"Dindar bir çevrede yaşadığım için başörtüsü takmaya başladım. Doğal olarak gelişti, örtme kararı alışımı bile hatırlamıyorum. Üniversitede çok başka türlü hayatların yaşanabileceğini gördüm. Artık dindar yaşamak istemediğime ve başörtülü olduğum için karşılaştığım haksızlıklarla daha fazla muhatap olmamaya karar verdim. Başörtüsünü çıkardım."
Üniversitede başörtüsü serbestliği için yapılan anayasal düzenlemenin ardından söyleşi yapma fikri doğduğunda aklıma hemen o geldi. Boğaziçi Üniversitesi'nden mezundu. Dolayısıyla Anayasa düzenlemesinden önce de o, çoğu üniversitedeki başörtülülere göre görece daha özgürdü.
"İsmimi açıklarsam gerçekle ilgisiz yorumlara maruz kalırım"
Söyleşide ismini gizli tutmaya karar verdik. Bunun nedeniyse onun ağzından şöyle:
"Bu röportajda ismimin açıklanmamasını 'önce başörtülüydü sonra modernleşti' gibi gerçekle ilgisi olmayan, muhtemel bir algılamanın sonucunda yöneltilecek sorulara muhatap olma isteksizliğim nedeniyle tercih ediyorum."
Bir de endişesi var:
"Soruları cevapladım ama en fazla bu kadar kısa tutabildim. Konu beni hâlâ çok acıttığı için ne kadar sağduyulu cevap verebildim emin değilim."
"Yasak saçma olduğundan AKP'nin düzenlemesi de saçma"
Başörtüsü takmayı bıraktığından beri en üzüldüğü nokta insanların bu tercihini yasağı destekliyor gibi algılaması:
"Başörtüsü takmayı bırakmaktan hiç pişman olmadım ama bu algı beni hep üzdü. Yasağı kesinlikle desteklemiyorum. Bir transseksüelin, bir siyahın, bir eşcinselin özgürlük sorunu nasıl herkesi ilgilendiriyorsa, bu sorun da herkesi ilgilendiriyor."
Peki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) öncülüğünü yaptığı anayasal düzenleme konusunda ne düşünüyordu, acaba bu düzenleme başörtülü kadınları üniversiteden iyice uzaklaştıran bir öğrenci kamplaşmasına neden olur muydu?
"Yasak saçma olduğu için yapılan düzenleme de saçma. Yaşanan belirsizlik de çok acı. En sıkıntılı dönemler ne olacağının bilinmediği dönemler oluyor, 'Nasıl gireceğiz, alacaklar mı, almayacaklar mı' gibi düşünceler asıl okula gitme sebebinizi gölgeleyen ve insanın ruhunu çürüten sorular. Şimdi yine böyle bir dönem başladı."
"Boğaziçi'ndeki uygulama iyi miydi hâlâ karar veremiyorum"
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Koray Çalışkan'ın da dediği gibi Boğaziçi'nde başörtülü öğrenciler için hep görece özgürlükçü bir ortam vardı. Yine de başörtülüler diğer kadınlar kadar "özgür" pek olamıyordu ve başörtülülerin yaşadığı özgürlük rektörlerin tutumlarına bağlı olarak değişiyordu:
"Bireysel tepkilerle karşılaştığım oluyordu ama dışarıyla kıyaslanınca bu Boğaziçi'nde çok daha azdı. Ama bir keresinde bizzat rektör Sabih Tansal, öğrenci kulüperinden birinin odasında başörtülü olduğum için herkesin içinde azarlamıştı. Bu meselede sürekli unutulan şey karşınızdakinin de insan olduğu. Başörtülü kadını bir maşa olarak algıladığın an konuşacak çok bir şey kalmıyor. Seni zor bir sınavı kazanıp okula gelmiş biri gibi değil de 'falanca'nın ülkeyi şöyle şöyle bir hale getirme amaçlarında kullandığı bir kukla olarak düşünüyorlar. Kolay ve ucuz bir yol..."
Başörtüsü takarken Boğaziçi'nde hissettiklerini anlatmayı sürdürüyor:
"Başka üniversitelerdeki gibi sokak ortasında başımızı açmak zorunda kalmıyorduk; aynası, masası, ışığı olan kabinler koymuşlardı. Bunun iyi bir şey olup olmadığına hala karar veremiyorum. Hiç unutmam bir keresinde başörtü kabininde çok yoğun bir trafik vardı ve turnikelerden geçen bazı başka kadın öğrenciler dönüp bunlar orada ne yapıyorlar, telefon mu ediyorlar demişti. Herkesin önünde kabine girip çıkmak, kişi için çok rencide edici bir durum oluyor."
"Ben farklı bir başörtülü değilim"
Önerdiği çözümse insanların başörtülülerle kişisel ilişki kurması, çünkü o zaman karşılarındakinin bir kukla olduğunu düşünemeyecek, daha duyarlı olacaklar:
"Hayatta en nefret ettiğim söz 'Ne kadar farklı bir başörtülüsün'. Bu laf hemen hemen her başörtülü arkadaşıma da söylendi. Bunu söyleyenlerin genellikle ilişki kurdukları tek başörtülü zaten bizdik."
"Kadınlara aptal muamelesi yapılıyor"
Yine de iyimser olmak gerek:
"İyimser olmayı tercih ediyorum. Bazılarının başörtülülere ya da genel olarak dindar insanlara öfkesi artsa da gerçekten demokratik bir ülkede yaşamayı isteyen kişiler, haksızlıkları da görecek. Başörtülü kadınlar şimdiye dek hem başörtüsünü yasaklamak isteyen çevrelerle, hem de kendi çevrelerinde başlarını açtıklarında mücadele ettiler. Onlarca trajik hikaye anlatabilirim."
Ona göre eğer başörtüsüz kadınlara baskı olursa hukuk devletinde bu örneğin soruşturma açılarak çözülebilir:
"Yıllarca başörtülülerin aileleri, çevreleri tarafından beyinleri yıkandığı için başlarını örttükleri gibi bir argümanla bu kadınlara aptal muamelesi yapıldı. Şimdi de geri kalanlar sanki aptalmış, başörtülü insanlar üniversiteye alınırsa diğerleri de onlardan etkilenip ya da korkup hemen örtüverirlermiş gibi her iki yakayı da küçültücü şeyler söyleniyor." (GG)