Haberin İngilizcesi için tıklayın
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK), Osmanlı Padişahı Abdülhamid’e yönelik eleştiriler nedeniyle TELE 1’e verdiği 5 günlük yayın durdurma cezası gece itibariyle başladı.
Canlı yayın sırasında TELE 1’in ekranı karartılırken RTÜK’ün bir ceza daha kesmesi halinde kanalın lisansı tamamen iptal edilecek.
Bunun ifade özgürlüğüne bir darbe olduğunu savunan basın meslek örgütleri, iktidarın eleştirel yayın yapan kanalları hedef almasına tepki gösterdi.
RTÜK’ün iktidarın güdümünde hareket ettiğini belirten Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Örgütlenme Sekreteri Mustafa Kuleli, ifade özgülüğünündemokrasilerin olmazsa olmazı olduğunu ifade etti.
Önderoğlu: RTÜK tek ideolojiden besleniyor
"Bizim hala hayret ettiğimiz husus, RTÜK’ün uzun süredir Türkiye medyasını denetlemede ayrımcılığın odağında yer almasına dair eleştirilerden rahatsız olmaksızın, kendisine yönelik eleştirileri de sansürle çözmeye odaklanmasıdır.
RTÜK, tek ideolojiden beslenen tek tip gazeteciliği makbul görürken ‘öz denetim’ ile iştigalmiş gibi yapıyor. Oysaki, tüm bu yıllarda belli başlı eleştirel medya kuruluşlarını güçsüzleştirmeye dönük siyasi projeyi yerine getirirken tamamen antidemokratik müdahaleciliğin savunucularından oldu.
Gözümüzde RTÜK, demokratik toplum kurumsallaşmasıyla bağını koparmış politik bir yapıdır. Meslektaşlarımıza dikkatli olun demekten başka çare kalmadı galiba."
Eren: İktidar kendisine biat etmiş bir medya istiyor
"Basın özgürlüğünün kendisi demokrasi için çok önemli. Basın özgürlüğü yoksa demokrasi de yok. Şu anda da Türkiye’de basın özgürlüğü can çekişiyor. Her haber bir tebligatla sonuçlanıyor. Ya mahkemeye çağrılıyor ya gözaltına alınıyor ya da tutuklanıyorsunuz, kapatılıyorsunuz.
TELE 1 örneği vahim bir karar olsa da Türkiye’de bu ilk kez olmuyor. Ne yazık ki televizyon kanalları ve gazeteler OHAL döneminde kökten kapatıldı Türkiye’de. İktidar medyanın ezici bölümünü ele geçirdi. Televizyon kanalları, gazeteler, internet siteleri…
Ama anlaşılıyor ki iktidar umduğunu halen bulabilmiş değil. İktidara biat eden kanal veya gazetelerin inandırıcılığı kayboluyor. İzlenme oranları, tirajlar düşüyor.
Buna karşılık TELE 1 gibi eleştirel yayın yapan, gerçek habercilik yapmaya çalışan kanal ve gazetelerin etkileri çok daha yükselmeye başladı.
İktidar susmuş, kendisine biat etmiş bir medya istese de karşında artık gerçek gazetecilerin direnişi var. Topluma gerçekleri aktarmaya, halkı iktidarın yalanlarına inandırmamaya çalışan gerçek gazeteciler var.
İktidar da tam olarak bundan rahatsızlık duyuyor olacak ki TELE 1’i Halk TV’yi çeşitli bahanelerle suçlamaya başladı ve ardı ardına ekran karartma cezaları verdi.
Cezalar televizyon kanallarıyla da sınırlı değil. Gazeteler de Basın İlan Kurumu aracılığıyla baskı altına alıp tamamen susturulmaya çalışılıyor. Ama bunda da başarılı olamayacaklar. TELE 1 örneğinde olduğu gibi halk bu sansüre büyük tepki gösterdi. Kanal açılınca yine eski izlenme oranına kavuşacaktır."
Kuleli: Artık yorumlamaktan yorulduk
"Hukukun askıya alındığı bir ülkede bu hukuksuzluğu, ‘Bu kanunlara aykırıdır, bu yasal değildir, bu etik değildir’ gibi yorumlamanın bir anlamı yok. Artık bu hukuksuzlukları yorumlamaktan yorulduk. Yorumlarımızı uzun yıllardır hukuk sınırları içinde kalarak yapmaya çalışsak da şartlar bizi siyasetin alanına girmeye zorluyor.
Çok açık ki AKP iktidarı en ufak bir farklı görüşten, en ufak bir eleştiriden rahatsızlık duyuyor ve bunu varlığına tehdit olarak görüyor. Varlığı artık pamuk ipliğine bağlı olduğu için de en ufak bir eleştiriye tahammül edemiyor. Fikir zenginliğinin topluma yayılmasını, toplumda karşılık bulmasını engellemek istiyor. Toplumdaki farklı fikirlerin olmasından korkuyor.
TELE 1’e verilen karar da bunun son örneği. TELE 1 televizyonu Erdoğan’ın kontrol edemediği medya organlarından birisi ki iktidar Türkiye medyasının yüzde 90’ından fazlasını kontrolünde bulunduruyor.
Geriye kalan birkaç yayın organı, eleştirel habercilik yapan kanal ise kendilerini dehşete düşürüyor. Çünkü kendi kanallarının toplum üzerinde hiçbir etkisi olmadığının farkındalar, muhalif seslerin toplumda itibar gördüğünün farkındalar. Farklı görüşlerin, huzursuzlukların, eleştirilerin toplumda giderek arttığının farkındalar. Bu nedenle de baskıyla, zorla, yasal düzenlemelerle millete deli gömleği giydirmeye çalışıyorlar.
Demokrasi ne tek başına serbest seçimler demek ne de tek başına anayasa demek. Demokrasi farklı fikirleri bir arada kabul eden bir kültür. Türkiye’de az bulunan bir kültür. Sayın Cumhurbaşkanına göre farklılıklar nifak demek, ülkeyi bölmek demek. Bir türlü bu demokratik olgunluğa ulaşamamış. Dolayısıyla onun nazarında farklı görüşler zaten susturulması gerekenlerin başında geliyor.
Dolayısıyla da BirGün, Karar, Yeniçağ, Cumhuriyet, TELE 1 fark etmiyor. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman gibi gören bir zihniyetle karşı karşıyayız. Halbuki biraz kendine güveni olan bir iktidar eleştirilerden ders çıkartır. Eleştirilen kendisini daha da güçlendirdiğini bilir. " (HA)