Anton Semyonoviç Makarenko’nun Yaşam Yolu adlı kitabı, yalnızca bir edebî eser değil, aynı zamanda Sovyetler Birliği’nde suça sürüklenen çocukların eğitimi üzerine bir tanıklık niteliği taşıyor.
Maksim Gorki’nin desteğiyle kaleme alınan kitap, kolonide birlikte yaşadığı gerçek çocukların hikâyelerini aktarırken, damgalanarak suçla özdeşleştirilen, farklılıkları nedeniyle yaftalanan ya da göçmen oldukları için kriminalize edilen çocukları nasıl topluma kazandırabileceğimize dair bugün hâlâ geçerli olan bir bakış açısı sunuyor.
Halk arasında “bezprizorniki” deniliyordu
İç savaşın ardından Sovyetler Birliği’nin sokakları, ailelerini kaybetmiş on binlerce çocukla doluydu. Bu çocuklar hırsızlık yapıyor, sokaklarda uyuyor, dilencilik yapıyor,çetelerin ellerinde dükkanları yağmalıyordu. Onlara halk arasında “bezprizorniki” yani başıboşlar denilirdi.
Gazetelerde, raporlarda ve günlük konuşmalarda bu çocuklar çoğu kez bir “sorun” ya da “yük” olarak anılıyor; onların yaşadığı trajediden çok, yarattıkları güvensizlik tartışılıyordu. Aslında savaşın ve yoksulluğun bir yansıması olan bu çocuklar, damgalanarak suçla özdeşleştirildiler.

Suça sürüklenen çocuklar ve hakikat

Sovyet hükümeti, çözümü cezalandırmak yerine eğitime dayalı özel topluluklar kurmakta buldu. 1920 yılında bu girişimlerden biri hayata geçirildi ve Anton Semyonoviç Makarenko, “Suçlu Çocuklar Kolonisi” adıyla kurulan topluluğun başına getirildi. Ancak ne Makarenko ne de çocuklar bu ismi benimsedi.
’Kusurlu olan insanlar değil; aralarındaki ilintilerdir’
Çocuklar, kendi geçmişlerini ve umutlarını daha yakın buldukları Maksim Gorki’nin adını topluluğa verdiler. Böylece Makarenko’nun en önemli eseri Yaşam Yolu’na da ilham olacak “Gorki Topluluğu” doğmuş oldu.
Makarenko’nun yaklaşımında suç bireyin özünde değil, bireyler arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan bozulmalarda aranıyordu. Ona göre çocukları “suçlu” yapan şey kişiliklerindeki eksiklikler değil, onları toplumsal yaşamdan dışlayan ve yanlış biçimde yönlendiren ilişki ağlarıydı. Bu nedenle pedagojik çabanın hedefi çocuğu damgalamak değil, ilişkileri yeniden düzenlemek olmalıydı. Eğitim toplulukları da tam bu işlevi üstleniyor; çocukların birbirleriyle, emekle ve toplumla kurdukları bağları dönüştürerek onların yeniden toplumsallaşmalarını sağlıyordu.
"Çocuk edilgen bir alıcı değildir"
Zorlu koşullardaki çocuklarla çalışan Makarenko, zamanla geleneksel eğitim anlayışını aşan yeni ilkeler geliştirdi. Ona göre eğitim, yalnızca öğretmenle öğrenci arasındaki ikili etkileşimden ibaret olamazdı. Kişiliğin şekillenmesinde belirleyici olan, eğitimciler ve çocukların birlikte oluşturduğu, sorumluluğun paylaşıldığı topluluklardı. Bu yaklaşımda çocuk, edilgen bir alıcı değil; topluluğun işleyişinde söz sahibi, eşit haklara sahip ve ortak geleceğin sorumluluğunu taşıyan bir bireydi.
Tarımsal üretim ya da el emeğine dayalı faaliyetler, çocuklara yalnızca meslek becerisi değil; emeğe saygı, eşitlik duygusu ve kolektif sorumluluk bilinci de kazandırıyordu.”Suçlu” olarak damgalanan çocuklar, bu yeni düzen içinde toplumla bağlarını yeniden kurabiliyor, hem bireysel hem de toplumsal kimliklerini yeniden inşa edebiliyordu.

Sosyolog Aktükün: Suça sürüklenen çocuklar, sistemin aynalarıdır
Anahtar kelimeler: Kolektif yaşam, emek ve sorumluluk
Makarenko’nun topluluğuna gelen çocuklar, başlangıçta sokaktan taşıdıkları alışkanlıklarla kurallara direndi ve otoriteyi kaba güçle tanımladılar. Zamanla üretime katılıp sorumluluk aldıkça ortak amaçlar etrafında birleştiler. Dönüşümlü komutanlık sistemi her çocuğa liderlik deneyimi kazandırdı; disiplin de körü körüne itaate değil, inisiyatif ve sorumluluk bilincine dayandı.
Yaşam Yolu, karakterleri kolonide yaşamış gerçek çocuklardan oluşan bir eserdir. Makarenko yalnızca bazı isimleri değiştirerek yaşanmış deneyimleri kitaba aktardı. Böylece topluma “suçlu” diye etiketlenmiş çocukların aslında koşulların kurbanı olduğunu; kolektif yaşam, emek ve sorumluluk sayesinde yeniden toplumsallaşabileceklerini ortaya koydu.

Suça sürüklenen çocuklar: Nedenler ve etkiler
“Bu sokak serserileri nerden türüyor? Bunlar, savaş kasırgasının tüm ülkeye serptiği savaş sığıntılarının çocuklarıdır; batı eyaletlerinden gelen, yıllar süren salgın hastalıklara, yaşama savaşımına, açlığa dayanamayıp ölen halkın yetimleridir.Sokakların çağrısına hayır diyemeyen, oralardan gelen kışkırtmalara yenilen alınları babadan kalma lekeyle damgalı çocuklar, bu lanetlenmiş çocuklar canlarını kurtarmışlar anlaşılan.Varoluş savaşımından, kendi kendine yetinebilenler sağ çıkmış kuşkusuz. Bu çocuklar , o çocuklardır işte.”
(BK/NÖ)







