Gazeteci Uğur Mumcu'nun öldürülüşünün yirminci yıl dönümünde basın meslek örgütleri açıklama yaptı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Mumcu'nun soruşturmasını da içeren Umut Davası kararındaki cezasızlığa değindi. Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Başkanı Atilla Sertel de gazetecilerin geçmişte öldürülerek bugünse cezaevine atılarak susturulduğunu ifade etti.
TGC: Cezasızlık saldırıları cesaretlendiriyor
"Türkiye'de halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmet eden gazeteciler her zaman güç odakları tarafından hedef seçiliyor. Sözlü, yazılı, fiziksel saldırılarla gazeteciler baskı altında tutulmaya itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Kamu aleyhine olan gerçekleri ortaya çıkaran gazeteciler öldürülerek gazetecilik mesleğine gözdağı veriliyor. Gazeteciler açılan binlerce dava ile cezaevine konulma tehdidi altında tutuluyor. Gazetecilere yönelik saldırıların ve cinayetlerin asıl tetikçileri hiçbir zaman bulunamıyor. Bu da gazetecilere yönelik saldırıların cesaretlendirilmesine neden oluyor."
ÇGD: O enkaz adaletin enkazı
"Daha birkaç gün önce, Mumcu cinayeti ile ilgili davada, mahkeme, kimsenin başından bu yana inanmadığı, adı "Umut" konulan ancak kimseyi umutlandırmayan o davayı karara bağladı. Önce cinayeti işlediği söylenerek tatbikat yaptırılan, sonra "bunlar değilmiş" denilen sanıklara cezalar verildi. 10 yıldır süren davanın diğer sanıklarına verildiği gibi. Bir acı karar daha verdi mahkeme; Mumcu'nun paramparça olmuş arabasının enkazının ailesine iadesi kararı."
"O enkaz, sadece patlamış bir aracın enkazı değil. O enkaz, Mumcu'yu öldüren güçlerin, isimler ve anlayışları değişse de yerli yerinde durduğunun, o enkaz bugün sadece sisteme çomak soktukları için tutuklanan, işsiz bırakılan, yok sayılan gazetecilerin o günlerde bütünüyle yok edildiğinin, o enkaz mahkemelerin bulunmasının adalet için yeterli olmadığının, o enkaz derin güçlerle mücadele ettiğini söyleyenlerin aslında bazı güçleri birilerinden alıp başka birilerine verme mücadelesini yürüttüğünün kanıtıdır. Söylenenin aksine o güçler açığa çıkmamakta, değişen yalnızca isimler ve yönetenler olmaktadır. Mumcu cinayetinin hala çözülememiş olmasıdır o enkaza bütün bu anlamları yükleyen."
"Mumcu cinayetinin çözülmemesi, Türkiye'de hala, korkulan, çekinilen güçlerin orada bir yerde bütün gücüyle durduğunun kanıtıdır. Mumcu cinayetinin gerçek anlamda çözüldüğü gün, gazetecilerin, gazetelerin, bütün bir toplumun arzuladığı biçimde yaşayabileceği bir ülkenin var olduğu gün olacaktır."
TGF Başkanı Sertel: Mumcu, Aksoy, Göktepe, Dink
"Ocak ayında çeşitli tarihlerde Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Metin Göktepe, Hrant Dink gibi sekiz gazetecimizi, aydınımızı katlettiler. O nedenle Ocak ayı gazeteciler için yürek burkan, acı bir ay."
"1990'lı yıllarda çok sayıda gazeteci, aydın katledildi. Özellikle 1992 yılı gazetecilerin kara yılı olarak tarihe geçti. 1992'de 12 gazeteci öldürüldü, 15 gazeteci silahlı saldırıya maruz kaldı, 55 gazeteci silahlı olmayan engelleme teşebbüslerine uğradı ve 165 gazeteci gözaltına alındı. 1993'te de Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük değerlerden, araştırmacı gazeteci-yazar Uğur Mumcu'ya bombalı suikast düzenlediler. Amaç toplumu korkutmak, toplumun aydınlanmasına engel olmaktı."
"Bugün yöntem değişse de aynı amaç doğrultusunda gazeteciler, aydınlar cezaevine atılarak susturulmaya, sindirilmeye ve ağır ağır öldürülmeye çalışılıyor. Meslektaşlarımız ailelerinden, okurlarından ve sevdiklerinden koparılarak, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezaevlerine atılıyor. Uğur Mumcu eğer şimdi yaşamış olsaydı ne derdi, ülkenin içinde bulunduğu durumu nasıl yorumlardı tahmin etmek zor değil ama kesin olan bir şey var; eğer bugün yaşıyor olsaydı ya cezaevinde olurdu ya da işsiz." (EA)