil, tekrar iyi günlere hep birlikte kavuşabilmeyi içeren bir dayanışma bu. Dayanışma bizleri ayakta tuttu." (HA)