Diyarbakır merkezli bir soruşturma kapsamında "örgüt üyeliği" ile suçlanan 15'i tutuklu 18 gazetecinin yargılandığı davanın ilk duruşması, yarın (11 Temmuz) Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.
Gazetecilerin ilk duruşması öncesi bianet'e konuşan ulusal ve uluslararası basın ve ifade özgürlüğü kuruluşlarının temcilcileri, tutuklu gazeteciler için dayanışma çağrısında bulundu.
PEN: Kimse konuşmayacak, eleştirmeyecek; hayalleri bu
Uluslararası PEN Başkanı Burhan Sönmez:
"İktidarın, toplumdaki farklı düşünce ve eleştirileri bastırma ve tümüyle suskun bir toplum yaratma niyeti, her geçen gün daha fazla baskı ve zor uygulamasıyla hayata geçiyor. Basını susturmak istemeleri, toplumdaki özgürlük arayışını tümüyle bir duvarla kuşatmak içindir. Kimse konuşmayacak, eleştirmeyecek, gerçeği dile getirmeyecek; ülke için kurdukları hayal bu.
Cumartesi Anneleri'ni, LGBTİQ+ gruplarını ve sanat etkinliklerini hedef alırken, hem basın özgürlüğünü hem de çok-sesli demokratik toplum arayışlarını kuşatıyorlar. Kürt muhalefeti de, basını ve seçilmiş temsilcileriyle, bu kuşatmanın baş hedefleri arasında. Oysa bu ülkenin barışa, kardeşliğe ve eşitlik içinde bir yaşama ihtiyacı var. Bunun ifadesi olarak, Diyarbakır'daki gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, ifade özgürlüğü önündeki her tür engel kaldırılmalıdır."
TGS: Cezayı peşinen ödeten bir hukuk sistemi olamaz
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş:
"Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün nasıl yok edildiğinin, anayasanın, hukukun nasıl ayaklar altında ezildiğinin göstergesi olan bir dava görülecek Diyarbakır'da. Suç oluşturabilmek için aylarca uğraştılar. Ortaya çıkan iddianamede hala bir suç yok. O yüzden 15 meslektaşımızın yarınki duruşmada serbest bırakılmasını bekliyoruz.
Ancak gazetecileri aylarca hakim karşısına çıkarmadan özgürlüklerinden mahrum bırakan hukuk sisteminin de tartışılması, değiştirilmesi gerek. Cezayı peşinen ödeten bir hukuk sistemi olamaz.
TGS olarak duruşmayı takip edeceğiz ve meslektaşlarımızla dayanışma içiresinde olacağız. Ayrıca basın ve ifade özgürlüğünü korumak için tüm basın meslek örgütlerini bu duruşmayı izlemeye, haber alma haklarını korumak için tüm halkı destek vermeye çağırıyorum."
CPJ: Tutuklama, hükümsüz bir cezalandırma yöntemi
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret:
"Türkiye'de tutuklama tedbiri kendi içinde hükümsüz bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılıyor. Diyarbakır'da bir yılı aşkın süredir cezaevinde yargılanmayı bekleyen gazetecilerin durumu bu uygulamanın en güncel ve bariz örneklerinden beri. Yarın gazeteciler serbest bırakılırsa refleks olarak bir memnuniyet hissi duyulacak ancak düşününce mağduriyeti yaratanın mağduriyete şimdilik son vermesinde sevinilecek bir durum yok.
Yargının bir çırpıda sayılamayacak kadar çok sorunu var ama uzun tutukluluk yöntemiyle pratikte uygulanan hükümsüz infaz, mağdur ettiği insan sayısı ve mağduriyetin giderilemezligi sebebiyle bunların en başında gelenlerden biri. Türkiye acil olarak gerekli yasal ve yöntemsel değişiklikleri gerçekleştirerek tutuklama tedbirinin modern hukuk kavramına yakışır şekilde, amacına uygun olarak kullanılmasını sağlamalı."
MLSA: Bize düşen dayanışmak ve elimizden geleni yapmak
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Evin Barış Altıntaş:
"Yarın duruşması görülecek olan gazetecilerin iddianamesi, bomboş ve dayanaktan tümüyle yoksun. Kürt basınına ve dolayısıyla tüm basına yönelik yargısal savaşın bir parçası olduğu ortada. Öncelikle tüm gazetecilerin ve meslek örgütlerinin duruşmaya gelip özgür basını savunması gerekir.
Bitmez tükenmez saldırılara rağmen Kürt basının haber yapmaktan vazgeçmediğinin altını çizmek istiyorum. Yargı sisteminin medeniyetsiz ve vahşice savaşına rağmen habercileri yıldıramıyorlar. O halde bize düşen bu saldırıları bitirmek için dayanışmak ve elimizden geleni yapmaktır."
PEN Norveç: Kürt basını susturulmak isteniyor
PEN Norveç Türkiye Danışmanı Caroline Stockford:
"Gazetecilerin Haziran 2022'den bu yana ilk kez hakim karşısına çıkacak olması kanımızca çok endişe verici. Kanımızca bu çok keyfi bir uygulamadır. Uzun tutuklu yargılamalara bir an önce son verilmelidir. Biz bu dosyada yargılanan gazetecilere yönelik bir ayrımcılık olduğunu düşünüyoruz. Kürt gazeteciler sistematik olarak baskıya maruz kalıyor. Kürt basını susturulmak isteniyor.
Kürt basını ve gazetecilerle her zaman dayanışma içerisinde olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Umarız gazeteciler tahliye olacak ancak bizce, tahliyenin de dışında bu davanın derhal beraatle sonuçlanması, aleyhlerine olan mesnetsiz suçlamaların düşürülmesi gerek. Umarız Türkiye'de hukukun üstünlüğünün tesis edildiği günler gelecek."
RSF: Yargısal prosedürler, intikam aracına dönüşmemeli
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu:
"Türkiye'de tedbir denilen tutukluluğun cezayı peşin kesmeye hizmet edecek tarzda kötüye kullanılması son bulmalıdır. Herkesin gözü önünde yaşayan insanların, savcılıkta karşılığı verilebilecek iddialar için soruşturmaya ne kattığı oldukça şüpheli olan bir süreci tutuklu geçirmesi çağdaş bir yargıya asla işaret etmez. RSF olarak yargısal prosedürlerin bir cezalandırma ve intikam aracına dönüştürülmesine artık bir son verilmesini istiyoruz."
DİSK Basın-İş: Çıkarmamız gereken ders, birbirimizi yalnız bırakmamak
DİSK Basın-İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş:
"Meslektaşlarımız bir yıldan uzun süredir gazetecilik faaliyetleri bahane edilerek özgürlüklerinden mahrum bırakıldı. Haklarındaki iddianamenin ağırdan alınarak 10 ayda hazırlanması ve bir yılı geçen uzun tutukluluk süresi aslında niyetin meslektaşlarımızı cezalandırmak olduğunu gösteriyor.
Geçen 13 ay bizi yanıltmadı, art arda operasyonlarla çok sayıda Kürt gazeteci tutuklandı, yargılandı. Sokaklarda haber takibindeki gazeteciler engellemeler ve hatta zaman zaman fiili saldırılarla karşılaştı. İktidar yanlısı olmayan kanallara ceza yağdı. Tüm bu yaşananlardan çıkarmamız gereken ders, amasız fakatsız birbirimizi yalnız bırakmamak.
Yarın duruşmayı takip edecek, arkadaşlarımızın bir an önce özgürlüklerine kavuşmasını isteyeceğiz. Birimizi bile geride bırakmadan özgür basın için mücadeleye devam."
Ne olmuştu?
Diyarbakır merkezli bir soruşturma kapsamında 8 Haziran'da gözaltına alınan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, Xwebûn Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin, 16 Haziran'da çıkarıldıkları mahkemece "örgüt üyeliği" iddiasıyla tutuklanmıştı.
Gazetecilere savcılık sorgularında yaptıkları programlar, sundukları haberler, haber kaynakları ile telefon görüşmeleri soruldu.
Suç delili olarak gazetecilerin evlerinde ve çalıştıkları kurumlarda bulunan bilgisayar, kamera, fotoğraf makinası, ses ve ışık sistemleri, montaj-kurgu bilgisayarlarındaki hard diskler, kitap, gazete arşivleri, Türkiye'de yayınlanan dergiler gösterilmişti.
Tutuklu gazetecilerden bianet’e mektuplar
- Dirençli kalmaya çalıştığımızı bilin - Serdar Altan
- Tek suçum 'Barış Annesi' olmam ve barışı istememdi - Remziye Temel
- Gazeteciyiz, haklıyız, çıkacağız ve yeniden yazacağız - Aziz Oruç
- Biz kadınlar çağın tanrılarının korkulu rüyasıyız - Safiye Alağaş
- Direğin üstünde kablo döşerken aldılar beni - Ömer Çelik
- Biz gazeteciyiz ve her zaman gazeteci olacağız - Mehmet Ali Ertaş
- Hakikat yolunda her türlü bedeli ödemeye hazırız - Zeynel Abidin Bulut
- Hakikatin savunucusu olmak mı, susmak mı acı? – Mehmet Şahin
- Zulüm sadece öfkeyi büyütür - Mehmet Şahin
(NT)