Basın Konseyi, tüm dünyada Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanan 3 Mayıs’ın öncesinde Basın Özgürlüğü Ödülü verdi ve medyanın sorunları ile ifade ve basın özgürlüğün konulu konferans düzenledi.
İstanbul Beyoğlu'daki Pera Müzesi Oditoryumda düzenlenen etkinlikte ödül, “Karanlık dünya bir çocuğu yuttu: Tarikat karanlığında henüz 6 yaşında…” başlıklı haberiyle Timur Soykan’a verilirken, konferansta Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan “Basın ve İfade Özgürlüğü ile Seçim Güvenliği” başlıklı bir konuşma yaptı.
Öncesinde de Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç Türkiye’de basın özgürlüğünü üzerine konuştu.
Türenç: 2023 Türkiye’sinde hiç de özgür değiliz
Türenç Basın Konseyi’nin 36 yıllık tarihinde hep ifade ve basın özgürlüğü ile medya etiği için çaba sarf ettiğini söyledi.
“Ne var ki özgürlüklerin hatırlatıldığı bu günde medyayı kuşatan ağırlaşan sorunlar, 2023 Türkiye'sinde devam ediyor” dedi.
Türenç, Türkiye’de basının özgür olmadığını belirten Türenç, gazeteciliğin suç sayıldığını, basın mensuplarının gözaltına alınıp tutuklandığını, eleştirel yayın yapan medyanın ağır cezalarla susturulmaya çalışıldığını ifade etti. “2022 yine kapkara bir yıl olarak tamamlandı” diye konuştu. Türenç’in şunları söyledi:
Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde hiç de özür olmadığımızı söylüyoruz. Bağımsız yayın yapan ve en temel eleştirel görevini yapmak isteyen gazeteciler ve basın kurumları, yasaklamalarla, gözaltılar, tutuklamalar, maddi cezalar ve yayın durdurma cezalarıyla karşı karşıya kalıyorlar.
Halk adına siyasilere soru sormak bu dönemde yasak. Önceden bildirilmeyen soruları sorulamıyor. Gazetecilerin habere ulaşabilmesi bazen kolluk kuvvetlerince engelleniyor. Basın tarihinin en ağır sansür yasası ile kıskaca alınan medya, yaşayabilmek için, çaresiz oto sansür ile kendini kuşatmak zorunda kalıyor. Gerçekler görülmesin, bilinmesin isteniyor.
RTÜK ve BİK iktidar sopası gibi kullanılıyor. Kamu kaynakları adaletsizce ve pervasızca iktidar medyasına aktarılırken, gerçek habercilik yapan basın kuruluşlarına ağır cezalar veriyor.
Türkiye’nin seçimlere gittiği bu süreçte, gazeteciler adına bizi yönetmeye aday olanlardan söz istiyoruz. Gazeteciliğin suç olmayacağı, basın mensuplarının gözaltına alınmayacağı ve tutuklanmayacağı, halkın bilgiye ve gerçeğe ulaşması için basın özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılacağı, ulusal ve yerel medyanın güçlendirileceği bir yönetim anlayışının sözünü istiyoruz.
Anayasanın, yasaların ve çağın gereğinin yapılmasını istemenin, demokrasinin gereği olduğunu düşünüyoruz. Aksi anlayışlı devam edilecek ise Türkiye’nin Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde yer alan 180 ülke arasındaki 149. sırasının daha da dibe vuracağını söylemek kehanet değil. Karar sandığın önünde hepimize ait. Karar vereceğiz. Nasıl bir Türkiye'de yaşayacağımıza biz belirleyeceğiz.
Sizlere üç Mayıs'ta günümüz kutlu olsun diyemiyorum. Sadece daha iyi koşullarda, aydınlık Türkiye'de buluşmak ümidiyle diyebiliyorum.
Sağkan: Baskı hiç bu kadar ağır olmamıştı
Erinç Sağkan ise konuşmasına “Her şeye rağmen halkın haber alma hakkını sağlamak için mesaj harcayıp cesurca emek veren gazetecilerin 3 Mayıs Basın Özgürlüğü Gününü ve 1 Mayıs İşçi Bayramını kutluyorum” diyerek başladı.
Türkiye'de basının hiçbir dönem tam anlamıyla özgür olmadığından bahseden Sağkan “Bu dönem daha ağır bir baskı süreci var” dedi.
Sağkan, demokraside yasama, yürütme ve yargının yanında dördüncü güç olan basının çok ağır sorunlarla karşı karşıya olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde kuvvetler ayrılığının yok olduğunu, yargı bağımsızlığının kalmadığını ifade etti. Basının da sansür ve oto sansürü en ağır şekliyle yaşadığını aktardı.
"Ota sansür, sansürden daha tehlikeli” diyen Erinç Sağkan “Gazeteciler yazarsam başıma bir şey gelir mi, sabaha karşı gözaltına alınır mıyım endişesi yaşıyor. Ama gerçek gazeteciler vatandaşın haber alma hakkını savunmaya cesurca devam edecek” diye konuştu. Sağkan ardından seçimle ilgili konuşmaya başladı ve şunları kaydetti:
Seçim çok yaklaştı ve her gün farklı şeyler görüyoruz. Hazır ifade hürriyeti ve sandık güvenliği demişken İçişleri Süleyman Soylu'nun söyleminden bahsetmek istiyorum. '14 Mayıs siyasi darbe girişimidir' diyen bir bakan bu ülkede. Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesi suretiyle belirlediği takvim olan 14 Mayıs siyasi bir darbe girişimi oluyor.
Ya da bir başka bürokrat, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum ‘İktidar değişikliği tam bağımsızlığa darbe olur’ diyebiliyor. Yani demokrasinin en önemli unsuru olan ve iktidarın seçimle el değiştirmesi anlamına gelen sandığı darbeyle eşleştiriyor.
Bunu sadece kendi kamuoyunu, kendi kitlesini bir arada tutmak üzerine söylenmiş bir söylemdir diyerek bakamayız. Eskilerin tabiriyle şüyuu, vukuundan beter hale gelir. Sandığı darbeyle eşitlemek bunun olması kadar kötü bir şey. Hatta bunun konuşulması, bunun gerçekleşmesinden daha kötü bir şey.
Milletin egemenliğinin vücut bulacağı bir alanı darbeyle eşitlemek ifade özgürlüğü kılıfının altına sığdırılacak bir şey değildir. Aslına bakarsanız milletin egemenliğine darbe vurmak tam da bu tür söylemlerle başlar. O yüzden bize göre egemenliğin vücut bulacağı seçimlerin darbe ile bir araya getirilerek konuşulması kesinlikle kabul edilemez.
Soykan ödülünü Terkoğlu ve Ağırel'le birlikte aldı
Sağkan’ın konuşmasının ardından ödül törenine geçildi. Timur Soykan ödülü almak için sahneye davet edildi. Soykan sahneye Barış Terkoğlu ve Murat Ağırel’le birlikte çıktı. Ödülü Soykan’a Pınar Türenç verdi.
Soykan ödülü alırken “Biz gazeteciler sormaya, sorgulamaya devam edeceğiz” dedi.
(HA)