*Brooke Lober'ın Commune Mag'daki çevirisinden Ege Öztokat Türkçeleştirdi.
Euskal Herria Feminist Topluluğu, kadın azınlıkların sağlık sistemlerinden dışlandığına dikkat çekiyor: “Dünya bize haykırıyor, yalnızca kapitalist ve ataerkil aklı aştığımızda, yaşamı merkeze koyduğumuzda bu krizin içinden çıkabileceğiz.”
Koronavirüs döneminde yaşananlar, sağlık hizmetlerine erişimde ekonomik ve toplumsal yapıların kadın azınlıkları dışlama eğilimlerini somut bir şekilde örnekliyor. İspanya’da Bask Bölgesi kadınları “Evlere kapansak da cevabımız kolektif olmalı” diyor.
İspanya Fransa sınırının iki tarafında yaşayan, İspanya’da Navarre ve Özerk Bask Topluluğu bölgelerinde bulunan Euskal Herria topluluğunun kadınlarını temsil eden Euskal Herria Feminist Hareketi (The Feminist Movement of Euskal Herria) karantinada erkek şiddetine ve sağlık hizmetlerine erişimdeki eşitsizliklere karşı bildiri ve açık mektup yayınladı.
Karantinanın yalnızca ilk haftasında Özerk Bask Bölgesi’nde erkekler üç kadını öldürdü, Navarre’de ise erkek şiddetinden dört erkek tutuklandı. İzolasyon süresince de feminist mücadele örgütlenmeye ve direnmeye devam ediyor.
Euskal Herria Feminist Hareketi’nin Commune Mag’da yayınlanan “Bask Bölgesi’nden koronavirüs Döneminde Bildirisi”nde Bask kadınlarının hakları olan hizmetlere erişimindeki eşitsizliklere dikkat çekiliyor. Bildiri, koronavirüs döneminde kadınların İspanya’da yasal olarak evrensel ve ücretsiz olan sağlık sistemlerine erişiminin toplumsal yapılarla kısıtlandığını söylüyor. Bildiriyi kaleme alan Maite Arraiza Zabalegi, koronavirüsün bakım sistemlerinde mevcut olan krizin altını çizdiğini, hizmetlerin kapitalist görünmezlik, cinsiyetlendirme ve ırklara ayırma süreçleri tarafından kısıtlandığını söylüyor.
“Merkeze yaşamı koymalıyız”
Euskal Herria Feminist Hareketi’nin yayınladığı açık mektup, eylem almanın acil olduğuna dikkat çekiyor:
“Bakım hizmetlerindeki yıllardır konuştuğumuz krizi COVID-19 salgınında görüyoruz. Bu bir serap değil, sadece bu kriz hizmetlerin çökmesine sebep olduğu için daha şimdi belirgin.
“Bu kriz yalnızca güncel koşullara bağlı değil, yapısal bir kriz. Bu nedenle paradigmayı değiştirmek, bireysel öz yeterlilik inancından yola çıkarak dayatılan neoliberal modeli değiştirmek zorundayız. Merkeze yaşamı koymalıyız.
“Niyetimiz bu durumu eleştirimizle aksatmak değil, bu krizi alevlendireceğini düşündüğümüz önlemlerle ilgili kaygılarımızı ifade etmek. Ekonomik tazminat tedbirlerini bilmeden evde kalıyoruz; hanelere gelir girişini yasaklıyoruz ama ekonomik yükümlülüğümüz olan kişilere nasıl bakacağımız söylenmiyor; sağlık hakları karşılanmayan göçmenlere ne olacağını bilmiyoruz; şiddet görenler izole ediliyor ve saldırganlarından kaçma yolları kalmıyor.
“Topluluğumuz toplumsal bir çöküşle karşı karşıya”
“Yoksullaştırılmış topluluğumuz toplumsal bir çöküşle karşı karşıya çünkü bu biyo-eko-politik felaketlerle başa çıkmak için hazırlıklı değiliz. Bu krizin bitmesi ve önceki normlara dönüş işimize yaramayacak, toplumsal dönüşüme ihtiyacımız var. Ancak o zaman onurlu bir yaşam sürebileceğiz.
“Dünya bize haykırıyor, yalnızca kapitalist ve ataerkil aklı aştığımızda, yaşamı merkeze koyduğumuzda bu krizin içinden çıkabileceğiz.”
Karar Alma Süreçlerinde Çok Seslilik İhtiyacı
Mektup aynı zamanda Bask ve Navarra yönetimlerinin bir Hizmet Koordinasyonu Bürosu kurmasını, partilerin ve sendikaların, feminist hareketler ve işçi dernekleri gibi toplumsal aktörlerin karar alma süreçlerine dâhil edilmesini talep ediyor:
“Bunun içinden yalnızca birlikte çalışarak çıkabiliriz: bunun için toplumsal örgütlenme şart. Kamusal otoriteler toplumun ve yaşamın bakımını üstlenen gerçek kişilerle bir diyalog içinde olmayı kabul etmeli.” (EÖ/EMK)
*Euskal Herria Feminist Hareketi’nin açık mektubu Brooke Lober’ın Commune Mag’daki çevirisinden Türkçeleştirilmiştir.